Betül Yasemin Kökbek / Milliyet.com.tr - Uzmanlara göre, hayatımızın büyük bir çoğunluğunu kaplayan yapay zekâ artık sadece bir teknolojik araç değil, radyoloji ve patoloji alanlarında hekimlerin en güçlü asistanı haline gelmiş durumda. Özellikle mamografi görüntülerinin değerlendirilmesinde yapay zekâ, gözden kaçabilecek en küçük detayları bile tespit ederek erken teşhis oranlarını artırıyor. Uzmanlara göre yapay zekânın asistanlığı sayesinde meme kanserinde erken tanı, kişiselleştirilmiş tedavi ve yüksek yaşam oranı standart hale gelebilir. Bu yenilikleri klinik pratiğinde aktif olarak kullanan Meme Cerrahı Prof. Dr. Fatih Aydoğan, yapay zekânın tanıdan tedaviye kadar olan süreçte nasıl devreye girdiğini ve meme kanseriyle mücadelede hastaların yaşamını nasıl dönüştürdüğünü Milliyet.com.tr’ye olarak anlattı.

KORE VE SİNGAPUR ZİYARETLERİNDEN İLHAM ALDI
Amerikan Meme Cerrahları Birliği tarafından ödül verilen ilk Türk bilim insanı Prof. Dr. Fatih Aydoğan da yapay zekâyı hem tanı hem de tedavi süreçlerine entegre edenlerden. Bu yolculuğa tıpta yapay zekâya yön veren iki önemli merkez olan Kore ve Singapur ziyaretleri sırasında başlayan Prof. Dr. Aydoğan, meme kanserinde yapay zekânın tanı ve tedaviye entegrasyonu konusunda önemli gözlemler kazandı. Kore'nin yapay zekânın tanısal amaçla kullanılmaya başlandığı ilk ülkelerden bir tanesi olduğunu ileten Prof. Dr. Aydoğan, "Dünyada onay alan ilk yapay zekâ destekli mamografi sisteminin pilot uygulama merkezi olan ASAN Medical Center ziyaretimde, bu sistemlerin klinik kullanımına ilişkin kapsamlı bilgi edindim. Singapur ise 'akıllı ulus' vizyonu doğrultusunda yapay zekâya stratejik düzeyde yatırım yapan bir ülke. Singapur’daki ziyaretim sırasında, meme kanseri tedavi planlamasında multidisipliner konsey kararlarıyla yapay zekâ önerilerini karşılaştıran çok merkezli bir çalışmaya başladık. Bugün, meme kanseri yönetiminde hem konseylerde hem de radyolojik incelemelerde yapay zekâ sistemlerini aktif olarak kullanıyoruz. Ayrıca dijital patoloji konusunda öncü olan patoloji departmanımız da meme kanseri tanısında yapay zekâ uygulamalarını başarıyla entegre ediyor" dedi.
Bazı ülkelerde mamografi değerlendirmelerinin iki hekim tarafından yapıldığını, Türkiye'de çoğu merkezde bu sürecin tek hekimle yürütüldüğünü ileten Prof. Dr. Aydoğan, bu noktada yapay zekânın adeta ikinci bir göz gibi davranarak özellikle yoğun meme dokusuna sahip kadınlarda küçük lezyonları yüksek hassasiyetle saptadığını ve erken tanıya katkı sağladığının altını çizdi. En şaşırtıcı yönünün ise yapay zekânın mamografi görüntüsünü incelerken sadece meme kanserine odaklanmaması olduğunu belirten Prof. Dr. Fatih Aydoğan, "Aynı zamanda meme damarlarındaki kalsifikasyonları (kalsiyum birikmeleri) analiz ederek, hastanın ileride kalp-damar hastalığı geliştirme riskini de öngörebiliyor. Bu da yapay zekânın yalnızca kanser tanısında değil, genel sağlık yönetiminde de yeni bir kapı açtığını gösteriyor" açıklamasında bulundu.

'YAPAY ZEKÂ ANALİZİ YAPAR, HEKİM KARAR VERİR'
Yapay zekânın, meme kanseri tanı ve tedavisinde hekimin yerini alan bir sistem olmadığını, aksine hekimin karar verme sürecini güçlendiren bir yardımcı olduğunun altını şiddetle çizen Prof. Dr. Aydoğan, radyoloji ve patolojide yapay zekânın görüntüleri analiz ettiğini, olası lezyonları işaretlediğini ve veriyi çok daha hızlı ve güvenli biçimde hekimlerin önüne getirdiğini belirtti. Yapay zekânın klinik sistemlere tam entegrasyonu sağlandığında, raporlama sürelerinin kısalacağını ve gereksiz ek tetkiklerin azalacağını öngören Prof. Dr. Aydoğan şu cümleleri kullandı:
"Ancak şunu unutmamak gerekir: Yapay zekâ sadece veriyi görür. Hastayı gören, hisseden ve anlayan ise hekimdir. Bir algoritma görüntüyü yorumlayabilir ancak hastanın öyküsünü, genetik riskini, beklentilerini ve kaygılarını değerlendiremez. Kısacası yapay zekâ analizi yapar, kararı veren, her zaman hekimdir."
Yapay zekâ entegrasyonunun hâlâ devam ettiği bilgisini veren uzman isim şu anda mamografi değerlendirmelerinde kullanılan birkaç farklı program olduğunu ve kendilerinin de bu sistemleri bir arada deneyerek klinik olarak en güvenilir ve en tutarlı olanı seçmeyi hedefledikleri bilgisini verdi. Yapay zekânın bazen çok küçük bir tümörü başarıyla tespit edebildiğini ancak kimi zaman mevcut bir lezyonu gözden kaçırabildiğini belirtti. Bu nedenle en doğru sonucun hekimin klinik deneyimi ile yapay zekânın analitik gücü bir araya geldiğinde elde edildiğinin altını çizdi. Açıklamalarına yaşadığı ilginç bir hasta deneyimimi paylaşarak devam eden Prof. Dr. Aydoğan şöyle konuştu:
"Oldukça ileri yaşta bir hastamız için tedavi kararı vermek üzere konseyde değerlendirme yaptık. Yaşı nedeniyle bu vakayı, üyesi olduğum uluslararası bir derneğin hasta forumuna da taşıyarak meslektaşların görüşlerini aldım. Yorum yapanlardan biri, yapay zekâdan da görüş almamı önerdi. Gerçekten de sistemin yaptığı analitik ve detaylı değerlendirme, benim için oldukça şaşırtıcı ve öğretici bir deneyim oldu."
Yapay zekâ yalnızca meme kanserinin tanı ve tedavisinde değil, aynı zamanda patolojide de kullanılıyor. Konuyla ilgili DHA'ya konuşan Patoloji Uzmanı Prof. Dr. İlknur Türkmen ise şu ifadeleri kullanmıştı: "Patolojide artan kanser vakaları ve azalan patolog sayısı nedeniyle desteğe ihtiyaç duyuluyor. Bu noktada yapay zekâ asistanları önemli bir rol üstleniyor. Günümüzde yapay zekâyı artık rutin süreçlerde kullanabiliyoruz. Özellikle tekrarlayan ve zaman alan işlerde yapay zekâdan yararlanarak, hastalar için daha kritik noktalara zaman ayırma imkanı buluyoruz. Bu nedenle yapay zekâ desteği bizim için büyük önem taşıyor. Günümüzde yapay zekâ, tanı aşamasında kemoterapiye verilecek yanıt konusunda da tahmin yürütebiliyor. Böylece yüksek maliyetli testlerin yapılmasına gerek kalmadan hastalığın gidişatı hakkında bilgi edinilebiliyor."

'HER2 PATOLOJİ TESTLERİNDE OLDUKÇA FAYDALI'
Her geçen gün yapay zekânın gelişmesiyle birlikte birçok meslek ve alanda tehdit algısı yarattığının düşünülüyor. Prof. Dr. Aydoğan'a göre yapay zekânın birçok alanda tehdit olarak algılanması gayet doğal. Bunun temel nedeninin insan emeğinin yerini alabileceği düşüncesi olduğunu ileten Prof. Dr. Fatih Aydoğan, "Oysa sağlık alanında durum farklı. Tıpta yapay zekânın doğru kullanımı, insanı dışlayan değil, insanın yeteneğini artıran ve destekleyen bir dönüşüm anlamına geliyor. Yapay zekâ, meme kanserinde mamografi görüntülerini analiz ederek radyologlara yorulmayan bir 'ikinci göz' desteği sunar ve bu sayede lezyonların daha erken ve doğru tespit edilme oranını yükseltir. Ayrıca patoloji incelemelerinde kişiye özel tedavi planlamada destek sağlar" dedi.
"Yapılan çalışmalarda en doğru mamografi değerlendirmesinin hekim ve yapay zekânın birlikte çalıştığı hibrit modellerle elde edildiği görüldü. Yapay zekâ sistemlerinin özellikle yoğun meme dokusunda gözden kaçabilecek küçük kitleleri işaretleyerek tanısal doğruluğu artırıyor. Ayrıca meme kanseri tedavi planlamasında kritik öneme sahip HER2 (kanser hücrelerinin büyümesini destekleyen protein) patoloji testlerinde de yapay zekâ destekli dijital analizlerin oldukça faydalı olduğu görülüyor." - Prof. Dr. Fatih Aydoğan
Açıklamalarına yapay zekânın gelecekte meme kanseri tedavisine getireceği yeniliklere dair öngörülerini paylaşarak devam eden Prof. Dr. Fatih Aydoğan, gelecekte tıbbın insan dokunuşu ile teknolojinin zekâsının birleştiği bir döneme doğru ilerlediğini iletti. Yapay zekânın meme kanseri tedavisinde yaratacağı en büyük yeniliğin, tedaviyi tamamen kişiye özel hale getirmesi olacağının altını çizen Prof. Dr. Aydoğan, genetik imza, tümörün biyolojik özellikleri ve hastanın yaşam tarzı verileri bir araya getirilerek, her hastaya özgü tedavi algoritmaları geliştirilebileceğini düşündüğünü söyledi. Cerrahi planlamadan ilaç seçimine, hatta tedaviye yanıtın öngörülmesine kadar yapay zekâ destekli sistemler klinik karar süreçlerinde daha etkin bir rol üstlenebileceğinin altını çizen Prof. Dr. Aydoğan, "Ancak en önemlisi, yapay zekâ hekimin yerini almayacak; hekimin bilgisini, deneyimini ve sezgisini güçlendiren güvenilir bir yol arkadaşı olacak" ifadelerini kullandı.
Yapay zekânın yakın gelecekte, bir hastanın tedaviye vereceği yanıtı ve olası yan etkileri tedavi başlamadan önce öngörebileceğinin ve bu durumun da hem gereksiz tedavilerin hem de önlenebilir yan etkilerin önüne geçilmesini sağlayacağını iletti. Prof. Dr. Aydoğan açıklamalarını şu cümlelerle noktaladı:
"Ayrıca likit/sıvı biyopsi verilerini (kandaki tümör DNA’sı) klinik bilgilerle birleştirerek, hastalığın nüks etme ya da yayılma riskini çok erken dönemde tespit edebilecek. Böylece nüks gerçekleşmeden önce koruyucu müdahaleler mümkün olacak. Yakında YZ destekli sanal onkoloji asistanları, hastalara 7/24 bilgi ve moral desteği sunarken, hekimlerin de üzerindeki rutin yükü hafifletecek."