Pazar “Yol gösteren her eleştiriye saygım var”

“Yol gösteren her eleştiriye saygım var”

19.06.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

EURO 2016’daki ilk maçımızdan sonra sosyal medyada “uğursuz” ilan edilen Ersin Düzen: “Mantıklı, bana yol gösteren her eleştiriye saygım var. Ama neymiş, uğursuz spikermişim! Öyle olsam Hırvat maçı 5 olurdu”

“Yol gösteren her eleştiriye saygım var”

Kalbimiz 12 Haziran’dan beri Fransa’da milli takımla birlikte atıyor. Öyle ki bu heyecan bazen mantığımızın bile önüne geçiyor. Hırvatistan ile karşılaştığımız ilk maçın ardından maçı TRT1 ekranlarından sunan Ersin Düzen’i uğursuz ilan ettik bir anda. Oysa Düzen uzun yıllardır maç anlatıyor ve milli takımın nice zaferine de ses verdi. Fransa’da yaşadıklarını, izlenimlerini ve heyecan seviyesini öğrenmek için gruptaki ikinci maçımız olan İspanya karşılaşmasından önce Ersin Düzen’le konuştuk.

Haberin Devamı

- Millilerin ilk maçında çok heyecanlı bir hava vardı. Siz de etkilendiniz mi?

16 sene önce EURO 2000’de milli takımın maçlarını Eurosport kanalında canlı olarak anlatmıştım, 2002’de Güney Kore, 2008’de İsviçre ve Avusturya’daydım. Çocukluğumda Türkiye turnuvalara katılamazdı ve ben hep başka takımları tutmak zorunda kalırdım. Ne mutlu bana ki meslek hayatımda bu durum değişti. EURO 2016 benim yerinde takip ettiğim yedinci turnuva. Milli takımla ise dördüncü kez yan yanayız.

“Mesleğe Twitter ile başlamadım ki...”

- Top ağlarımıza gidince öyle bir ah çektiniz ki sosyal medyada da çok konuşuldu...

Heyecan, gurur, sevinç, üzüntü... Maçı anlatırken tüm duyguları ekran başındakiler gibi yaşıyorum ben de.

Haberin Devamı

- Hakkınızda yapılan eleştirileri görmüşsünüzdür.

Mantıklı, bana yol gösteren her eleştiriye saygım var. Ama neymiş; uğursuz spikermişim! Öyle olsam Hırvat maçı 5 olurdu. Bu röportajı İspanya maçından önce yapıyoruz, sonuç olumsuz olsa aynı eleştriler devam eder. 2014 Dünya Kupası’nda maç başına ortalamam 5 goldü. Sosyal medyada övgüler yağdı, gazetelerde haber yaptılar “Dünya Kupası’na damga vuran spiker” diye... O zaman ne “en iyi” bendim ne de şu an “en kötü” benim. 20 yıldır maç anlatıyorum, program sunuyorum. Mesleğe Twitter ile başlamadım, oradaki yorumlarla da moralimi bozacak, işimi aksatacak biri değilim. Bu zaten sadece bana yapılmıyor, mikrofonda kim olsa benzer saygısızlıklarla karşılaşıyor. Hırvat maçı bitmiş, Ozan Tufan’ın berberi açıklama yapmak zorunda kalıyor. Emre Mor, Modric ile selfie çekti diye olay oluyor. Bizim her alanda rakibimiz var ama sosyal medyada hiçbir ülke Türkiye’nin eline su dökemez! Enerjisini boşa harcayan, kafasını kendine değil, başkasına yoranların mecrasına iyi eğlenceler dilerim. İlk maçtan sonra görüşlerine çok önem verdiğim büyüklerim, meslek ustalarım ve arkadaşlarım mesaj attı. Bunlar yeter bana...

- Maç anlatırken sizi en çok ne zorluyor?

Anlatım yeriniz kötü ise sahaya hakim olmanızı engelleyebiliyor. Forma numaralarının okunabilirliği spikerler için önemlidir. Garip forma dizaynı ve yazı karakterlerinden hiç hoşlanmayız. Bazen pozisyonun içinde 7-8 futbolcu vardır, golü kimin attığından emin olamazsınız. Pozisyonun tekrarını görene kadar, çaktırmadan top çevirirsiniz. Fransa’da anlatım yerleri şimdilik kusursuz.

Haberin Devamı

- Sizin bu mesleği seçmenizde size ilham veren kimdir?

Çocukluğum 80’lere rastlar. Yani tek kanallı dönem. TRT1’de maçları izler, radyodan da dinlerdim. O dönem her ses ayrı etkilerdi beni. Halit Kıvanç ve Orhan Ayhan efsaneydi. 80’lerde maç spikeri olmayı hayal ediyordum. Ercan Taner, İlker Yasin, rahmetli Hüseyin Başaran ve şu anda TRT’de beraber çalıştığım Levent Özçelik gibi olmak isterdim hep.

“Atmosferi diğer ülkelerden Fransa’ya gelenler yarattı”

- Fransa’daki atmosferi anlatabilir misiniz?

Ben Paris’e 7 Haziran’da geldim. İlk maçın oynandığı güne kadar atmosfer filan yoktu. Ülkenin gündemi Avrupa Şampiyonası değil. Grevler, olaylar ve terör endişesi futbolu unutturmuştu. Fransızların üzerinde EURO 2016’yı hatırlatan bir tane t-shirt görmedim. Hâlâ aynı problemler devam ediyor. Örneğin çöpler alınmıyor, ulaşımda sıkıntılar var ama futboldan biraz daha fazla söz ediliyor. Bunda, yerel halk değil, diğer ülkelerden gelen taraftarların katkısı büyük.

Haberin Devamı

- Sizin şampiyonluk adayınızı, sürpriz takımı ve yıldız adayınızı öğrenebilir miyiz?

Fransa benim favorim. İyi oyunculardan kurulu, kaliteli bir takım. Sürprizler listesine Belçika, Hırvatistan ve Polonya’yı koyabilirim. Turnuvada adından söz ettirecek çok fazla genç yetenek var ama Fransa’dan Payet yeniden doğmuş gibi. Milli takımımızda Emre Mor topu ayağına aldığında beni heyecanlandırıyor. Umarım geleceği çok güzel olur.

“Bir gün beynim bana büyük bir oyun oynadı”

- Unutamadığınız anılar, hatırladıkça güldüğünüz olaylar var mı?

Birçok maçın hatırası vardır ama pot kırdığım, güldüren maç sayısı iki-üç tanedir herhalde. Yalnız bir gün beynim bana büyük bir oyun oynadı. İtalya ligi anlatıyorum. Udinese kadrosunda 88 numara Inler yazıyor. Ama beynim onu Gökhan İnler olarak algılamadı. Hatta maçın başında, “Gökhan kadroda yok, sakatlığı nedeniyle oynamıyor” dedim, top 88 numaraya gelince “Inlaaa” gibi komik, saçma sapan aksan yapıyorum. İnternet çalışmıyor, bir yandan merak ediyorum kim bu 88 numara diye! Devre oldu, telefonumda Güntekin Onay’ın eşi Serra’dan mesaj “Gökhan İnler,
88 numarayla sahada.” O anı hiç unutamam, kalbim yüzümde atıyordu.
Peki ne yapacağım? “Afedersiniz, Gökhan sakat değilmiş, meğer sahadaymış” mı demem gerekiyor? Belki evet... Ama yapamadım. İlk yarıda ne dediysem aynı şekilde devam ettim.