Siyaset "Bu işten biz kaybedersek Rusya da kaybeder"

"Bu işten biz kaybedersek Rusya da kaybeder"

27.11.2015 - 16:25 | Son Güncellenme:

Eski Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu, "Rus uçağı gelip evimizin üstünde racon kesiyorsa onu indirmek milli ve haklı bir davadır. Bu işten biz kaybedersek Rusya da kaybeder" dedi.

Bu işten biz kaybedersek Rusya da kaybeder

Eski Kültür ve Turizm Bakanı Topçu, 7 Haziran’dan 1 Kasım’a uzanan sürece ve yaklaşık 3 aylık bakanlık serüvenine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 63. Hükümet’in çok önemli bir misyonu yerine getirdiğini söyleyen Topçu, Türkiye düşmanlarına fırsat verilmediğini belirtti. Topçu, geçici hükümette bakan olma teklifini kabul ederken söylediği, "Bizim siyasi misyonumuzda kaosa değil millete ve demokrasiye hizmet esastır. Söz konusu olan devlet ise, milletin selametiyse her şey teferruattır. Devlet emretti biz de gereğini yaptık" sözlerini hatırlattı. Türkiye’nin "belirsizlik" ve "kaos" ortamından kurtulduğunu, 1 Kasım seçimleriyle birlikte rayına girdiğini dile getiren Topçu, yakın coğrafyada yaşanan sıkıntılı süreçte sandıktan siyasi istikrara destek çıktığını kaydetti. "Biz hiçbir zaman millet iradesinin üstünde hiçbir güç tanımadık, bundan sonra da tanımayız" diyen Topçu, "Dolayısıyla millet sandıkta son sözü söylemiştir. Söz de, karar da milletindir. Bakanlık dönemini Allahüalem hesabını kolay vereceğimiz bir süreç olarak değerlendiriyorum. Milletin ve devletin takdiri, Rabbimin nasibi bir görevdi. Rabbim nasip etti, ettiğini de kolay kıldı. Devletin malıyla yetimin malı arasında bir fark olmadığı şuuruyla yürümeye gayret ettik. Çok şükür kimseyi rencide etmedik, kimseye de minnetimiz olmadı" ifadelerini kullandı.

3 AYDA 5 ÜLKE, 26 İL ZİYARETİ
Kısa sayılabilecek bir süreçte 26 il, 20’yi aşkın ilçe ve 5 dış ülke ziyareti gerçekleştirdiğini dile getiren Topçu, "Yüzlerce iç ve dış kabuller yaptık. Yurt içinde ve yurt dışında çok önemli uluslararası organizasyonlar düzenledik" dedi.
"Bizim bulunduğumuz makamlar her zaman milletin kolay ulaşacağı makamlar oldu" ifadesini kullanan Topçu, şunları kaydetti:
"Burada da Anadolu insanıyla çokça kucaklaştık. Elimizden geldiğince insanımızın dertlerine derman bulmaya çalıştık. Rabbim 3 ayda sanki zamanı bereketlendirdi, on binlerce insanla buluşma fırsatı yakaladık. Bu arada bakanlığın bizce olması gereken duruşuyla ilgili de bir kısım mesajlarımız oldu. Sadece Türkiye’nin değil, medeniyet coğrafyamızın da sıkıntı ve hayallerinden sorumlu olduğumuzu her fırsatta dile getirdik. Bu vesileyle bakanlık dönemi boyunca birlikte olduğumuz çaycısından müsteşarına kadar herkese teşekkür ediyorum. Herkesten helallik diliyorum. Varsa benim bir hakkım hepsine helal olsun."

"ARAÇLARI KUTSAMAYIP AMACA ODAKLANMAK EN DOĞRUSU"
Bakanlık öncesi de sivil siyasetin içinde olduğunu anlatan Topçu, "Devlet ve millet açısından ’yar başı’ diye tabir ettiğimiz önemli kırılma noktalarında bize söz söyleme, duruş sergileme ihtiyacı hasıl olunca yine sorumlu, yapıcı, pozitif tavrımıza devam edeceğiz. Makamları değil milletin gönlünü, Allah’ın rızasını kendimize hedef seçtiğimiz için aynı şekilde gayretlerimiz sürecek. Milletin faydası, medeniyet coğrafyamızın faydası, insanımızın faydası söz konusu olunca birçok şeyi teferruat olarak görme çizgimizi ve misyonumuzu devam ettireceğiz. Bu noktada sivil toplumun üzerine düşen görevler çerçevesinde aktif ve hareketli olma durumumuz da sürecek. Amacımız son nefese kadar İlay-ı Kelimetullah uğruna nizam-ı alem davasına hizmet etmektir. Bunu yaparken partili veya partisiz olmayı da çok fazla önemsemiyorum. Araçları kutsamayıp amaca odaklanmak bence en doğrusu" dedi.

BAYIRBUCAK TÜRKMENLERİ’NE DESTEK
Muhalefetin dış meselelerde siyasi çıkar ummadan "milli" davranmasının toplumun da beklentisi olduğunu söyleyen Topçu, Suriye ve Bayırbucak Türkmenleri meselesini iç siyasette amansızca kullanmanın doğru olmadığını vurguladı. Muhalefetin ve iktidarın ortak hareket etmesi, birleşmesi gereken konular ve olaylara işaret eden Topçu, şöyle devam etti:
"İşte terör meselesi, yakın coğrafyamızla ilgili milli meseleler bunlara örnektir. Biz medeniyet coğrafyamızda gelişen olaylara duyarsız kalırsak emin olun Ankara’da rahat oturamayız. Ayrıca bizim tarihi misyonumuzun yüklediği sorumluluklar da vardır. Bu sorumluluğun gereği yapılırsa hem kendi ülkemize hem de etraf coğrafyamıza huzur ve güvenlik gelir. Öte yandan ülkemizi itham altında bırakacak eylem ve söylemlerden de uzak durmak gerekir. Kendisini şucu, bucu diye tarif eden bilumum ideolojik hareketler çeşitli zamanlarda ülkemizi dış ülkelere şikayet etmiştir. Bunun tek istisnası benim de dahil olduğum siyasi anlayıştır. Biz ne 12 Eylül’de ne 28 Şubat’ta birçok haksızlık ve zulüm yaşamış olsak da hiçbir zaman devletimizi şikayet etmedik. Hep kol kırılır yen içinde kalır anlayışıyla hareket ettik. Olağanüstü dönemlere bakarak devletimize küsmedik, her ne olursa olsun devleti rencide etmenin ancak dış güçlerin işine yarayacağını söyledik. Biz hiçbir zaman Cem Sultan geleneğini, Haşhaşi tavrını doğru bulmadık. Bunları tarihimizin ibretli olayları olarak gördük. Dolayısıyla bizim duracağımız yer bellidir. Devletin ve milletin bekası için Fatih’in kanunnamesine, Nizamülmülk’ün siyasetnamesine uyduk. Bundan sonra da duruşumuz bu olacaktır."

"BU İŞTEN BİZ KAYBEDERSEK RUSYA DA KAYBEDER"
Türk hava sahasını ihlal eden Rus uçağının Suriye sınırında düşürülmesinin ardından gerilen iki ülke ilişkilerine yönelik açıklamalarda bulunan Topçu, şunları kaydetti:
"Türkiye asla bir oldu bittiye müsaade etmemelidir. Sınırlarımızın hemen yanı başında kandaşlarımızı yalnız bırakacak bir vicdanı, zihniyeti kabul etmek mümkün değildir. Kendi bahçemizde uydu devletler, kantonlar oluşturulmasına fırsat veremeyiz. Rusya’nın burada bir işi varsa bizim beş işimiz vardır. Kendi milli haysiyetimizi her şeyin üstünde görürüz. Rus uçağı gelip evimizin üstünde racon kesiyorsa onu indirmek milli ve haklı bir davadır. Bu işten biz kaybedersek Rusya da kaybeder. Her türlü kompleksten arınıp, tarihi misyonumuza uygun davranmak en önemli kazanımımız olacaktır. Bu ülkenin büyüklüğünü kavrayamayan kompleksli tiplerin akıl yürütmeleri ve korku senaryoları yazmaları ciddiye alınmamalıdır. Türkiye’nin Suriye politikası mazlumun yanında durma meselesidir. Bunu sığınmacılara gösterdiği fedakarlıkla da ispatlamıştır. Artık daha aktif bir politika izlenmelidir. Türkiye bu coğrafyanın haritasının çizileceği masada olmalıdır. Kim ne yaparsa yapsın Türkiye evinin bahçesiyle ilgilenecektir. Aksi durum abesle iştigaldir."