Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr - Emre Öztürk, Nurullah Baba ve Muhammed Misir, Almanya'da doğup büyüdü ve üniversite yıllarında tanıştılar. Eğitimlerini tamamladıktan sonra İsviçre'ye yerleşerek kariyerlerine burada devam ettiler. Yazılım sektöründe çeşitli şirketlerde ve projelerde çalıştılar. Çikolataya duydukları sevgi ve memleketleriyle olan bağ, bu yola çıkmalarında en önemli etkenlerden biri oldu. İsviçre'de yaşarken farklı çikolata fabrikalarını ve müzelerini gezme fırsatı buldular ve bu sayede çikolataya olan ilgileri giderek arttı. Giresunlu olarak, hep hayallerinde fındığı kullanarak bir şeyler üretmek vardı ve bu sayede memleketlerine katma değer sağlamak istiyorlardı.
Aileleri de başlangıçta bu radikal değişim karşısında biraz endişeliydiler çünkü İsviçre'deki yerleşik düzenlerini bırakıp yeni bir maceraya atılmak büyük bir adımdı. Ancak zamanla heyecanlarını ve kararlılıklarını gördükçe onlara olan destekleri arttı. Girişimci olma fikirlerini desteklediler ve her adımda yanlarında oldular.

‘İSVİÇRE’DE NE KAKAO NE FINDIK YETİŞİYOR AMA BAŞARILILAR’
"Gurbetçi olarak bu durum hep içimizde bir ukde olarak kalmıştı" diyen Emre Öztürk, “Türkiye'de fındık çiftçileri olarak mahsulümüzü düşük fiyatlara satıp, yurt dışından pahalı ve katma değerli ürünler ithal ediyorduk. Bu durumu sorguluyor ve neden bu ürünleri Türkiye'de üretmediğimizi merak ediyorduk. İsviçre'de ne fındık ne de kakao yetişiyor ancak bu ürünleri en iyi şekilde değerlendirenler başarıya ulaşıyor. Biz de memleketimize sahip çıkmak istiyoruz. İşte böylece bu yolculuğa başladık” bilgisini paylaştı.
Uzun bir süre boyunca, hayallerinde olan bu projeyi kendi aralarında konuştuklarını dile getiren Emre, “İsviçre'de kazandığımız deneyimler, çikolata dünyasına olan ilgimizi daha da pekiştirdi. Ancak gerçekten Giresun'da bunu yapabileceğimize, bir gün memleketimize dönüp bu projeye can verebileceğimize olan inancımız, bir tatil ziyaretinde tamamen şekillendi” diyerek şunları söyledi:
“O tatilde, Giresun'da fındık üretiminin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırladık. Çiftçilerle konuşup onların hikayelerini dinlediğimizde, burada gerçekten bir fark yaratabileceğimizi hissettik. Elbette kolay olmayacağını biliyorduk ancak hem İsviçre'deki bilgi birikimimiz hem de memleketimize olan sevgimizle bu zorluğun üstesinden gelebileceğimize inandık. İşte o an, Giresun'da çikolata üretimi yapabileceğimize dair güvenimiz tam anlamıyla oluştu.”

‘GERİ BİLDİRİMLERLE EMEKLERİMİZİN KARŞILIĞINI ALIYORUZ’
"Daha önce İsviçre'de farklı girişimlerde bulunduk, ancak Türkiye'de bir iş kurmak bizim için bir ilkti" diyen Emre Öztürk, “Bu yüzden Türkiye'de iş kurmanın zorlukları ve süreçlerine dair yeterli bilgiye sahip değildik. En büyük zorluklarımızdan biri, makine ve hammadde tedariği oldu. Özellikle kakao çekirdeği ve makine ekipmanları temin etmek oldukça yorucuydu. Gümrük ve ithalat işlemleri ise karmaşık ve kaotik bir süreç olarak karşımıza çıktı. Ama bizi en çok heyecanlandıran şey, ilk ürünlerimizin ortaya çıkışı ve insanların bunları deneyimlemesi oldu. Ürünlerimizle ilgili aldığımız geri bildirimler, tüm emeklerimizin karşılığını aldığımızı hissettirdi ve heyecanımızı daha da artırdı” diye konuştu.
İsviçre'de öğrendikleri birçok çikolata tekniği olduğunu söyleyen Emre, “Ancak özellikle temperleme ve konçlama süreçlerini burada uyguluyoruz. Temperleme, çikolatanın parlaklığını ve dokusunu mükemmelleştirmek için önemli bir aşama. Konçlama ise çikolatamızın pürüzsüz bir kıvama ve zengin bir lezzete ulaşmasını sağlıyor. Bu iki teknik, çikolatamızın kalitesine büyük katkı sağlıyor” ifadelerine yer verdi.
‘FINDIK CENNETİ GİRESUN BİZE BİRÇOK AVANTAJ SAĞLIYOR’
Beşinci kuşaktan itibaren fındık üreticisi olarak, sadece en kaliteli fındıkları çikolatalarına işlediklerini dile getiren Emre Öztürk, “Özellikle fındık kavurma konusunda çeşitli AR-GE çalışmalarımız oldu ve kavurma profillerini değişik ürünlerimizde uyguluyoruz. Ürünlerimizin lezzet sırrı, katkısız ve temiz içeriklerle yüksek fındık oranında saklı. Ayrıca kullandığımız tüm malzemeler en kaliteli olanlardır. AR-GE çalışmalarımızda tariflerimizi aylarca optimize ederek kendi benzersiz tarifimizi oluşturduk” diyerek çalışmalarını şöyle detaylandırdı:
“Fındık cenneti Giresun'da olmak bize birçok avantaj sağlıyor. Öncelikle, en kaliteli fındıklara doğrudan ve taze bir şekilde ulaşma imkânımız var. Bu, ürünlerimizin lezzet ve kalite standardını yüksek tutmamıza yardımcı oluyor. Ayrıca yerel çiftçilerle kurduğumuz güçlü ilişkiler sayesinde üretim süreçlerimizi etkili bir şekilde yönetebiliyoruz. Giresun'un fındık konusundaki itibarı, markamızın güvenilirliği ve otantikliği açısından da büyük bir değer katıyor. Böylece hem yerel hem de uluslararası pazarda fark yaratma şansımız artıyor.”

‘ŞU ANDA ÇOK FAZLA KAZANÇ BEKLEMİYORUZ’
Türkiye'de el yapımı butik çikolata üretmenin, İsviçre'ye göre oldukça farklı bir deneyim olduğuna değinen genç girişimci Emre Öztürk, “İsviçre, çikolata konusunda köklü bir geleneğe ve geniş bir pazar doygunluğuna sahip. Türkiye'de ise butik çikolataya olan ilgi giderek artmakla birlikte, yeni keşfedilen bir alan. Tüketici alışkanlıkları açısından baktığımızda, Türk tüketiciler genel olarak daha tatlı ve yoğun lezzetleri tercih ediyorlar. İsviçre'de ise daha yumuşak ve dengeli tatlar revaçta” bilgisini paylaştı.
Çikolata işine başlamanın, makine, hammadde ve tesis kurulumu gibi yüksek maliyetler gerektirdiğine de dikkat çeken Emre, “Şu anda çok fazla kazanç beklemiyoruz. Amacımız, markamızı tanınır hale getirmek. Bu nedenle kâr marjımızı düşük tutuyoruz. Hedefimiz ayakta kalmak ve Türkiye'den çıkan bir dünya markası olmak” ifadelerini kullandı.
‘3 FARKLI KARAKTER OLARAK GÖRÜŞ AYRILIKLARIMIZ DA OLDU’
"Başlangıçta her şeyi kendimiz yapıyorduk çünkü işlerin tüm detaylarını öğrenmemiz ve kontrol etmemiz gerekiyordu" diyen Emre, “İşler yoluna girdikçe ve büyüdükçe bir ekip kurmaya karar verdik. Bu ekip, üretim süreçlerimizin her aşamasında bize destek oluyor ve ürün kalitemizi korumamıza yardımcı oluyor. Böylece daha verimli ve profesyonel bir üretim süreci oluşturduk. Üç farklı kafa, üç farklı karakter olarak, elbette başından beri zorlandığımız konular ve görüş ayrılıklarımız da oldu. Ancak bu süreçte birbirimize karşı olan saygımızı ve güvenimizi hiç kaybetmedik. Farklı bakış açılarımız, aslında karar alma süreçlerimizde bize zenginlik kattı ve daha doğru kararlar almamıza yardımcı oldu. Önemli olan aramızdaki bu sağlam bağın her zaman korunmasıydı” diyerek sözlerini şöyle noktaladı:
“Her zaman hayallerinizin peşinden koşun. Özellikle üretmekten ve başlamaktan korkmayın. Herkesin yaptığını değil, kendi görüş ve yeteneklerinizle kendi yolunuzu çizmeyi hedefleyin. Bir ürün geliştirirken, en iyisini yapmaya çalışın ve daima daha iyi olmak için çabalayın. En kaliteli malzemeleri kullanarak ürünlerinize değer katın. Teknolojiyi etkin bir şekilde kullanmalarını öneririz. Bu, iş süreçlerinizi modernleştirmenize ve sizin için avantaj sağlar.”