Kültür Sanat Zamanla kavgası olan bizlere, kolay gelsin

Zamanla kavgası olan bizlere, kolay gelsin

14.12.1996 - 00:00 | Son Güncellenme:

Zamanla kavgası olan bizlere, kolay gelsin

Zamanla kavgası olan bizlere, kolay gelsin

YAPI Kredi Yayınları yılın sonuna doğru, edebiyat okurunun başına iki büyük çorap örmüş durumda. James Joyce'un Ulysses'i, neredeyse bir hayat projesi. Kalınlığı dolayısı ile önce bileklerinizi çalıştırmanız, sonra yine bu kalın cildi okuyacak oturma pozisyonu bulmanız gerekiyor. Ancak daha da heyecanlısı, çeviri okurunun içinde ukde kalmış Marcel Proust'un Kayıp Zamanın İçinde'sinin ciltlerinin çıkmaya başlaması. Kitabın yıllar süren serüvenini biliyorsunuz sanıyorum; 1942 yılında Yakup Kadri'nin başladığı çeviri, ilk cildin sonunda yarım kaldı. Ardından Nasuhi Baydar devam etti. Bu iki kitap da Maarif Vekaleti yayınlarından çıktı. 1983 yılında ise Tahsin Yücel Amour de Swann'ı yeniden çevirdi. Bu yıl duyduk ki, Roza Hakmen (çevirdiği kitapları hatırlayacaksınız: Nina Berberova "Eşlik Eden", Marguerite Duras "Mavi Gözler Siyah Saçlar", Anthony Burgess "Bir Elin Sesi Var", Carson McCullers "Yelkovansız Saat", Marcie Eliade "Matmazel Christina" gibi) dört yıl boyunca Kayıp Zamanın İzinde'yi çevirecek. Bu hafta satışa sunulan Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesi'nin ardından sanırım yine bu ayın içinde Guarmantes Tarafı da çıkmış olacak. Daha önce çıkan bölüm dışında kalan 6 kitap 2000 yılının sonuna kadar çevirilmiş olacak.
Bir arkadaşıma Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde'yi okumaya başladığımı söylediğimde "sevdiğim kitapları ilk kez okuyanları duyduğumda onların alacakları zevki kıskanırım" dedi. Anlayacağınız bizim için, ilk kez okuyacaklar için, durum bu kadar şahane. Marcel Proust'u okumak, belki biraz abartılı ama ailenizin yemeğe çağırdığı dostlarıyla sohbetlerine asla çağırılmadığınız zamanın bitmesi gibi. Nihayet masada bir yeriniz var, hiçbir şeyi kaçırmak istemiyorsunuz, ellerin havada çizdiği hareketler, çatal bıçağın sesi, akıllıca yapılmış, hatta sizin de duymanıza izin verilmiş espriler, yükselen azalan konuşma tonları, giysiler...
Proust'un "bilinç akışı" tekniği ile yazdığı Kayıp Zamanın İzinde'si üzerine tahmin edebileceğiniz gibi binlerce şey söylendi. Bütün ciltlerde sadece iki kez anlatıcının adı Marcel diye geçer. Ancak araştırmalar en az yedi ayrı anlatıcının olduğunu söylerler. Gerçek yaşamı ile anlatıcının yaşadıkları arasındaki benzerliklerin peşinde koşarlar. Proust'un yahudiliği, züppeliği, eşcinselliği, hastalığı, annesine bağlılığı vazgeçilmez ipuçlarıdır. Hepsi doğru ve aynı zamanda hepsi yalandır: Okurun "Eee?" sorusunda hep yetersiz kalırlar.
Gilles Deluze "Kayıp Zamanın İzinde, her şeyden önce gerçeğin peşindedir. Proust'un yapısının `felsefi' ağırlığı buradan gelir. Felsefeyle yarışır. Proust, felsefenin düşünce kavramına karşı bir düşünce imgesi geliştirir. Rasyonalist bir türde klasik bir felsefenin en önemli noktalarına saldırır. Bu felsefenin varsayımlarını hedef alır. Bir filozof, düşünürün düşünürü olarak, doğruyu, istediğini sevdiğini, aradığını varsayar. Proust'un eleştirisi bu asıl alana yöneliktir; gerçekler iyi niyetli düşünme üzerine kurulu oldukları sürece keyfi ve soyutturlar. Yalnız alışılmış olan anlaşılabilir ve açıktır. Kayıp Zamanın İzinde'nin büyük teması şudur: Gerçeğin arayışı, istem dışının serüvenidir. Düşünce düşünceyi zorlayan, şart koşan şey olmazsa, bir hiçtir. Düşünceden daha önemli olan bir şey varsa o da düşünmeye yol açandır" diyor.
Proust'un 1918 yılında yazdığı Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesi'nde 1919'da Gouncourt ödülünü aldı. Bu kitabın ilk bölümünde genç anlatıcı, eski bir fahişe olan Odette'in Mme Swann'ın evine artık girebilmektedir. Aslında kızına Gilbete'e aşıktır ama bütün anlatım Odette üzerine kuruludur. Her davranışını, kıyafetlerinin her kıvrımını izleriz, bir de anlatıcının büyümesini. Abarttıkları ile, içinde olmayı istediği atmosferle, anlatılanlara sonsuz inanma çabasının boşa çıkışları ile, aşkın yarattığı gerçekdışılıkla çevrelenir. Kendine söyledikleri, yaşananla uzak açıyı sağlar. Bildikleriyle, bilmeye bir adım kalalıkları arasında okurun keyifli zamanı başlar. Tam biz gibidir anlatıcı, "aslında"ları bilir ve yine tam bizim gibi "aşkın olmazlığı" ile kontrat imzalar.