Siyaset Aleyhte bir satır çıkmadı

Aleyhte bir satır çıkmadı

17.09.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Aleyhte bir satır çıkmadı

Aleyhte bir satır çıkmadı

12 Eylül'den Önce ve Sonra... Ne Demişlerdi? Ne Dediler? Ne Diyorlar?

Evren: Halkın ezici bir çoğunlukla kabul ettiği Anayasa ve benim Çankaya'da geçen bir yılım sonunda basında çıkan yorumlar son derece olumluydu.

ANAYASA, halkoyu sonucu ezici bir çoğunlukla kabul edilip yürürlüğe girdikten sonra basında genellikle "Artık bu Anayasa milletin kabul ettiği bir anayasadır. Bugüne kadar yazılanlar söylenenler bir tarafa konmalı ve bu yasaya sahip çıkmalıyız, ilerde noksanları düzeltilir" şeklinde yorumlar yer aldı. Metin Toker, 8 ve 9 Kasım 1982 günleri yayımlanan Milliyet Gazetesi'nde art arda iki makale yazmış ve sonunda da bu Anayasa'ya olumlu oy verdiğini belirtmişti.

"Şüphesiz, hiçbir anayasa mükemmel değildir. Olamaz da çünkü onun esasta düzenlediği şartlar aynı kalmaz. Bundan dolayı da anayasalar değişir. Yahut ekler, çıkartmalar yapılır. 1982 Anayasası'nın kaderi aynı olacaktır. Bugün kuvvetli bir devlete imkan veriyor. Antidemokratikliği somut değil soyut. Tam demokratik tarzda da uygulanabilir. Benim oralardan fazla endişem yok. Yönetimin eğilimini biliyorum. Milletimin karakterini biliyorum. Keşke hiç rahatsızlığım da olmasaydı.
Ama bir nokta var. Bu anayasa kabul edilirse, üzerinde bulunduğumuz ve ucunda ışık bulunan yola bir yeni adım atacağız. Aydınlık biraz daha artacak ve olayları etkilemek aydınlıkta karanlıkta olduğundan daima kolaydır. Anayasa kesinlikle bir geri adım sayılmaz, aksine sivil demokrasiye doğru ileri götürebilecek niteliktedir.
Bu anayasa reddedilirse, uçtaki ışık kaybolacak, her şey yeniden tam karanlığa, yani meçhule girecektir. Belki sonu daha hayırlı olacaktır. Ama belki de daha fena.
Ben aydınlıkta kalıp yolun doğru çizilmesine yardımcı olabilmenin iyi niyetli bir yönetime iyi niyetle etki ve uyarma yapabilmenin, aksaklık ve eksikliklerin bir zaman parçası içinde düzeltebilmesi için imkanının muhafaza edilmesinin faziletine inanıyorum. 1982 Anayasası'na kabul oyu verdim."


Melih Aşık'ın 26 Nisan 1983 tarihli Güneş Gazetesi'nde kendi köşesinde yayımladığı "Hayırlı Olsun" başlığını taşıyan yazısı şöyle:
"Yeni bir iklime doğru yelken açıyoruz.
Demokrasiye geçiyoruz.. İşimiz her zamankinden daha zor..
Ekonomik sorunlar, eskisine göre daha büyük rakamlarla karşımızda duruyor. Yakında demokrasinin sıcağında eriyecek ve üzerimize üzerimize gelecek.
İş sorunu, aş sorunu, milyonların mutluluk ve refah sorunu... Eskisinden daha da yüklü olacak.
12 Eylül öncesinin komplocuları... Kuşkumuz olmasın pusuda ayağımızın sürtmesini bekliyorlar.
Yaşayabilmek için sağlam bir demokrasi kurmaya mahkumuz..
Sağlam demokrasinin çıkar yolu politikacı vatandaş işbirliğinde... İki arada kurulacak bir güven inanç ve dürüstlük köprüsünde geleceğin mutluluğu..
Birbirimizi aldatarak, yaralayarak, kem gözle bakarak bir yerlere varılmayacağını öğrenmiş olmamız gerek.. Hele hele politikaya niyetlenmiş olanların bunu iyi bellemesi gerek.
Bir 11 Eylül'e daha itilmemek için her birimizin tek tek adımını çok dikkatli atması gerek.."


Seçimler 6 Kasım 1983 günü yapılıp neticeler alınmaya başladığı sırada benim de cumhurbaşkanlığımın bir yılı 9 Kasım 1983 günü doluyordu. Birinci yıl dolayısıyla gazetelerde lehinde çeşitli yorumlar yer alıyordu. Bunlardan yalnızca bir tanesini, Hürriyet Gazetesi'nin 8 Kasım 1983 tarihli sayısını aşağıya alıyorum:
"Son yıllarda ihmal edilen sanatçının her türlüsüne sahip çıkmaya, onlara değer verdiğini göstermeye de gayret ediyor. Bu ilgisi, gene yıllardır dokunulmamış Telif Hakları Yasası'nın çıkmasında ön planda rol oynuyor. Tiyatroya, klasik ve Türk Müziği konserlerine, operaya, baleye velhasıl her önemli sanat gösterisine gidiyor. Sanatçıyı böylece özendirmeye çalışıyor.
Cumhurbaşkanı'nın belli bir oranda, eleştiriye de açık ve hoşgörülü olduğu muhakkak. Bu vasfının gelişmesi, yarının sivil yönetime dönmüş Türkiyesi'nde diğer asker kökenli yöneticilere de örnek olabilecek. Evren, `İnsan hata yapabilir. Önemli olan hatada direnmemesini, düzeltmesini bilmektir' diyor.
Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in sımsıcak, sevecen bir kişiliği var. Bir ömür boyu aynı yastığı paylaştığı, bir süre önce kaybettiği eşi Sekine Evren'in mezarına hemen hemen her hafta sessiz sedasız, elinde merhume eşinin sevdiği beyaz çiçeklerden yapılmış bir demetle gidiyor.
Yoğun çalışma, Evren'i daha dinçleştiriyor, gençleştiriyor. Ankara dışına yapılan gezilerde, onun temposuna ayak uydurmak, çevresindeki en genç görevliler için bile zor oluyor."


6 Kasım 1983'teki seçimler sonucunda basında yer alan bazı yazıları da buraya almak istiyorum. Seçimlerin dürüst yapıldığı, yerli ve yabancı bütün gözlemcilerin ittifak ettikleri bir husustu. Hiçbir kimse aleyhte bir satır yazmadı. 8 Kasım 1983 tarihini taşıyan Tercüman Gazetesi'ndeki Ahmet Kabaklı'nın yazısı aşağıdadır:
"Zaferin asıl sahibi, Sayın Evren ve Konsey üyelerinde sembolleşen sevgili ordumuzdur. Dost ve düşman bunu böyle bilmiştir. Avrupa basın, ajans, radyo, TV'lerin en şom ağızlıları bile hemen ağız değiştirerek yönetime alkış tutmuşlardır. Çünkü hepsi, pazar günü Türkiye'yi kuşatan seçim dürüstlüğü ve bayram sevinci havasının en demokratik ülkeler bile imrendirecek raddede olduğunu görmüşlerdir.
İyi niyetli paşalar gerçi ilk günlerden ilan ettikleri takvimi aksatmadan, tam intizamla uygulamışlardı. Bunu da görüyor fakat dört yol ağzına gelindiğinde bu kadar ciddi, efendi bir feragatla seçim yapılacağına yine de ihtimal vermiyorlardı.
Onun için derim ki: Ordunun mazisi, yiğitliği, göz yaşartan kahramanlık ve şehitliği güzeldir. Fakat bu iktidar feragatı hepsi kadar güzeldir. Tarihteki sayısız zaferlerimiz gibi bu medeni demokrasi zaferi de Türklerin tarihine yazılacaktır."


14 Kasım 1983 tarihli Milliyet Gazetesi'nde Mehmet Barlas'ın yorumu da şöyle:
"12 Eylül'ü yapanlar sözlerini tutmuşlardır. 12 Eylül'ü destekleyen halk çoğunluğu da 1982 Anayasa referandumunda olduğu gibi topyekün sandık başına gitmiş, geçersiz oy kullanmamış ve bir sivil iktidara 6 Kasım günü destek vermiştir.
Sosyopolitik olaylarda, ülkelerin şartlarına yakın ölçüde rol alan insanların kişilikleri de önem taşır.
Biz, 12 Eylül'ün başarısını demokrasiye bağlarken, bunun içinde Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in ağırlığını da hesaplıyorduk. Bu değerlendirmenin sonucu da ortadadır.
Cumhurbaşkanı Evren, 10 Kasım'da Anıtkabir Defterine duygularını yazarken, `Demokratik parlamenter sisteme geçiş sınavını başardık' müjdesini vermektedir
Atamıza.. Bir insan yürekten bunun sevincini duymasa, böyle bir ifadeyi seslendirir mi?"
2. bölüm olan bu bölümü burada noktalıyorum. 12 Eylül sabahından Turgut Özal hükümetinin kurulmasına kadar devam eden ve "Ne Dediler" adını verdiğim bu bölümde basınımızda çıkan övgüleri gördünüz. Bundan sonraki bölümde yazılanlarla kıyaslamayı sizlere bırakıyorum.

YARIN: Ve başlıyor...