30.12.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
"KADINLAR KORKAKTIR. ÇÜNKÜ UZUN SÜRE YARI KÖLE OLARAK YAŞAMIŞLARDIR." axkit021.jpg 11 Ekim günü hastanede bulunan oğlunu ziyarete giden Lessing, dönüşte evinin kapısında bir gazeteci ordusu ile karşılaştı. Kimbilir belki de kötü bir haber alacağını düşünmüş, kalbi çarpmış bile olabilir. Ancak aldığı haber, beklemediği kadar iyiydi. Gerçi serinkanlı tutumundan vazgeçmedi Lessing ve "Avrupa'daki bütün ödülleri zaten aldığını, Nobel ile ise floş royal çıkardığını" söylemekle yetindi bahçesini kaplayan kameralara. Alanında dünyanın en büyüğü kabul edilen Nobel Edebiyat Ödülü, bu yıl "bölünmüş bir uygarlığı kuşkucu bir yaklaşımla, tutkuyla ve hayal gücüyle kılı kırk yararcasına irdelediği ve kadın yaşantısının romanını yazdığı" gerekçesiyle 88 yaşındaki Doris Lessing'in oldu. Uzun yıllardır Nobel listesinde olan ama her seferinde eli boş dönen yazarın 1,6 milyon dolarlık bu ödülü en beklemediği anda alması hem kendisi hem de edebiyat dünyası için bir sürprizdi. 106 yıllık tarihinde Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan 11. kadın olmanın yanı sıra, bu ödüle layık görülen en yaşlı yazar payesini de kazandı. Tabii bu durumun dezavantajlarını da yaşayarak... Birdenbire boğulduğu ilgi, susmayan telefonlar, bitmek tükenmek bilmeyen röportaj talepleri 88 yaşındaki yazarı bitap düşürdü. Sonuç: Doris Lessing 10 Aralık'ta Stockholm'de yapılan törene -doktoru seyahat etmesine izin vermediği için- katılamadı. Dolayısıyla Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan yazarların meşhur konuşmasını da yapamadı. Eğer yapsaydı neler söyleyecekti bilinmez ama bu ödülü hak etmediğini söyleyenlere iki çift lafı olurdu kuşkusuz. Zira bunlardan biri olan ve İsveç Kraliyet Akademisi'nin Lessing'e ödül verme kararını tamamen 'siyaseten doğruculuk' olarak niteleyen ünlü Amerikalı eleştirmen Harold Bloom sıcağı sıcağına aldı cevabını: "Harold kim?".Bu sivri dilli, çelik gibi sağlam kadının yaşamına göz atınca, kendisine atfedilen ama pek de hoşlanmadığı "feministlerin kahramanı" unvanını bileğinin hakkıyla kazandığı görülebilir. 88 yıl boyunca rüzgara karşı yürümüş bir kadının yaşamöyküsünü bir sayfaya sığdırmak kolay değil ama en azından tam da Nobel mevsiminde bir selam göndermiş oluruz.Yazar, Doris May Tayler adıyla, 22 Ekim 1919'da İran'da doğar safkan bir İngiliz olarak. Babası I. Dünya Savaşı sırasında sakatlanmış, İran Kraliyet Bankası'nda memur olarak çalışmaya başlamıştır. Törene katılmadı Doris henüz beş yaşındayken Tayler ailesi Rodezya'ya (bugünkü adıyla Zimbabwe) taşınır. Hemşire olan anne kızını iyi yetiştirmeye takıntılıdır ve Katolik olmadıkları halde sıkı bir Katolik okuluna gönderilir Doris. Ancak karakteri böyle körü körüne bir disipline boyun eğmesine izin vermez ve 13 yaşında terk eder okulu. Bir daha da okumaz, kendini yetiştirenler kervanına katılır. En büyük hocaları yazarlar olur: Dostoyevski, Dickens, Kipling, Tolstoy, özellikle de D.H. Lawrence... Daha sonra bu yılları 'biraz zevk ve bolca acı' diyerek anacaktır, zor geçen çocukluk yıllarının ona yazarlık zeminini hazırladığını unutmayarak.Ancak Doris'in isyanı okulla sınırlı kalmaz, 15'ine geldiğinde ailesine de bayrak açıp evi terk eder. Yaşamını annesi gibi hemşirelik yaparak sürdürür. 1930'lar -meslek sahibi dahi olsa- bir kadının yerini kocasının yanı olarak belirlediği yıllardır; 20'sine gelmemişken evlenir. Arka arkaya iki de çocuk doğurur. Ancak ne çocuklar ne de toplumsal baskı bu evliliği sürdürmesini sağlar. Bir kez daha ailesini terk ederek komünist bir gruba dahil olur. (1956'da yaşanan Macaristan krizinden sonra Komünist Parti'yi de komünizmi de bırakacaktır.)Komünizm sayesinde, içinde taşıdığı isyanı akıtacağı bir kanal bulmuştur sonunda. Bu yeni dünyada, yaşamı boyunca soyadını taşıyacağı ikinci kocasıyla tanışır: Gottfried Lessing. Yazmaya başlaması da bu yıllara rastlar. İlk öyküleri Güney Afrika'da bir dergide yayımlanır.Bir çocuk daha doğurduğu bu evlilik de yürümez, bu kez oğlunu da yanına alarak Afrika'dan ayrılır ve vatanına, İngiltere'ye döner. Yıl 1950'dir.. Henüz 30'una giren Lessing'in ilk romanı okurla buluşur: "Türkü Söylüyor Otlar". Güney Rodezya'da geçen bu roman, yazarın yaşamından izler taşır. Beyazlarla siyahlar arasındaki eşitsizlik ve Afrika'da yaşadığı kültür çatışması bu ilk romanında olduğu kadar bir sonraki yıl yayımladığı "Afrika Öyküleri ya da Burası Yaşlı Şefin Ülkesiydi" adlı öykü kitabının da ana eksenini oluşturur. Fakat Güney Afrika ve Rodezya hükümetleri bu kitaplardan 'hoşlanmazlar' ve 1956 yılında Doris Lessing'in bu ülkelere girişi yasaklanır. Bu kitabın satışından elde ettiği gelir sayesinde sadece yazarlık yaparak para kazanmaya karar verir. Onu dünyaca ünlü bir yazar haline getirecek başyapıtını yazmaya koyulur bu yıllarda. 1962 tarihli "Altın Defter", yazarın " Her zaman arkadaşım oldular" dediği rüyalarını baş köşeye oturttuğu bir roman olur. Yalnızca Lessing için değil feminist edebiyat için de bir mihenk taşıdır. Romanın başkarakteri (ve Lessing'in alter egosu olarak kabul gören) yazar Anna Wulf, özgür olma arzusunu anlattığı dört ayrı defter tutar kitap boyunca. Her ne kadar Lessing romanının bir cinsiyet savaşı tutanağı gibi okunmasını istemese de, 'özgür kadın'ın başucu kitabı olmasını engelleyemez. Ancak ilk yayımlandığı tarihte kadın hareketi henüz emekleme döneminde olduğundan, sert tepkilerle de karşılaşır. Nasıl karşılaşmasın? Kitabın girişine yazdığı şu sözler bile yeter:"'Altın Defter', pek çok kadının gazabını üstüne çekti. Kadınların birbirlerine mutfakta homurdanma, yakınma ve dedikodu mahiyetinde sarf ettikleri ya da mazoşizmlerini açığa vurdukları sözcükler, çoğunlukla yüksek sesle söyleyebilecekleri son şeylerdir- bir erkek duyabilir. Kadınlar korkaktır. Çünkü çok uzun bir süre yarı köle olarak yaşamışlardır. Sevdiği adamla beraberken düşündüklerini, hissettiklerini ve yaşadıklarını savunmaya hazır kadın sayısı, hâlâ çok küçüktür. Bir erkek kendisine 'Kadınsı değilsin, saldırgansın, erkekliğimi öldürüyorsun' dediği zaman taş atılmış küçük köpekler gibi kuyruğunu kıstırıp kaçan birçok kadın var hâlâ". Biraz zevk, bolca acı Muhafazakar çevrelerce 'kadınsı olmayan kadın kızgınlığı ve saldırganlığı' ile suçlanır. Cevabı nettir: "Bu davranışı erkekler gösterdiğinde ödüllendiriliyor; kadınlar gösterdiğinde ise nefret edilen kişiler olarak suçlanıyor."1964 yılına gelindiğinde Doris Lessing'in önünde yeni bir kapı açılır. İdris Şah'ın "Sufiler" adlı kitabını okuyan yazarın hem dünya görüşüne hem de edebiyatına etki eder tasavvuf. Sufizm ve Jung'un teorileriyle yoğrulan dünya görüşü onu roman kahramanlarının günlük yaşamlarının yanı sıra iç dünyalarında yaşadıkları çalkantılara da yer vermeye iter. Kendi deyişiyle 'içsel roman'a geçişidir bu. Fantastik edebiyata yol alışı 1970'lerde gerçekleşir. Beş ciltlik "Argostaki Kanopus Arşivleri"ni yazar. Ve tabii yine eleştiriler gelir. Bu kez de 'ideolojik olmamakla' suçlanır. Öyle ki iki kitabını Jane Somers mahlasıyla yazar. 1985'te piyasaya çıkan "Terörist" adlı romanı yer yer komünizm günlerinden izler taşısa da Lessing yaranamaz sol çevrelere...Kimileri, ilk yazdıklarının değerli yapıtlar olmasına karşın Doris Lessing'in son yıllarda kaleme aldığı kitapların okunamayacak kadar kötü olduğunu söyler. 1990'lar, art arda yayımladığı iki otobiyografisiyle ona itibarını yeniden kazandıracaktır. Öyle ki Katalanya Edebiyat Ödülü ve Prince of Austrias Ödülü gelir arka arkaya. Hatta eski İngiltere Başbakanı Tony Blair onu Kraliçe'nin asil ilan edeceği kişiler listesine ekler. Ancak bu asalet unvanını daha baştan reddeder Lessing.Son romanı "The Cleft", Avrupa'da 2007 içinde yayımlanan Doris Lessing, Londra'daki evinde mütevazı bir yaşam sürüyor. Her sabah beşte kalkıp yürüyüş yaptıktan ve parklardaki kuşları besledikten sonra saat dokuzda yazı masasının başına oturuyor. Etrafında yaratılan Nobel tartışmalarını da hiç umursamaz görünüyor. 'Kadınsı olmayan kızgınlık' "Türkü Söylüyor Otlar" / Çev: Aylin Sağtur / Can Yayınları "Altın Defter" Çev: Aslı Çelik Can Yayınları "Gene Aşk" Çev: Tomris Uyar Can Yayınları "Kanopus Arşivleri" Çev: Erol Özbek Çiviyazıları "Mara ile Dann" Çev: Dilek Şendil Can Yayınları "İçinde Yaşamayı Seçtiğimiz Hapishaneler" Çev: Berna Kurt Çitlembik Yayınları "Mara ile Dann" Çev: Dilek Şendil Can Yayınları "Siyah Madonna" Çev: Aslı Biçen Ayrıntı Yayınları "Kedilere Dair" / Çev: İnci Ötügen / Metis Yayınları "Tenimin Altında" / Çev: F. Nilgün Aras / Dünya Yayıncılık TÜRKÇEDE DORIS LESSING