Pazar “Ulusal güvenlik kavramından nefret ediyorum”

“Ulusal güvenlik kavramından nefret ediyorum”

27.04.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Wikileaks’in kurucusu Julian Assange’ın avukatı Jennifer Robinson: “Ulusal güvenlik en nefret ettiğim terimlerden biri çünkü bir eleştiri ya da muhalefet karşısında hemen hükümetler tarafından kullanılıyor”

“Ulusal güvenlik kavramından nefret ediyorum”

Jennifer Robinson, Wikileaks’in kurucusu olarak dünya çapında tanınan ve bugüne kadar birçok polemiğin de baş kahramanı olan Julian Assange’ın avukatı. Robinson ile Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) tarafından bu sene Cape Town’da düzenlenen 63. Dünya Kongresi’nde tanışma fırsatı yakaladım. Tanışmamız, Washington Post ve Guardian gazetelerinin Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) gizli faaliyetlerini ortaya çıkaran Edward Snowden’ın sızdırdığı bilgileri yayımlamaları nedeniyle Pulitzer
ödülü kazandıkları güne denk gelince,
bu söyleşi de kaçınılmaz oldu. Kongrenin hiç şüphesiz en heyecan verici anları, bir panelde söz alan Robinson’ın, müvekkili Assange’ın basın camiasından yeteri kadar destek görmediğini dile getirerek sitem ettiği sırada salonda soğuk rüzgarların estiği saniyelerdi. Robinson, Julian Assange’ın gazeteci olup olmadığı tartışmalarını yersiz buluyor ve yeni medya çağında gazetecilik tanımının yeniden yapılması gerektiğini savunuyor.

Haberin Devamı

Julian Assange’ın fiziksel ve psikolojik olarak son durumu hakkında bilgi verebilir misiniz?

2012’den bu yana Londra’da siyasi sığınma hakkı tanıyan Ekvador Büyükelçiliği’nde yaşıyor. Büyükelçilikte bir nevi hapsolmuş durumda ve tahmin edersiniz ki bu kadar zaman boyunca aynı yerde mahsur kalmak kolay değil. Dışarı çıkma imkanı yok, bir odada yaşamını sürdürüyor. Psikolojik olarak durumu iyi, çalışmalarına devam ediyor. İşine kendini adamış olması ona güç veriyor. Ama bu durum daha fazla böyle süremez.

“Daha fazla süremez” diyorsunuz ancak sürecin nasıl nihayete ereceği konusunda herhangi bir öngörünüz var mı?

İşin zorluğu şu ki Amerikan Dışişleri Bakanlığı ile mücadele edecek ya da onları bir sonuca ulaşmaları için zorlayacak herhangi bir yasal mekanizmaya sahip değiliz. Devam eden bir soruşturma var, bu nedenle de dosya hakkında bize bilgi vermek durumunda değiller. Assange, Amerika’nın, “Dosyayı kapatıyoruz, dava olmayacak” demesi halinde elçilik binasını terk ederek İsveç’e geri dönme şansına sahip olacak. Bu durum gerçekleşene kadar elçilik binasından çıkamayacak.

“Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorum”

Haberin Devamı

Dava sürecinde bir avukat olarak sizi en zorlayan ne oldu?

Dava nedeniyle yalnız ben değil, süreçle alakadar olan herkes çok büyük bir baskı altındaydık. Ben bir yandan İsveç’teki davasıyla ilgileniyordum bir yandan da Wikileaks’in yayın hayatını sürdürebilmesi için gereken fonların sağlanması konusunda danışmanlık yapıyordum.
2010 yılında bunlarla uğraşırken, Assange’ın İsviçre bankasındaki hesabı donduruldu. Üzerimizdeki baskı, dediğim gibi çok fazlaydı. Çok zor zamanlardı. Ancak ben bir avukatım ve görevim müvekkilimi savunmak. Bir avukat olarak, müvekkilimin geleceğinin bizim müdahil olamadığımız siyasi bir karar sürecine bağlı olmasından dolayı büyük hayal kırıklığı yaşıyorum.

“Kadının beyanı esastır” noktasından hareketle, bir kadın olarak, müvekkiliniz Assange’a yöneltilen cinsel istismar suçlamaları ile nasıl baş ettiniz?

Kadınlar tarafından dile getirilen her türlü iddianın büyük bir ehemmiyetle araştırılması gerektiği kanaatindeyim. Tabii
bu durumda birkaç sorum var: Savcılık, kadınların öne sürdüğü iddialar açısından adaletin yerine getirilmesi konusunda gerçekten endişeliyse -ki öyle olması gerekir- o zaman neden soruşturmayı genişletmedi? Savcı neden Julian’ı Londra’da ziyaret ederek kendisiyle görüşmedi? Kadınlar için adalet sağlanmasının elbette önemli olduğuna inanıyorum ancak bu gibi durumlarda erkekler için adaletin yerine getirilmesini gözardı edemezsiniz.

“Julian kendini gazeteci görüyor”

Haberin Devamı

Wikileaks’te yayınlanan belgelerin bir gazetecilik faaliyeti olduğu görüşündesiniz ancak o günden bu yana bu konuda birçok hararetli tartışma yaşandı, hâlâ yaşanıyor.

Az önceki panelde bu yönde yapılan imalar yüzünden hayal kırıklığına uğradım. Julian bir yayıncı ve editör, bu konuda
bir şüphe olamaz. Yayıncı olduğu için de düşünce özgürlüğü hakkından doğan korumalara tabi tutulması gerekir. Julian kendini gazeteci olarak görüyor. Avustralya Gazeteciler Cemiyeti, Julian’ı bir üyesi olarak tanımlıyor. Yeni medya çağında, gazeteciliğin tanımı konusunda kapsamlı tartışmalar dönmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu tanımın bugünün gerçeğiyle de bağdaşması gerekiyor.

Haberin Devamı

“Bir yayıncı her zaman kamu yararını gözetmeli”

Türkiye’de son dönemde internet üzerinden illegal konuşmalar yayımlandı. Bazı gazeteler bu konuşmaları sayfalarında yayımlamayı tercih ederken, bazıları koymadı. Gazetelerin bu konuda nasıl bir sorumluluğu olduğunu düşünüyorsunuz?

Türkiye’deki durumu çok bilmiyorum ama gazeteler kamu yararına olan ulusal güvenlikle ilgili belgeleri elbette yayımlamalı. Bir yayıncı her zaman kamu yararını gözetmeli ve eğer belgelerde bu yarara yönelik bilgiler varsa kesinlikle gazetelerde de yayımlanması gerekir.

Aslında Türkiye’de aksi bir durum oldu: Mesela Youtube, Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan bir gizli görüşme kaydına yer verildiği için “ulusal güvenlik tehdidi” nedeniyle yasaklandı.

Ulusal güvenlik en nefret ettiğim terimlerden biri çünkü hükümetler tarafından herhangi bir eleştiri ya da muhalefet karşısında sıklıkla kullanılıyor. Bence ulusal güvenlik endişesi nedeniyle hükümetlerin tepki verdiği durumların çok azı
haklı endişe barındırıyor. Hükümetlerin bu tavrını oldukça sorunlu buluyorum. Muktedir
her zaman, “Sana nedenini söylemeyeceğim ama biz her şeyi senden daha iyi biliyoruz” diyecektir. Bu sebebi öne süren her tavrın sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.