Siyaset Demirel: Devlet reformu şart

Demirel: Devlet reformu şart

01.01.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Milliyet'e verdiği yeni yıl mesajında, Türkiye'nin hedefinin halkını mutlu etmek olduğunu açıkladı, "Bunun için, devlet ve rejimi daha iyi işler kılacak `devlet reformu' yapılmalıdır" dedi.

Demirel: Devlet reformu şart

Demirel, yargının yükü hafifletilerek, adalette dağıtımın hızlandırılmasını, Yerel yönetimlere daha çok yetki, sorumluluk ve kaynak verilmesini, İlk öğretimin 11 yıla çıkarılmasını, hastanelerin özerkleştirilmesini, özelleştirmenin hızlandırılmasını istedi
ACILARIYLA ve sevinçleriyle bir yılı daha geride bırakıyoruz. 1997'nin ülkemize ve milletimize hayırlar ve uğurlar getirmesini temenni ediyorum.
2000'li yıllara doğru Türkiye'nin önünde geniş ufuklar açılmıştır. Çağdaşlaşma yolunda büyük gayretlerle oluşturduğumuz değerler birikimini ve potansiyellerimizi, evrensel düzeyde kabul gören insan hakları, demokrasi ve serbest piyasa ilkeleri çerçevesinde harekete geçirerek, önümüze çıkan fırsatları en iyi şekilde değerlendireceğiz.
Türkiye bir dünya devletidir. 185 dünya ülkesi içerisinde; nüfus itibariyle 16'ncı, toprak büyüklüğü itibariyle 32'nci ve gayri safi milli hasıla itibariyle 20'ncidir.
Demokratik Cumhuriyet en kıymetli varlığımızdır. Özgürlükleri ve sorumlulukları arasındaki dengenin bilincindeki vatandaşlarımız, bu en kıymetli varlığımıza yürekten bağlıdırlar. Her türlü sorunumuzu bu çerçeve ve zeminde çözüme kavuşturacağız.
21. yüzyılın eşiğinde olduğumuz şu günlerde dünya, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel tüm alanlarda bir yeniden yapılanma süreci içinde bulunmaktadır.
60 milyonun üstündeki nüfusu, 70 milyar dolara varan dış ticaret hacmi, yüksek şehirleşme ve sanayileşme oranı, demokratik ve laik siyasi geleneği ile önemli bir bölgesel güç olan Türkiye'nin geleceğe güvenle bakması için her türlü sebep mevcuttur.
Türkiye, yönünü tayin etmiştir. Demokratik ülkeler camiasının bir mensubu olarak temel insani değerler zemininde yükselen çağdaş uygarlık içinde daha da seçkin mevkilere mutlaka ulaşacaktır.
Emniyet, asayiş, güven ve huzurun temini, devletin en önemli görevidir.
Türkiye, bölücü terörün yoğun olduğu bazı yerler dışında, dünyanın en huzurlu ülkelerinden biridir.
Türk devletinin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esastır. Devlet bir, ülke bir, millet bir, dil bir, bayrak birdir. Bunu kimse değiştiremez.
Türkiye, demokrat bir ülkedir. Bir ülkeye "demokrattır" denilmesini sağlayan bütün niteliklere sahiptir.
Temel insan hakları, Anayasa'nın teminatı altındadır. Yargı hürdür. Medya hürdür. Üniversite hürdür. Sokaklar, meydanlar hürdür. Vicdanlar ve zihinler hürdür.
Hiç kimse bunu küçümseyemez. Bu tablodaki değerler zedelenmeyecektir.
Devlet, bir kurumlar devletidir. Yetkiler ve sorumluluklar Anayasa'da belirlenmiştir.
Devlet ve rejim, kurallara göre işlemektedir. Devletin bütün organları görevlerinin başındadır.
Türkiye ekonomisi gelişiyor. Türkiye; yatırım yapmaya, üretmeye, satmaya ve satın almaya devam etmiştir.
Türkiye turizmden bu yıl 6 milyar dolar kazanmıştır. İşadamlarımız yurt dışında 24 milyar dolar tutarında iş yapıyorlar. Döviz rezervimiz 17 milyar dolar civarındadır.
Binaenaleyh, Türk ekonomisi dinamiktir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bugünlere, pek çok alanda büyük atılımlar gerçekleştirmiştir.
Eğitim hizmetlerinin ülkenin her kişisine ve köşesine ulaştırılmış olması bunlardan birisidir.
1923'te okullarımızdaki öğrenci sayısı 250 bin civarında iken, bugün 15 milyona, öğretmen sayısı 15 bin civarında iken, bugün 550 bine ulaşmıştır.
61 üniversitemizde okuyan çocuklarımızın sayısı 1 milyon 250 bini bulmuştur. Üniversitelerimizde 50 bin öğretim üyemiz bilim, araştırma ve öğretim yapmaktadır.
İlköğretim önce 8, ardından da mutlaka 11 yıla çıkarılmalıdır. Lise düzeyinde kalkınma ve sanayileşme ihtiyaçlarına göre mesleki eğitime ağırlık verilmelidir. Üniversite - sanayi işbirliği artırılmalıdır.
Cumhuriyet'in büyük başarılarından biri de, sağlık hizmetlerinin yurdun bütün köşelerine ulaştırılmış olmasıdır.
Bugün ülkemizde mevcut hastane sayısı 1070'e, sağlık evi sayısı 11 bin 900'e, hekim sayısı 70 bine, yatak kapasitesi de 155 bine ulaşmıştır.
Sağlık hizmetinden herkesin yararlanabilmesi lazımdır.
Ayrıca, hastaneler bir an önce özerkleştirilmeli, aile hekimliği modeline geçilmelidir.
Binaenaleyh, eğitimde de, sağlıkta da reform şarttır. Bu hizmetlerin yerelleştirilmesi ve özel kesime daha açık hale getirilmesi de gerekmektedir.
Türkiye, 1996 yılında da, kalkınma yolunda, önemli sorunlarına rağmen ilerleme sağlamıştır.
Kalkınma, ekonomik gelişmeyle sınırlı değildir. Eğitimden sağlığa sosyal ve kültürel yönleri de olan, çok boyutlu bir hadisedir.
1996 yılında gelinen seviye geçmişle karşılaştırıldığı takdirde, Türkiye'nin dinamizmi ve ilerleme kabiliyeti, geleceğe güvenimizi pekiştirecek şekilde ortaya çıkmaktadır.
1996 yılında gayri safi milli hasılada yüzde 7.5'luk bir artış sağlanmıştır.
1976 yılında 1.338 dolar olan fert başına milli gelir, 1996 yılında yaklaşık 3 bin dolar seviyesine çıkmıştır.
Bu rakamlar, Türkiye'nin dinamizminin işaretidir.
Türkiye'nin dinamizmi, kalkınmanın ekseni olarak kabul ettiğimiz sanayileşmeden kaynaklanmaktadır.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında temel tüketim maddelerinde dahi ithalata bağımlı olan Türkiye, bugün bir sanayi ürünü ihracatçısı ülke konumundadır.
Türk girişimcileri 5 kıtaya birden ihracat yapabilmektedirler.
24.5 milyar dolarlık ihracatımızın yüzde 90'ı sanayi mamulüdür.
Trafik, halen ülkemizin önemli bir sorunu olmaya devam etmektedir. Trafik, 1996 yılında da, yine 5 binden fazla can almış, 20 trilyon liradan fazla maddi kayba sebep olmuştur.
Yeni Trafik Kanunu yürürlüğe girmiştir. Fakat, sorun sadece kanunla çözülemez. Vatandaşlarımı bu konuda daha dikkatli ve kurallara riayetkar olmaya çağırıyorum.
Önemli sorunlarımız bulunmaktadır. Bunları çözmeliyiz.
Her şeyden önce, kamu maliyesinde denge sağlanması için önlem alınmak zorundadır. Kararlı politika izlenmelidir.
Bütçenin büyük kısmı hala personel ve faiz masraflarına gitmektedir. Bu ise, hem enflasyona sebep olmakta, hem de yatırımlara yeterli kaynak ayrılmasını güçleştirmektedir. Türkiye bu açmazdan kurtulmalıdır.
Enflasyonla daha etkin mücadele edilmeli ve dargelirli geniş kitlelerin geçim sıkıntısına çare bulunmaya çalışılmalıdır.
Devlet ticari ve sınai faaliyetlerden bir an önce çekilmeli, vatandaşına rakip olmaktan çıkmalıdır. Özelleştirmedeki gecikme, kayıplara yol açmaktadır. Binaenaleyh, özelleştirme uygulamalarına hız kazandırılmalıdır.
Ulaşım ve enerji konusunda darboğaz tehlikesi vardır. Bunun aşılması zorunludur. Türkiye, bugünün sıkıntıları yüzünden geleceğini feda edemez.
Bitmeye yaklaşmış yatırımların bir an evvel tamamlanarak hizmete girmesine öncelik verilmelidir.
Türkiye, ülkenin her köşesine medeni hizmetleri götürmüştür. Türkiye'de gidilemeyen ve ışığı olmayan yer yoktur.
Buna rağmen çeşitli sebeplerle, ülkenin çeşitli köşelerinde gelir farklılıkları mevcuttur.
Buralar için devlet, birtakım özel tedbirler almaya devam etmelidir.
Doğu ve Güneydoğu Anadolumuzda terör yüzünden aksamış olan hizmetlerin en kısa zamanda tamamlanması, fevkalade önemlidir.
Güneydoğu Anadolu Projesi aksatılmamalıdır. Bu proje ile bölgede kişi başına gelir yüzde 206 yükselecek, 3.5 milyon insana istihdam yaratılacaktır.
Türkiye, havasını, suyunu, topraklarını ve ormanlarını korumalıdır.
Erozyonla mücadeleye ve ağaçlandırmaya hızla devam olunmalıdır.
Çevre teknolojisinden yararlanılmalıdır.
Türkiye'nin döviz kazanmaya devam etmesi ve ihracatının ithalatından daha yüksek oranda artması gerekmektedir.
Turizm çeşitlendirilerek geliştirilmelidir. Hedef, 20 milyon turist, 10 milyar dolar gelirdir.
Türkiye, kara, deniz ve hava taşımacılığından kazandığı dövizi artırmalıdır.
Yabancı sermaye girişlerinin 4 - 5 milyar dolara çıkarılabilmesi gerekir. Avrupa ile girdiğimiz Gümrük Birliği'nden daha çok yararlanmalıyız.
Öte yandan, nüfusumuzun yüzde 45'i halen geçimini tarımdan sağlamaktadır.
Bu, yoksulluğun kaynağıdır. Gelir dağılımı bundan dolayı çarpıktır.
Bu nüfusun büyük bir bölümü, sosyal güvenlik şemsiyesi altında değildir. Yarın için bir güvencesi yoktur.
Bunların yanı sıra hala verimli bir tarıma sahip değiliz. Dolayısıyla tarımımızı modernleştirme yolundaki gayretlere devam edilmelidir.
Tarımda yaşayan nüfusun yüzde 10'lara indirilmesi ve mevcut nüfusun daha verimli hale getirilmesi gerekir.
Bütün demokrasiler gibi, Türkiye'nin de hedefi, halkının zenginlik ve mutluluğunu sağlamaktır. Bunun için, devlet ve rejimi daha iyi işler kılacak "devlet reformu" yapılmalıdır.
Yargının yükü hafifletilmeli; adaletin dağıtımı hızlandırılmalıdır. Kırtasiyecilik önlenmelidir. Yerel yönetimlere daha çok yetki, sorumluluk ve kaynak verilmelidir.
Bu arada "Susurluk kazası" ile başlayan tartışmalara da değinmek isterim.
Hiçbir kanunsuzluğun örtbas edilemeyeceğini, takipsiz kalmayacağını herkes bilmelidir.
Kanunların suç saydığı bir fiili işleyen, kendisini mutlaka adaletin pençesinde bulur. Hiç kimsenin suç işleme veya işletme imtiyazı yoktur.
Türkiye, bir hukuk devletidir. Kanunları uygulayacak makamlar ve merciler bellidir. Bunların devletin meşru güçleri dışında kuvvet kullanma hakları yoktur. Kullanan olmuşsa, suçlu odur. Suçlu olan, devlet değildir.
Öte yandan, dünyanın her ülkesinde "yolsuzluk", "rüşvet" ve "suiistimal" şikayetleri vardır. Bunların panzehiri, "açık rejim"dir.
Yolsuzluk, rüşvet ve suiitimalle amansız bir mücadele kaçınılmazdır.
Kamuoyu hassasiyeti, bu bakımdan, çok önemlidir. Ancak, hukuktan sapmamak gerekir. Suçu, suçluyu hakimler tespit edecektir.
Türkiye'de en önemli husus, "iç barış"tır.
Türkiye'de iç barışın korunması, Türk devletinin demokratik otoritesi ile kanunları uygulayabilmesine bağlıdır.
Büyük Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'in temel nitelikleri korunacaktır.
Türkiye, demokrat, laik bir sosyal hukuk devleti olmaya devam edecektir.
Türkiye, çağdaş uygarlığa ulaşma hedefinden vazgeçmeyecektir.
Türkiye, aynı zamanda şanlı tarihini, adetlerini, geleneklerini, kültürünü, inançlarını muhafaza edecektir.
Türkiye'de inanç farklılıkları, etnik menşe farklılıkları, kutuplaşmaya sebep olmamalıdır.
Geçmişimiz ve geleceğimiz, beraberliğimizin en önemli bağıdır.
Laik - antilaik, Alevi - Sünni, Türk - Kürt ayrımları kesinlikle yanlıştır. Türkiye'de herkes birinci sınıf vatandaştır.
Türkiye, halkı ile, devleti ile, bütün gücü ile, büyümeye, gelişmeye, zenginleşmeye, sorunlarını aşmaya devam etmelidir.
Önümüzdeki dönemde, dünya ile her alanda birlikte yaşayan, her alanda dünya ile yarışan bir ülke haline geleceğiz. Hedefimiz, çağdaş uygarlığın yapıcı, dinamik ortaklarından biri olmaktır.
Türkiye, şevkle, kararlılıkla, inançla gayret sarf ederek daha iyi günlere ulaşacaktır.
Demokrasimize, devletimize, kendimize ve geleceğimize inanarak, nice aydınlık günlere doğru yürüyelim.