Pazar 'Tek derdimiz gerçeklik'

'Tek derdimiz gerçeklik'

03.06.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Bu yılın en çok konuşulan dizilerinden “Kadın”ın başrol oyuncusu Özge Özpirinçci, “Ben tek derdimiz gerçeklik olduğu için hiçbir soru işareti olmadan kafamda, sıfır makyaj oynuyorum, çok da mutluyum, üç dakika sürüyor hazırlanmam” diyor

Tek derdimiz gerçeklik

Bu sezonun en özel dizilerinden biri “Kadın”. Heyecanı ve merakı ayakta tutan senaryosuna çok iyi çizilmiş karakterler eşlik ediyor. Bunların merkezinde de, bir gün sırra kadem basan kocasının ardından iki çocuğuyla hayata tutunmaya çalışan Bahar durmakta. Ağır bir yoksullukla baş etmeye çalıştığı yetmezmiş gibi bir de az görülen bir kan hastalığına yakalanan Bahar’dan hiç kendine acımayan, sevgi dolu, şakacı, hatta matrak bir kadın çıkarmayı başaran Özge Özpirinçci ile diziyi ve karakteri konuştuk.

Haberin Devamı

- Bugüne kadar dizi hakkında hiç konuşmamışsınız. Bahar’ın size ilk gelişinden başlayalım mı?

Aslında öncesi benim için önemli bir süreç. “Aşk Yeniden” bittikten sonra uzun bir süre bir şey yapmadım. “Fi”de oynadım, çok tatlı bir konuk oyunculuk oldu. İzleyici için de çok ters köşe oldu.

- Evet sizi öyle hiç frapan bir kadın olarak görmemiştik.

Onu düşündüm ben de zaten, niye beni böyle görmedi izleyici henüz? Çünkü ben her şeyi yapmak istiyorum, o açgözlü oyunculardanım. “Fi” maceramdan sonra “Kadın” geldi. Med Yapım’la görüşmeye gittim, Fatih Aksoy ile tanıştım ve o kadar eğlendik ki yarım saat planlanan görüşme bir buçuk saat sürdü. Yönetmenimiz Merve Girgin ile çok çalışmak istiyordum çünkü “Anne”de kurduğu dünya beni çok etkilemişti. Çok etkilendim hikâyeden. Şunu fark ettim ama; atıyorum burada 95 sahne var ve ben 92’sinde de varım, nasıl olacak? Ve sürekli çocuklarlayım. Kendi çocuğum ne demek bilmiyorum. O sırada sektörde konuşulmaya başladı “Kadın” dizisi, “Hit projesi olacak” diye, ben de dedim, “Bir keramet var burada”.

Haberin Devamı

- Nasıl oldu çocuklarla buluşmanız?

Set başlamadan önce Merve Hoca benim çocuklarla vakit geçirmemi istedi. Ali’nin annesiyle Kübra’nın annesi çocukları bana bıraktılar, gittiler. Arnavutköy’de oturuyorum ben, biz çıktık, aşağıya indik, dondurma yedik, parka gittik. Bir anda Ali “Çişim geldi” dedi, ben dedim ki “Allah’ım galiba sahneyi biz şu anda çekmeye başladık”. Fark ettim ki beni o anlar hazırladı karaktere. Sete çıktığımız anda her şey hazırdı, bir tek kaymakamlıkta çalışan Musa Bey’den para isteme sahnemde farklı düşündük. Merve sahneyi öfkeden almamı istedi ama bende sadece utanç çıkıyor. Çok utanıyorum, çünkü çok fazla Bahar var hayatımızda. Ve başlarda izleyicinin bizi eleştirdiği nokta şuydu: “Çok acıklı, izleyemiyoruz”. Ama biz size bunu estetize hâle getirip sunuyoruz, gerçek hayat çok daha acı, siz bu diziyi izleyemiyorsanız ana haberleri nasıl izliyorsunuz? Gerçeklerden kaçacaksak bizim diziyi izlemeyin çünkü bizim dizi çok gerçek.

Haberin Devamı

Tek derdimiz gerçeklik
- Ve madem gerçek, Bahar da makyaj yapmaz diyorsunuz.

Bahar’ın bırakın makyajı, kremi yok, parası yok bunu alacak. İlk iki bölüm sadece baz sürdük, o da yüzüm hafif bronzdu, rengini açmak için. Ama üçüncüde dedim ki “Hiç gerek yok”. Ve hiçbir kapatmaya, kamuflaja gerek kalmadan ben Bahar’ı izleyiciye sevdirdim. Aylardır manikür, pedikür yaptırmıyorum mesela, manikürlü parmak göremem ekranda, en sinir olduğum şeylerden biri. Yani ben tek derdimiz gerçeklik olduğu için hiçbir soru işareti olmadan kafamda, sıfır makyaj oynuyorum, çok da mutluyum, üç dakika sürüyor hazırlanmam.

- “Yoga ve meditasyon beni yavaşlattı” demişsiniz ama yavaşlamış bir hâliniz yok.

Yaz geldi ya onun enerjisi şu anda, bir de son düzlüğe girdik ya. Kışın her sabah yoga ve meditasyon yaptım.

- Sizi besleyen başka neler var?

Her anımı toprakla uğraşarak geçirmeye çalışıyorum. Burak (Yamantürk) çok besliyor, “Kadın” dönemindeki en büyük destekçilerimden biriydi. Hep anladı beni, hiçbir zaman zorlamadı. Çok şanslıyım Burak gibi bir sevgilim olduğu için. Ben de ona çok iyi bir sevgili olmaya çalışıyorum, sanırım ikimiz de başarılı oluyoruz ki hâlâ beraberiz. Ama böyle bir ülkede, böyle bir sektörde, böyle bir dönemde o kadar değerli bir şey ki benim için, onu en güvenli kasaya koyup en en en zor şifreyi koymak istiyorum üstüne.

Haberin Devamı

- İlk zamanlarda aşkın size saçma şeyler yaptırdığını anlatmışsınız. Başka bir evrede misiniz şu an?

Yok hâlâ aynı. O biraz benim yapımla da alakalı anladığım kadarıyla. O kadar düşünmeden hareket eden bir insanım ki. Burak da tam tersi. Bu sene çok yorulduğum için normale indi enerji seviyem ama hâlâ daha sakarlıklarım, şapşallıklarım, aşırılıklarım sürüyor.

- Bunu da aşka mı bağlıyorsunuz?

Belki bir tek aşk da değil aslında. Aşk evrildi kesinlikle, o doğru. Hâlâ daha var ama çok fazla başka şey girdi devreye. Aşk içinde güveni barındırmayan bir şey ya, bu aşkın üstüne bir de nasıl olduğunu çözemediğim, inanılmaz bir güven oldu. “Burak başkasına bakmaz” değil ama, onun çok ötesinde, hayati kararlar noktasında bir güvenden bahsediyorum.

Haberin Devamı

“Romantizmi samimiyetsiz buluyorum"

- Gerçekten romantizmi sevmiyorsunuz anladığım.

Burak da sevmiyor neyse ki. Samimiyetsiz buluyorum romantizmi. Mum ışığında yemek de yeriz ama bir komedisi olmalı içinde gibi geliyor. Bir olaya farklı açılardan baksan da karşı tarafı dinleyebiliyorsan, kriz yönetiminde karşındakine zarar vermiyorsan ve karşındakinin önce seni düşündüğünden emin olduğun için sen de önce onu düşünebiliyorsan, başarısı seni mutlu ediyorsa ve gelecekten bahsederken ortak kümelerin dışında hedeflerini unutmuyorsan bence bu ideal bir ilişki formu. Gerçi bakma böyle erdemli cümleler kurduğuma, okuyan da beni ermiş sanmasın! Benim de çekilmediğim zamanlar olmuyor mu? Oluyordur! Onun siyah dediğine beyaz dediğim de oldu. Bazen öyle düşündüğüm için, bazen sırf inadına.

- O inat çok tanıdık.

Çünkü merak ediyorsun ne olacağını. Kadınlar yapıyor onu zaten genelde. Bir de yüzü azıcık düşük mü, hemen kurmaya başlarım. “Şu anda konuşmak istemiyorum” diyor mesela, benim için bu imkânsız. “Şu andayız, şu andan daha önemli bir an var mı?” Adamı sömürüyorum resmen cümlelerimle, “Lanet olsun” deyip anlatıyor zaten.

- Babanız size “Sevdiğin adamı rahat bırak” demiş oysa...

Dediği şu noktada aslında; onun da bir hayatı, benim de bir hayatım olmalı. Hayatımızın her alanında sürekli birlikte olamayız, bu çok yoran bir şey. Sevgilisi kıskanmadığı için onu sevmediğini düşünen kızlarla dolu etrafımız. Kızlar, 2018 yılındayız, hadi bir kendimize gelelim hepimiz. Çok üzücü bir şey bu, sevgi göstermenin yollarını unutmuşuz. Sevmek en basit şey aslında. Karşılığını da alıyorsan sevgi olarak, daha ne isteyebilirsin o ilişkiden? Hiç şey yoktur bizim evde, “Arkadaşlarla bir yere gidebilir miyim?” O ne demek ya, çok komik geliyor bana böyle şeyler.

Güçlü kadınlardan karışık yemek

- Bahar için esinlendiğiniz birileri var mı hayatınızda?

Kalabalık bir aileyiz, anneannemin evinde hep bir arada olurduk. Dizide yarattığım Bahar’ın anneliği, çoğunlukla kendi annemden yola çıkma bir annelik... Hayatımdaki farklı güçlü kadınlardan bir sürü şey toplamışım ve farkında olmadan hepsini sentezleyip, böyle tencereye atıp hepsini, karışık bir yemek yaptım ve Bahar Çeşmeli karakteri ortaya çıktı.

“Çocuk, fragmanını izlediğim bir film gibi”

- “Al Yazmalım”da bebekle oynarken “Biyolojik saatim çalıştı” demiştiniz. Şimdi nasıl?

Bu sefer öyle olmadı çünkü şu an tamamen iş odaklı kafa yapım. Ama tabii annem ve babam televizyonda beni böyle gördükçe, onların biyolojik saati benden kötü durumda. Torun istiyorlar deli gibi. Ben de çocuk sahibi olmak istiyorum ama mesela çocuğumu İstanbul’da büyütmek istemiyorum. İki-üç sene çalışmak istemiyorum. O lükse sahip olabilmek için de birkaç sene çok sıkı çalışmam lazım. İzlemek istediğim bir film gibi. 2019’da, 2020’de çıkacak ve ben fragmanını izliyorum gibi hissediyorum şu anda. Fragmanı çok güzel, inşallah film de güzeldir diye bekliyorum.