Kültür Sanat Gözaltındaki seramikler

Gözaltındaki seramikler

04.12.1996 - 00:00 | Son Güncellenme:

Abidin Dino, ölümünün 3. yıldönümünde Yapı Kredi Kültür Merkezi, Ankara Galeri Nev'deki sergilerle ve Adam Yayınları'ndan çıkan kitaplarla anılıyor

Gözaltındaki seramikler

ABİDİN Dino, ölümünün 3. yıldönümünde bir dizi etkinlikle anılıyor. İstanbul'da, Yapı Kredi Kültür Merkezi'nde iki sergisi var: "Üç Şehir" ve "Ustaya Saygı". "Üç Şehir"; Dino'nun 1950 - 80 yılları arasındaki üç durağının, birbirine hem benzeyen, hem hiç benzemeyen resimleri. Antibes, İstanbul ve Paris'in ressamca algılanışları. "Ustaya Saygı"da ise; Dino'nun fotoğrafları, sergi afişleri, kitap, plak kapakları, mektupları, resimlediği ve yazdığı kitaplar yer alıyor. Dino'nun bir ressam olmasının ötesinde, bir kültür adamı kişiliğinin sergisi bu.
Ankara Galeri Nev'de bir desen sergisi gerçekleştiriliyor. Adam Yayınları ise, Dino'nun 1940'larda Adana'da sürgündeyken yazdığı iki oyununu bir arada kitaplaştırıyor. Bu oyunlar, ilk kez okurla buluşacak. Zira bu oyunlardan biri "Kel", Adana'da yayımlanır yayımlanmaz, gerekçesiz olarak toplatılmıştı. Uzun yıllar, bu oyuna kayıp gözüyle bakılmıştı. Sanatçının ölümünden sonra yapılan arşiv çalışmaları sırasında, daktilo edilmiş olarak bulundu.
Bu sayfaya kısa bölümlerini aktardığımız mektuplar ise, ülkemizde sanatçı olmanın sanki traji - komik bir öyküsü. Bu mektupların tam metinlerini Milliyet Sanat Dergisi'nin 1 Aralık sayısında bulabilirsiniz.
İlk anlatı Abidin Dino'nun eşi Güzin Dino'nun Roma'daki Abidin Dino'ya 25 Nisan 1952'de Ankara'da yazdığı mektuptan:

"Sevgilim,

Sana, dün akşam yazdım; mektup almıyorum, merak ediyorum diye; bakalım bugün mektubun gelecek mi? Sana tatsız haberler vereceğim, fakat (her)halde düzelecek. Salı günü sabahı (ayın 22'si) Birinci Şubeden bir Komiser geldi ve Savcılıktan bir kararla seramikleri götürdü. Kırılmaması için ben de beraber gittim. Çok dikkatli hareket ettik, hiçbir şey olmadı şimdiye kadar. Dün Savcılıkta ehlivukuf toplanacak ve hangisinde suç unsuru olduğunu veya olup olmadığını tesbit edecekti (senin seramiklerde orak çekiç resimleri yaptığın iddia olunuyormuş!)"


Güzin Dino, 30 Nisan 1952 tarihli mektubunda ise, şu gelişmelerden söz ediyor:

"Sevgilim,

Sana
birkaç gündür yazmadım, seramik işinin inkişafını bekledim, fakat iş daha bugün tamamiyle bitmiş değil; şöyle ki, dün ikinci bir ehlivukuf toplanmış (kimler olduğunu bilmiyorum, benim bulunmamı Savcılık bu sefer herhalde istemedi, zaten usulden de değilmiş) ve bu ehlivukuf bazı parçalarda orak çekiç işareti tespit etmiş, kalanları geri vereceklermiş, ötekiler üzerinde gereken muamele yürütülecekmiş."

Ve Abidin Dino'nun Ankara'daki Cumhuriyet Savcısı'na yazdığı, ancak daha sonra göndermekten vazgeçtiği mektuptan bir bölüm:

"Sayın Savcı,

Seramiklerimin
polisçe evimden götürülerek tahkikata konu teşkil ettiklerini derin bir hayretle öğrenmiş bulunuyorum. Böyle bir hadisenin sanat tarihinde misli olmaması hayretimi izaha kafidir, sanıyorum.
Abdülhamid curnalcılığı kalıntılarının, demokrasi düşmanlarını, memleket sanatını baltamalarına, Türk Adliyesini teptiplerle oyalamalarına müsaade etmeyeceğinizden eminim.
Seramiklerim, memleket kaynaklarından (Hitit sanatı) ilham alarak yaratılmış tezyini sanat eserleridir. Bizde bildiğiniz gibi tek müşterileri varlıklı vatandaşlardır. Bu cins süs eşyalarına, vazo veya saksılara bulmaca kabilinden armalar nakşedecek kadar bön bir sanatkara hiçbir memlekette rastlanmamıştır. Bendenizin de bu yolda ilk adımı atmayacağıma itimat buyurun."

Abidin Dino'yu üçüncü ölüm yıldönümünde sevgiyle, saygıyla anarken, Dino Arşivi'nden alınan bu mektuplardaki öykünün yorumunu okurlarımıza bırakıyoruz.