Pazar Sen sus, eşyaların konuşsun

Sen sus, eşyaların konuşsun

23.01.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Buzdolabından silgiye, televizyondan çamaşır sepetine her eşyanın artık bir sosyal prestij değeri var. Ve sahibini anlatan bir dili...

Sen sus, eşyaların konuşsun

Bir yandan para biriktirirken, diğer yandan her hafta içini ezber ediyor dolabın. Şişeler nerede duruyor, yumurtalar nerede, peynir kabı nerede... Sonunda para birikiyor. Buzdolabını almaya gittiği gün, tıpkısının aynısı o buzdolabının karşısına geçiyor ve kapağı açıyor.Buzdolabının içi bomboş! Ne plastik saklama kapları var içinde, ne yumurta, ne şişe... Boş. Oysa kadın buzdolabını, içindeki her şeyle birlikte bir "şey" sanıyor.Tahsin Yücel yeni kitabı "Kumru ile Kumru"da insanın eşyayla ilişkisini anlatıyor. Kitabın kahramanı Kumru hedeflediği her yeni eşyayla özgürleşeceğini sanıyor. Aslında buzdolabı ile birlikte biraz olsun özgürleşiyor da... Buzdolabına kavuşmanın özgüveniyle kocasına karşı güçleniyor, evde özgürleşiyor. Ama bu kez buzdolabının kulu oluyor. Buzdolabının içi doldurulduktan sonra, yani tüm saklama kapları alındıktan ve temizliğe gittiği ev sahibinin katkılarıyla bir süpermarketten alışveriş de yapıldıktan sonra... Sanıyor ki buzdolabından bir şey alınabilmesinin koşulu hemen eksiğin tamamlanması. Yedek kola, bira, yumurta tutmaya çalışıyor ki dışarıda, buzdolabı "eksiklenmesin". Buzdolabı denen meret, amma pahalı bir şeymiş meğer, ne çok özen istermiş... Kadın hayatında ilk kez bir buzdolabının kapısını açıyor. İçeride başka bir dünya var. İçi yiyecek dolu "ışıklı" bir dünya. Büyüleniyor. Artık tek isteği, temizliğe gittiği o evdekine benzeyen bir buzdolabı. Hiç bir eşyayı tutkuyla sevip arzuladınız mı? Başkasında görüp de sizde de tıpkı öyle duracak, sizi "o"laştıracak bir ayakkabıyı, bir kazağı ya da sizin evinizi işte o ev yapacak bir koltuk takımını, gardırobu... Bir şeyi?Kumru kadar tutkuyla değilse bile; hiç mi? Böyle yazınca, yani "başkası olmak için bir malı arzulamak" diye, insanın "Hiç!" diyesi geliyor: Hiç!Ama "hiç" değil. Yoksa reklamlar niye bize satmaya çalıştıkları eşyayla birlikte bir hayat hayali de sunmaya çabalasınlar? Bütün reklamcılar yanılıyor olamaz!Kumru, hepimizin bildiği ama bilmezden geldiği bir şeyi de gayet basitçe dillendiriyor kitapta: "Hayalini kurmak sahip olmaktan güzeldi."* * * İnsan artık, aslında uzun zamandır, eşyalarıyla birlikte ele alınıyor. Evinde hangi eşyalar var? Bu eşyaların markası, modeli ne; şekli şemali nasıl? Eşyaların sayısı, kalitesi, kıymeti...Sadece buzdolabının, TVnin değil, kurşun kalemden çamaşır sepetine her eşyanın bir sosyal prestij değeri var. Ve sahibini tarif eden bir dili... Bir insanı tanımanın eşyalarına kulak vermekten geçtiği bir dünyada yaşıyoruz. Yine de bunu böyle yazmak, böyle okumak... Pek hoş bir şey değil, değil mi? Bütün reklamcılar yanılıyor olamaz! Benim de kurşun kalem tutkum var. Öyle pahalı kurşun kalemlere karşı değil, bildiğiniz 0.5lere. Her iş için ayrı bir 0.5im var. Biri kayboldu mu, aman Tanrım, o iş kesin gümleyecek demektir. Bir seferinde kalemimi işyerinde unutup sonra telefonla ortalığı birbirine kattım. "O kalem bulunmazsa, yandım ben, bittim" diye, ağlayarak. 0.5 kaybetmek, en büyük depresyon nedenim. Nerde benim kalemlerim? Burada! Şimdi manik olabilirim. manik depresif köşe "Çeşitli Sosyo-Kültürel Gruplarda Eşya Sistemleri ve İnsan-Eşya İlişkileri" diye Nuri Bilginin bir kitabı var. 1986da basılmış. Çeşitli gruplarda eşya envanterlerinden tutun da eşyanın işlevi, eşyalar ve hayat tarzları, eşya sembolizmi, rol kuramı açısında eşya... Bir sürü bölümü var. Kitap Merleau-Pontynin bir sözüyle başlıyor: "Dünya bizim gördüğümüz şeydir ama onu görmeyi öğrenmeliyiz." İnsanı eşyalarıyla birlikte görmeyi mi öğreneceğiz, yoksa insanı gördüğümüzü sanırken onu eşyalarıyla birlikte gördüğümüzü mü? İnsanı görmeyi nasıl öğreneceğiz? Kaynana mevzuu öyle derin ki hiçbir yere sığmadı. Sayfa 8den arta kalanlar... Dört bin yıldır aynı terane: "(Gelinimiz) benim sözlerime kulak asmıyor" Gelin-kaynana çatışmasının tarihi Semranıma değil, yazılı kaynaklara bakılırsa dört bin yıl önceye dayanıyor. M.Ö. 2000de Kanişe yerleşen Asurlu bir tüccara karısı ilk mektubunda "Annenden çok çekiyorum. Bana büyük kötülük yapıyor. Artık bunu taşıyacak halim kalmadı. Bir an önce dön ve beni bu kadından kurtar" diyor. Yazdığı ikinci mektupta ise sadece sıkıntı yok, can kaygısı da var: "Çocukların da büyüdü, onlara da söz dinletemiyorum. Annen ve çocukların beni öldürmeden gel." Enlilbani adlı bir kadın ise uzaktaki kocasına gelinini şikayet ediyor. "Bana gelinimiz hakkında şunları söylemiştin: Onu babasının evine gönderme, kendi ocağımızda kalsın. Senin himayende evimizi muhafaza etsin. Fakat sekiz haftadan beri benimle beraber kalmak istemiyor. Gidiyor, geceleri babasının evinde kalıyor. Onun hakkında fena şeyler işiteceğin muhakkak. Ama benim sözlerime kulak asmıyor." Kültepe tabletlerinde kaynanasını şikayet eden gelinler de var, gelinine kızan kaynanalar da... Dede Korkut Hikayelerinden "Kam Püre Oğlu Bamsı Beyrek" hikayesinde Beyrek esaretten kurtulup geri dönünce, karısı Banı Çiçek kayınvalidesine ve kayınpederine Beyrekin döndüğü müjdesini verir. Bunun üzerine kayınvalide gelinine şöyle der: "Dilin için öleyim gelinciğim / Yoluna kurban olayım gelinciğim / ... / Altın akçam sana / Harçlık olsun gelinciğim (...) Benim kara başım sana / Kurban olsun gelinciğim..."Konyada 1933te ölen Ali Başın mezar taşında ise "Üçüncü son kaynanam Fatma, sen her muradı tattırdın bana. Seydişehirden göçtün bu yana. Ben kalır mıydım, geldim yanına" yazıyor. Bu nasıl bir kaynana sevgisiyse artık... İyi kaynana yok mu? "Gelinin dini yok, kaynananın imanı" Evin kapısını kapat Kaynanayı kaldır at Kaynanasız gelinler Aman bacım ne rahat GELİN Kız gelin dırdır etme Fazla ileri gitme Vakitsiz horoz gibi Gece yarısı ötme KAYNANA Sini sini şekerim Üstüne bal dökerim Kaynanamın kahrını Oğlu için çekerim GELİN Başı saçaklı gelin İpten kuşaklı gelin Dün geldin adam oldun Leylek bacaklı gelin KAYNANA Çarşıda et kaynana Başında bit kaynana Biz oğlunla yan yana Dışarı git kaynana GELİN Oğluma çatacağım Seni boşatacağım Sırtına tekme vurup Sokağa atacağım tubakyol@yahoo.com KAYNANA