Pazar Saha dışında futbolu sevmem

Saha dışında futbolu sevmem

22.01.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Artık Galatasarayın "malı" olan Sergen Yalçın "Ben sahanın dışında futbolu sevmem" diyor

Saha dışında futbolu sevmem

Sergen Yalçın: "Çalışarak ekstra bir yetenek kazanmadım" Sergen Yalçın: Futbol disiplininin, teknolojisinin ve bilgisinin sınırlarını ihlal ettikçe bize burnunun dikine giden bir gövdenin cazibesini, özgürlüğü uğruna oradan oraya sürülen bir ruhun uzak anısını getiren bir göçer.Parayla kirlenmiş bir gösterinin üzerine atılan takımdaşlık, taraftarlık gibi bütün aidiyet söylemlerini, paranın ve biraz olsun huzurlu bir soluklanmanın peşinde kulüp kulüp dolaşarak, lime lime eden pervasız bir profesyonel o. Şu ya da bu şekilde aidiyetin karşısına bireyi koyuyor.Onda bir aylağı da görebilirsiniz, bir bilgeyi de. Zaten bu ikisi birbirine çok yakın.Sergen Yalçınla bir cep telefonu dükkanında buluştuk. Burası Fulyada, Mustafa Erdoğan isimli bir Beşiktaş taraftarının işyeri. Ama bir yandan da güncel ve eski Beşiktaşlı futbolcuların kendiliğinden oluşmuş lokali. Menajer Sinan Engin hemen her sabah buraya uğruyor, İlknur Soydaş sevgilisi Ozanın Adanaspordaki durum raporunu buraya veriyor, buradan alıyor, Ronaldonun tercümanı Fikret Bey burada haber kaynaklarını besliyor ve artık Galatasaraylı olan Sergen Yalçın burada at yarışlarını takip ediyor.Bu, atların her deparında kesintiye uğramış bir röportajdır. Sergen Yalçının saf yeteneğiyle kurduğu ilişki devrimci bir şey. Talim ve terbiye o coşkun, vahşi şeyi işleyemiyor. Taraftarlar, yöneticiler, takım arkadaşları ona el atamıyor, el koyamıyor, elinde tutamıyor. "Benim için önemli olan seyirciyi tatmin etmek" Siz disiplinsiz bir futbolcu musunuz, esir pazarında bir özgürlük savaşçısı mı? Şimdi ben öyle asi biri değilim. Her türlü kurala uyan bir insanım. Özgürlük falan gibi bir amacım yok. Sahalara özgürlük falan getirecek değilim. Ama oyuncular da kimsenin kölesi değil sonuçta. Futbolcuları enteresan görüyorlar. Sonuçta onlar da evden antrenmana, antrenmandan eve giden, normal, çalışan insanlar. Ben biraz rahat bir insan olduğum için, işimin sadece sahaya çıkıp iyi futbol oynamak olduğunu bildiğim için, gerisine kimseyi karıştırtmıyorum. Yaşamak benim de hakkım. Yeteneğinize çok güvendiğiniz için mi kamuoyuna kolay meydan okuyorsunuz? Futbol olarak kendime güvenmesem, özel yaşantımda bu kadar rahat olamam ki. Ama Türkiyede bu özgüvenimden ötürü beni çok baltalamaya çalıştılar. Bu ülkede böyle zaten. Eğer tektipleştirilmenize izin vermezseniz, biraz sıradışına çıkarsanız, her kesimden saldırı geliyor. Peki, çalışarak, o ağır antrenmalara katılarak yeteneğinizin üzerine neler koydunuz, teknik direktörler size ne öğretti? Yeteneğimin üzerine koyulan bayağı azdır. O kadar fazla olduğunu sanmıyorum. Ben ekstra bir yetenek kazanmadım çalışarak. O her zaman olan bir şeydi zaten. Sadece fizik, kondisyon ve tecrübe olarak sınırlarını genişlettim yeteneğimin zaman içinde. Yetenek her zaman aynıdır. Sahadaki o karmaşık, estetik hareketleri yaparken planlıyor musunuz, yoksa bu hareketler bedeninizin hafızasında kayıtlı mı, beden kendisi mi oynuyor? Ben oynarken fazla düşünmüyorum. Oynamadan düşünmek lazım. Çünkü top geldiğinde düşünürse oyuncu, ağır kalır. Top gelmeden iki üç hareket sonrasını düşünmek lazım. Zaten ekstra oyuncu olup olmadığı kişinin o zaman ortaya çıkar. Sahada çok çabuk hareket etmek lazım, çabuk düşünmek lazım, estetik hareketler yapmak lazım, gol atmak, gol attırmak lazım, seyirciyi tatmin etmek lazım. Bizim işimiz zor. Bizim bir sanatçıdan farkımız yok ki. Biz de seyirciye oynuyoruz sonuçta. Futbol bir şovdur ve seyirci olmadığı zaman bir anlamı kalmaz. Seyirciyi nasıl tatmin edersiniz? Fert olarak güzel hareketler yaparak. Onları düşündüğümü gösteririm ben, onlara hitap ederim oyunumla. İki üç hareketi arka arkaya yaparım. Bunu tarif etmek çok zor. Bunu ancak saha içinde yapabilirim. Peki, sizin tribünlere oynamanıza takım arkadaşlarınız bozulmaz mı? "Daha az estetik, daha çok verim" talebinde bulunulmaz mı sizden? 20-30 milyon verip bizi izlemeye geliyorlar. Onlara zevk vermek lazım. Diğer oyuncularla bu konuları konuşmam zaten. Ama seyirciyi tatmin etmek lazım, "Bu ara ben nereden vursam gol oluyor zaten" Siz o tatmin ettiğiniz futbol seyircisinin size olan sevgisini hissediyor musunuz? Sevgisini de hissediyorum, nefretini de. Televizyonda sizi mikrofonlara çok isteksiz cevap verirken görüyorum. Futboldan sıkıldığınız oluyor mu? Futbol çok tuhaf, ülkenin her yerinde, her dükkanda konuşulan bir şey. Biz nereye gitsek futbol konuşuluyor bir defa. Bu bizim için çok zor bir şey. Bazen benimle başka şeyler konuşulsun istiyorum. Ben zaten fazla futbol konuşmam. Sahanın dışında futbolu fazla sevmem. Sahaya çıktığımda işimi yaparım, sonuçta bu bir iştir. Bunu mesleğim olduğu için yapıyorum. Anlatabildim mi? Futbol dışındaki saatlerinizi futbol kamuoyunun elinden kurtarabildiniz mi? Tabii, kesinlikle. Antrenman ve maçların haricinde kendimi bayağı kurtarabiliyorum. At yarışı merakınız da futboldan bir kaçış mı sizin için? Kaçıştan ziyade bir heyecan. Merak. Sonra biz devamlı kamplardayız. Kampta yapacak bir şeyimiz yok ki. Bütün gün televizyonda yarış seyrediyoruz. İnsanın bir uğraş içinde olması lazım, aksi takdirde futbol dışında hayat boş, futbolun haricinde hiçbir şey yaptığımız yok. İşadamı olacak halimiz de yok, hayat çok boş olmasın diye at yarışı oynuyoruz. Fazla gezince de "Gezdi" diyorlar. Bir şey yapsak, "Bak, şunu yaptı" diyorlar. E, ne yapacağız biz? Bir film teklifi gelseydi, bir dizi yapsaydık bari, boş vakitlerimizi değerlendirirdik. Kendinizde böyle bir oyunculuk yeteneği de mi keşfettiniz? Herkes yapıyor, biz de yaparız herhalde. Şenol Güneş futbolcuların sendikalaşması gereğinden söz etti. Sizce de futbolcuların örgütlenmesi gerekiyor mu? Bunu herkes konuşuyor futbolcular arasında zaten. Ama kimsenin bir hareket, olayı başlatmak için bir şey yaptığı yok. Başlama vuruşunu niye siz yapmıyorsunuz, peki? Futbolcuların sendikası yok mu zaten? Derneği var, değil mi? Ama futbolda herkes kendi işine bakıyor. Futbolcu da, antrenör de kendi olayının peşinde. Özellikle bu son ekonomik krizden sonra futbol eskisi kadar büyük paralar kazandırmıyor, o yüzden herkes daha da bireysel davranıyor. Kimse sendikayla falan ilgilenmiyor. Galatasarayda mutlu musunuz? Galatasarayın diğer takımlardan farkı ne? Mutluyum çünkü huzurluyum. Bir de başarılıyım tabii. Ben bu sene çok iyi futbol oynuyorum. Takımdaki bu huzurum başarımdan da kaynaklanıyor olabilir. Ama Galatasaray iyi bir camia, rahat bir camia, tam Avrupalı. Galatasarayda futbolunu oynadıktan, antrenmanlarda iyi çalıştıktan sonra, dışarıda ne yaptın, nereye gittin, kimse ilgilenmiyor. Özel hayatın senin. Bu sezon başarılı olmak için özel bir çaba içine girdiniz mi? Hayır. Sadece antrenmanlarda iyi çalışıyor, kendime iyi bakıyorum. Yeteneğim de olduğu için, takım da iyi olduğu için maçlarda iyi oynuyorum. Biraz da şans tabii önemli. Bu ara nereden vursam gol oluyor. Galatasarayda antrenmanlar daha mı iyi, daha mı sıkı? Hayır, antrenman her zaman aynıdır. Sonuçta ben kaytarabilirdim. Bu sezon kendimi daha iyi verdim antrenmanlara. Çok antrenman yapınca, maçlar da arka arkaya gelince kilo sorunumu da çözmüş oldum. "Beni alan takım at yarışı merakımı bilerek alıyor" Galatasarayın son şansınız olduğunu düşündüğünüz için mi daha fazla asıldınız? Hayır. Neden son şansım olsun ki? Sezon başında beni üç takım istedi. Üçü de büyük takımlardı. İstediğimi tercih edebilirdim. Özel hayatınızı sakınmaksızın ortaya koymanızın nedeni Galatasaraydaki bu rahat ortam mı, yoksa bu dönemdeki başarınızın sağladığı bir özgürlük mü? Ben kız arkadaşımla rahat rahat geziyorum. İsteyen fotoğraf da çekebilir, yazabilir de. Benim için fark etmez. Ben kız arkadaşımla çekinmeden resim çektirdiğim zaman yıkıcı bir yazı yazamıyorlar. Hatta ben resim çekmelerine izin verdiğim için güzel yazıyorlar. Kaçsam "Yakaladık, şöyle yaptı, böyle yaptı" diye yazacaklar. At yarışı oynamaya olan tutkunuzu da bu yüzden mi saklamadınız? Medyanın elindeki silahı almak için yani. Beni alan bunları bilerek alıyor. Beni bir takım alıyorsa, at yarışı merakım ya da kızlarla gezdiğim için almıyor, iyi oynadığım için alıyor. Kadir İnanırdan daha çok kadınla beraber olduğunuzu söylemişsiniz. Kadir Abiyi de aradım. Kadir Abi devamlı görüştüğüm bir insan, böyle bir şey söyler miyim? O da zaten inanmamış "Rahat ol sen, ben zaten inanmadım" dedi. Ben kesinlikle böyle bir şey söylemedim. Benim tarzım değil bu. Çok üzüldüm. "Benden korkmayan kız bana zarar verir" Zaten siz kadınları rakamla sayacak, çetele tutacak bir insan değilsiniz herhalde. Hayır, sayabilirim de, sayamıyorum. Yetişemiyorum. (Gülüyor). Kızların sizinle zengin bir futbolcu, Sergen Yalçın olduğunuz için beraber olmadığından emin olabilir misiniz? Ben emin olabilirim. Ama zaten onun beni değil de, benim onu niçin sevdiğim, benim ona verdiğim değer önemli. Onun bana verdiği değeri ben nasıl olsa anlarım. Bir ilişkiniz bitince, bunun hüznü, acısı uzun sürer mi, futbolunuzu etkiler mi? Hayır, ben romantik falan değilimdir, hiç romantik değilimdir doğrusunu söylemek gerekirse. Kız arkadaşım da romantik olmadığımı söylüyor. Rahatsız oluyor bu durumdan. Ama hangi kız olmaz ki? Mum ışıkları, müzik eşliğinde yemek? Hayır. Hiç. Hayatta. Maço musunuzdur? Kız arkadaşlarınız korkar mı sizden? Korkarlar. Korkmayan bir kız zarar verir. Yumuşak kızları mı seversiniz, çetin cevizleri mi? Çetin ceviz olsun, fark etmez. Problem değil. "Ben yumuşatmasını bilirim" diyorsunuz? Hayır. Tabii, kıza öyle tokat, yumruk falan vurmak gibi bir tarzım yok ama biraz sert olmam da doğal. Çünkü bizim ülkemizde biraz "large (geniş)" olmuş bazı şeyler yani. Peki, öyle ya da böyle, futbol hayatınızdaki bütün bu kesintiler, kopmalar, süreksizlikler, değişiklikler olmasaydı, nasıl bir yerde olurdunuz? "Nerede olurdum?" diye değil de, şu anda kendi fizik gücüm olarak, kapasitem olarak çok daha yukarılarda olurdum. Çok daha fazla olurdum, eğer üç dört sene normal oynayabilseydim, tek takımda oynasaydım daha doğrusu. Çok daha iyi olurdum. Pişmanlık? Hayır. Benim için Trabzon da yurtdışıydı Beşiktaşın sizi, sizin Beşiktaşı unutamadığınız söylenir hep, doğru mu? Size açık söyleyeyim. Sezon başında Beşiktaşla da görüştük, Galatasarayla da. Beşiktaşla anlaşamadık. Ama neden anlaşamadığımızı ben de bilmiyorum. Ama anlaşamadık. Galatasarayla anlaştık. İyi de oldu benim için. Beşiktaşla da hiçbir sorunum olmadı. Ayrılırken de onlara bir ton para kazandırdım. Ama Beşiktaş tabii benim gibi bir oyuncunun eksikliğini her zaman hissetti. Yıllar yılı takıma benim gibi bir oyuncu aradılar ama bulamadılar. Bundan şu çıkıyor: İnsan elindeki oyuncuların değerini bilmeli. Beşiktaşla gönül bağınız sürüyor mu? Unutamadığım sadece Beşiktaşın seyircisi. Müthiş bir seyirci. Yurtdışında bir takımda futbol oynamak istiyor musunuz? Benim öyle bir hedefim yoktu ama bu Şampiyonlar Ligi maçlarından sonra çok ön plana çıktım, teklifler gelmeye başladı. Bu kalan maçlarda da bir şeyler yaparsam olabilir yani. Bir başka ülkedeki hayata kolay uyum sağlayabilir misiniz? Benim için Trabzonda oynamak da yurtdışı gibiydi. Sonuçta ben doğduğundan beri İstanbulda olan bir insanım. İstanbulun dışında olan her yer benim için yurtdışı oluyor zaten. Bir adaptasyon sorunum olacağını sanmıyorum.