Kültür Sanat Abidin Dino dünyasından öyküler

Abidin Dino dünyasından öyküler

31.12.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sabancı Müzesi'nde sergisi devam eden Abidin Dino'nun "Yeditepe Öyküleri", bugün yazılmış gibi taze özleriyle, kıvrak ve oyuncaklı biçemleriyle keyifli okumalara açıklar.

Abidin Dino dünyasından öyküler

KENDİNE ÖZGÜ BİR ÜSLÛP... Böyle bir 'dünya'nın spektrumu edebiyatsız olmaz elbette. Sergiyle hemen hemen aynı günlerde yayımlanan Dino kitapları bizi bu kültür adamının edebiyatçı yönü ile buluşturmakta. Dino'nun daha önce de Adam, Yapı Kredi ve Sel Yayınları tarafından yayımlanmış kitaplarının üçünü şimdi Can Yayınları güncellemiş. "Kısa Hayat Öyküm", "Sinan" ve "Yeditepe Öyküleri"nin edebiyat okuruna söyleyecek çok sözü var. Can Yayınları bunlara, Abidin Dino'nun eşi Güzin Dino ile yaşadığı yarım asırlık efsanevi aşkın izlerini taşıyan mektuplaşmalarını da eklemiş: "Sensiz Her Şey Renksiz". Kasım ayı sonunda Sabancı Müzesi'nde çok önemli ve çok kapsamlı bir sergi açıldı : Abidin Dino/ Bir Dünya. Sergi Ocak sonuna kadar izlenebilecek ve gerçekten de, bir resim sergisinden öte, "Bir Dünya" ile tanıştıracak gezenleri. Abidin Dino'nun 'dünya'sında adeta bir aydınlanma düşünürünün çok boyutlu ilgi ve etkinlik alanları yer alıyor. Resim, heykel, sinema, politika, yirminci yüzyılın son üç çeyreğini kucaklayan engin bir düşün ve kültür yaşamı... Abidin Dino'nun yazıyı, edebiyatı bir yan iş, bir hobi olarak görmediğine, tıpkı has bir edebiyatçı gibi kendine özgü bir üslûba sahip olduğuna tanıklık ediyoruz adlarını andığım kitapları okuduğumuzda. Örneğin "Sinan", bu anlamda küçük bir mücevher adeta. "Yeditepe Öyküleri"ne uzanarak biraz yakından bakalım Dino'nun edebiyatçı yüzüne. Bu kitap Dino'nun 1934-1940 yılları arasında dergilerde yayımlanmış beş öyküsünü ve hiç yayımlanmamış iki kısa film öyküsünü biraraya getiren bir toplam. Servetifünun, Yeni SES, Yeni Yol ve Küllük dergilerinde yayımlanmış olan bu öyküleri Turgut Çeviker günyüzüne çıkarmış, Ferit Edgü yayıma hazırlamış. Edgü'nün "Sunu" yazısında belirttiği gibi, o dönemin Türk öykücülüğünde bu öykülerin benzerlerine rastlanmıyor. Yani bir akıma, bir 'dönem ruhu'na bağlamak söz konusu değil bu öyküleri. Ama eğer öykücülükte ısrar etseydi, belki de bir tavra, bir biçeme öncülük edebilir, bir 'ruh' yaratabilirdi Dino diye düşünüyorum.Konu, atmosfer, dil, öyküleme yönlerinden son derece 'modern' (1930'lar Türkiyesi için çok 'erken') öyküler bunlar. Yazar henüz yirmili yaşlarını sürmekte olan bir genç; ama öykülerinde acemiliğin izi yok. Çok sade, yalın, duru bir dille biraz fantastik, biraz gerçeküstü bir dünyanın kapıları aralanıyor okura. Istanbul'un o yıllarda adına 'varoş' bile denmeyen ve edebiyata fazla yansıması olmayan kenar mahalleleriyle, lümpen tabakadan kendine özgü bir dünya kurmuş karakterleriyle, bugün için de ilginçliğini koruyan bir öykü atmosferine sokuyor Dino okuru. Bir tavra öncülük edebilirdi Öykülerde dikkat çeken bir özellik de, şiirle ve resimle kurulabilecek bağlantılar. Genç yazarın "ressam tabiatı çıkıyor orta yere", görüyoruz. Bunu sağlayan, imgelerin kullanımı olsa gerek diye düşündüm. İmgeler görsel çağrışımlarıyla resme, dilsel ifadelendirilişleriyle şiire kol atıyorlar. Denizin, motörün, gecenin canlı; balıkların, kedilerin, arıların, sineklerin insan kisvesinde oldukları bu öykülerde kıpır kıpır bir ritm de var. Kısa cümlelerle soluklanan kişi ve atmosfer betimlemeleri, olanca doğallıklarıyla gerçeklik veriyorlar bu gerçeküstü çağrışımlı öykülere; inandırıcılık kazandırıyorlar.Öykü sanatının can damarlarından olan 'ayrıntı' ögesinin Dino anlatılarındaki rolüne de değinmeden geçmemeli. Ayrıntılarla, nüansların çarpıcı etkileriyle soluk alıp veren öyküler bunlar aynı zamanda.Kitabın sonunda yer alan kısa film öykülerinden özellikle birini, "Konserve Kutusu ve Rakı Şişesi"nin kısa serüvenini 'teşhis ve intak' (kişileştirme ve konuşturma) sanatına sevimli bir örnek olarak okumak ve hele 'canlandırmak' da çekici gelecektir okura. Gerçekten şaşırtıcı, etkileyici ve garip bir ustalık barındıran öyküler "Yeditepe Öyküleri". Edebiyat tarihimiz açısından üzerlerine eğilinip incelenmeye değer oldukları kadar, bugün yazılmış gibi taze ve aşınmamış özleriyle, kıvrak ve oyuncaklı biçemleriyle keyifli okumalara da açıklar. Gerçeküstü çağrışımlar