Siyaset Kılıçdaroğlu: 10 bin kişiyi hapse atmazsanız namertsiniz

Kılıçdaroğlu: 10 bin kişiyi hapse atmazsanız namertsiniz

05.04.2011 - 15:40 | Son Güncellenme:

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin demokrasi açısından geldiği noktanın "basılmamış kitabın imhası" olduğunu; ancak kitabın teknoloji sayesinde on binlerce kişiye ulaştığını belirterek, "On binlerce kişi bu kitabı okudu. Buyurun yasaklayın. On binlerce kişiyi hapse mi atacaksınız? Atmazsanız namertsiniz" dedi.

Kılıçdaroğlu: 10 bin kişiyi hapse atmazsanız namertsiniz

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Konuşmasına, "CHP öneri getiriyor, üretiyor. CHP, projeleri olan tek siyasal parti. CHP, projelerini halka anlatan tek siyasal parti. CHP, halkın sorunlarına kilitlenerek nasıl çözeceğini anlatan tek siyasal parti" diyerek başlayan Kılıçdaroğlu, projelerini açıklarken toplumun hiçbir kesimini ötekileştirmediklerini, kimseye "bunlar bizi destekler, desteklemez" diye bakmadıklarını söyledi. Sorunlara çözüm üretirken konunun taraflarıyla olabildiğince görüştüklerini aktaran Kılıçdaroğlu, "Akıl akıldan üstündür mantığını kendilerine şiar edindiklerini, ortak aklı egemen kılmaya çalıştıklarını, bu nedenle de projelerinin ses getirdiğini" belirtti.

Kılıçdaroğlu, toplumda "CHP söylüyorsa doğruları söylüyordur" kanaatinin oluştuğunu da kaydetti.

Macaristan Büyükelçisi’nin daveti üzerine geçen hafta AB üyesi ülkelerin büyükelçileriyle bir araya geldiğini ve yaklaşık 1,5 saat süren görüşme gerçekleştirdiklerini anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: "Gördüğüm tablo şu: Türkiye’de demokrasi ve özgürlüklerdeki kısıtlamalar sadece bizim sorunumuz olmanın ötesine taşmış. AB’nin değerli büyükelçileri de aynı kaygıları taşıyorlar. Onlara bir sözü söylediğimde, (bu ülkenin başbakanı ’biz yargının işine karışmıyoruz, onlar da bizim işimize karışmasınlar’ diye bir söylemi dile getirdi) dediğimde bütün büyükelçilerin yüzlerinde alaycı bir ifade gördüm. Nasıl olur da bu çağda, bu dönemde 21. yüzyılda, Anayasa’sında (idarenin her türlü iş ve eylemi yargının denetimine tabidir) hükmünün olduğu bir ülkede bir başbakan, (AB giriş süreci için çaba harcıyorum) diyen bir başbakan (yargı bizim işimize karışmasın) der? Bu çağdaşı anlayışı onlar biraz garipseyerek, biraz üzülerek biraz da (acaba bu doğru mudur?) diyerek... (Evet doğrudur) dedik.

Üzülerek söylüyoruz ama maalesef doğrudur. Bu kişinin bu ülkeyi yönettiğini onlar da biliyorlar. O nedenledir ki demokrasi ve özgürlük söylemleri önümüzdeki dönemde toplumda daha büyük yankılar bulacaktır diye düşünüyorum." CHP heyetinin ABD’ye bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve önemli temaslarda bulunduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, benzer kaygılarla bu ziyarette de karşılaştıklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, "Türkiye özgürlükler açısından, demokrasi açısından ileriye değil, geriye giden bir ülkedir. Artık dünyanın büyük merkezleri Türkiye’yi daha güzel bir mercek altına alıyor. İktidarı da bir mercek altına alıyor" diye konuştu.

-"KENDİLERİNİ ANLATMAK İSTİYORLAR AMA YEMEZLER"-

Haberin Devamı

İktidarın geçmişte diğer ülkelere reformların önündeki engel olarak CHP’yi gösterdiklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, "Şimdi bir gerçek çıktı ortaya.

AKP’nin iki yüzü oradaki yüzüyle, Türkiye’deki yüzü. Batıya dönük maskesini indirdik. Gerçek yüzü görüldü. Artık herkes görüyor. Söylemi ile eylemi taban tabana zıt bir siyasal parti kimliğini artık bütün dünya biliyor. Şimdi araya bir sürü adam koymuşlar yine gidiyorlar oraya. Kendilerini anlatmak istiyorlar ama yemezler. Öyle kolay kolay anlatamazlar. Biz belgeyle dokümanla, projelerimizle gidiyoruz oraya" ifadelerini kullandı.

AB ülkeleri ve ABD’de karşılaştıkları Türkiye’ye ilişkin kaygıları kendilerinin de paylaştığını belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tabi onlar şunu da anlayamıyorlar: Basılmamış bir kitap taslağının peşine savcı, yargıç, polis hep beraber düşüyorlar. (Basılmamış bir kitap için nasıl imha kararı alınır) diye soruyorlar bize. Dedik bunun yanıtını biz veremeyiz. Sizin muhatabınız başka şeyler. Sizin taşıdığınız kaygıları aynen biz de taşıyoruz. Onlara bir sorun bakalım. (Efendim savcıları değiştirdiler...)’ Ne fark eder? Savcı iddia makamı, yargıç yerinde oturuyor. Asıl ona sen bu kararı neye göre verdin diye sormak lazım. Demokrasi açısından geldiğimiz nokta budur, basılmamış kitabın imhası..." Basılmadan toplanan kitap taslağının bilimin, teknolojinin sayesinde on binlerce insan tarafından okunduğunu da kaydeden Kılıçdaroğlu, "On binlerce kişi bu kitabı okudu. Buyurun yasaklayın. On binlerce kişiyi hapse mi atacaksınız? Atmazsanız namertsiniz" diye konuştu.

-"ÇOCUKLARINIZA NASIL BİR MİRAS BIRAKTIĞINIZI FARKINDA MISINIZ?"

Haberin Devamı

Basılmamış kitabın imhasına karar veren yargıçlara seslenmek istediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Çocuklarınıza nasıl bir miras bıraktığınızı farkında mısınız?" diye sordu.

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sizin çocuklarınız, sizin torunlarınız ileride okula giderken (Benim babam yargıçlık yaparken henüz taslak halindeki bir kitabın imhasına karar verdi) diye övünecek mi sanıyorsunuz? Bu utancı çocuklarınıza ve torunlarınıza miras bırakmaktan utanmıyor musunuz? Bir yargıç çocuklarına ben özgürlük için, demokrasi için, hukukun üstünlüğü için neler yaptım diye övünür. Tarihin tozlu sayfaları o eski baskıcı zihniyeti yansıtan, siyasal iktidarın sopası haline gelen yargıçların mezarlığıyla doludur.

Eğer böyle bir mirası övünülecek bir miras olarak algılıyorsanız sizin çağınız 21. yüzyıl değil. Avrupa’nın engizisyon mahkemelerinde görev alabilirsiniz."

Haberin Devamı

-"SİYASİ OTORİTENİN EMRİNDE MAHKEME OLMAZ"-

Bütün yargıçların aynı olmadığını, hukukun üstünlüğü için çalışan, vicdanının sesini duyan yargıçların da olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bunlardan birinin de "Ergenekon" soruşturması kapsamında tutuklu bulunan eski emniyet müdürü ve "Haliç’te Yaşayan Simonlar" kitabının yazarı Hanefi Avcı’nın davasına bakan yargıçlardan biri olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: "Birisi bir kitap yazıyor, her şey güllük gülistanlık ve o kitabı yazdıktan sonra devlet bütün kurumlarıyla üzerine yükleniyor, hapse atılıyor (Haliç’te Yaşayan Simonlar) kitabını yazan Hanefi Avcı. İki davadan tutuklama kararı veriliyor. Yargıç diyor ki (Bu davadan tutukluluğunu kaldırsak yine hapiste kalacak. Dolayısıyla delilleri karatma durumu yok ki.) (Hayır) diyor diğer iki yargıç, (içeride kalması lazım.) Ve bu yargıcın muhalefet şerhindeki şu cümleyi dikkatinize sunmak istiyorum, (Savcılıkta 100’den fazla klasör olduğu halde bize sadece 16 klasör gönderildi. Belki başka bilgiler de var ama bunu bilmiyoruz.) Diğer iki yargıca soru şu: Bilmediğiniz delillerle ilgili nasıl karar veriyorsunuz? Bu yargıç (neden bize gönderilmedi) diye soruyor. Ve yine soruyor, (Sağlıklı bir inceleme yapılabilmesi için soruşturma dosyasının tüm eklerinin gönderilmesi gerekir.) Bunlar istenmiştir ama cevap verilmemiştir, ekler gönderilmemiştir. Sizden ne istiyorlar? Tutukluluğunun devamına karar verin. İnsanda biraz vicdan olur, hukukun h’si olur. Hatta h’nin de bir çizgisi olur. Nasıl olur da siz delillerini, dosyasını görmeden, içeriğini bilmeden bu kararı verebiliyorsunuz. Çocuklarınıza neyi miras bıraktığınızı farkında mısınız? Arkadaşlarımdan rica ettim bu muhalefet şerhini İngilizceye çevirsinler bizim internet sitesine koysunlar. Yanına da arkadaşlarım uygun görürlerse hukukun üstünlüğüne inanan Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafını. Bu sadece yargıçların ayıbı değil. Bu artık hukukun, adaletin ayıbına dönüşmüştür. 21.

yüzyılın Türkiye’sinde bir hukuk katliamı yaşanmaktadır. Ne eliyle? Özel yetkili mahkemeler eliyle. Eskiden bunun adı DGM’ydi. Bu mahkemeyi Kenan Evren ve arkadaşları kurmuştu. Özel yetkili mahkemeleri kim yaptı? Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları. İkisinin arasında fark yok, aynı anlayış var. Siyasi otoritenin emrinde mahkeme olmaz. Bir mahkemeyi siyasi otoritenin emrine veriyorsanız, orada hukuk olmaz. Zaten orada hukuk yok. Olmayan hukuk, hukuk kılıfı içinde götürülüyor."

Haberin Devamı

BİZİM TÜRKİYEMİZ VAR

Haberin Devamı

Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, "Senin dikili ağacın yok; senin ceplerin var, bizim Türkiye’miz var" diye seslendi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda, bugünün Avukatlar Günü olduğuna işaret ederek, avukatların, yargının çok önemli bir ayağı olduğunu söyledi. Avukatın, yargılamada yok sayıldığını, saldırıya uğradığını, hukuk güvenliğinin yok edildiğini savunan Kılıçdaroğlu, avukatların "Böyle bir tabloda hangi Avukatlar Günü’nü kutlayacağız" dediklerini kaydetti.

Kılıçdaroğlu, "sessiz kalan barolara, sessizliğini koruyan hukuk fakültelerine" seslenerek, "Sizin sessizliğiniz; sizin utancınızdır. Eğer siz hukuk fakülteleri, memur değil yargıç yetiştirseydiniz, yetiştirdiğiniz yargıcın vicdanı olsaydı, hukukun üstünlüğüne inansaydı, bu tür hukuk garabetleriyle bu ülke karşılaşır mıydı?" diye sordu.

-"YARGIYI SİYASALLAŞTIRMAYACAĞIZ"-

Kılıçdaroğlu, iktidara gelmeleri halinde, hukuk alanında yapacakları düzenlemelere değindi. Kılıçdaroğlu, HSYK’nın yapısının böyle olmayacağını, savcıları ayıracaklarını, yargıçları ayrı bir kurum haline getireceklerini, burada Adalet Bakanı ve Müsteşarının yer almayacağını, yargıyı siyasallaştırmayacaklarını anlattı.

Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulunu, siyasi otoritenin emrinden çıkaracaklarını, doğrudan doğruya Yargıçlar Yüksek Kuruluna bağlayacaklarını belirten Kılıçdaroğlu, Yargıçlar Yüksek Kurulu Başkanının, para dilenmek için Maliye Bakanının kapısında beklemeyeceğini, bütçesinin ayrı ve özerk olacağını vurguladı.

Adalet Akademisini, bu yapıdan kurtaracaklarını, HSYK’ya bağlı olacağını kaydederek, burada irfanı, vicdanı hür, hukukun üstünlüğüne inanan yargıçların yetişeceğini söyleyen Kılıçdaroğlu, Türkiye’de hukukun üstünlüğünü egemen kılmada kararlı olduklarını dile getirdi.

Kemal Kılıçdaroğlu, savcının, yargıcın yanında kürsüde değil, aşağıda avukatın karşısında olacağını kaydetti.

-"TÜRKİYE’YE İLAN EDECEĞİM"-

"Bu düzenin, yolsuzlukları kapatma düzeni" olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, Almanya’da görülen Deniz Feneri davasına işaret etti. Kılıçdaroğlu, "Devletin önemli kurumlarından birinin başındaydı, medyaya ahlak dersi verecekti orada. Mahkum olmuş, fail, Alman mahkemelerine geçmiş. Bir de beyefendi çıktı, ’benim güvencem Recep Tayyip Erdoğan’ dedi. Senin güvencen odur zaten, senin güvencenin ben olacak hali var mı? Yok öyle bir şey" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, bu davanın bir türlü açılmadığını vurgulayarak, şöyle devam etti: "Şimdi Ankara Adliyesi’nde yeni görevlendirmeler yapıldı. Bu dava açılmazsa, açtırmayanın siyasi iktidar olduğunu buraya yazıyorum. Bu dava açılmazsa bunun sorumlusu Ankara’daki başsavcıdır. O da bilsin. Türkiye’yi bu ayıptan kurtarmak, temizlemek zorundayız. Dava başka yerde görülecek, delilleri Türkiye’ye gelecek, ’dava açın’, ’açmıyoruz’, niçin, siyasi otorite mi müdahale ediyor size, ’davayı açmayın’ mı dediler size. Bu davanın takipçisi olacağız. Kul hakkı yemenin, ne kadar ağır bir sorumluluk getirdiğini hepimiz biliyoruz.

Müslümanlıkta da siyasette de ahlakta da çok ağır bir sorumluğu var. ’Fakire yardım edeceğim’ diye para topla, götür parayı başka yerlerde kullan. Bu davaya el atılmazsa, bu dava açılmazsa, kul hakkı yiyenin Recep Tayyip Erdoğan olduğunu bütün Türkiye’ye ilan edeceğim." -

"HALKIN POLİSİ OLACAK"-

Kılıçdaroğlu, bu haftanın Polis Haftası olduğuna dikkati çekerek, polisleri zaman zaman acımasızca, dozu aşar şekilde eleştirdiklerini belirterek ancak polisin de insan ve sorunları olduğunun unutulmaması gerektiğini söyledi.

Polis bir gösteriyi dağıtıyorsa, bunu kendi istediğinden değil, birileri talimat verdiği için yaptığını kaydeden Kılıçdaroğlu, "Geçenlerde bir siyasetçi, polisi tokatladı; yüreğimiz burkuldu. O bir kamu görevlisi, tokatlamamamız lazım, tam tersine sorunlarıyla ilgilenmemiz lazım. Polis tarafından orantısız güç kullanılıyorsa, sorumlusu polis değil, siyasi otoritedir, talimatı veren o çünkü.

Bizim iktidarımızda Türkiye Cumhuriyeti’nin polisi, halkın polisi olacaktır" dedi.

-"ARTIK TESİS AÇAMIYOR"- Kılıçdaroğlu, hafta sonu Antalya’da bazı tesislerin açılışını yaptıklarını anımsatarak, "Bunun temeli daha önce atıldı, önceki belediye başkanı Menderes Türel döneminde tesis yapıldı" şeklinde eleştirilerin de geldiğini söyledi. Kılıçdaroğu, tesisin bir bölümünün Türel döneminde yapıldığının doğru olduğunu, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı’nın konuşması sırasında Türel’e teşekkür de ettiğini kaydetti. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ama Erdoğan’ın kulakları bunu duymaz çünkü onda insan sevgisi yok, yapılana değer vermek yok. Bu ülkede, kim taş taş üstüne koymuşsa hepsine saygı duyarız. Bugün, ’CHP’lilerin dikili ağacı yok, şunu yapmadı, bunu yapmadı’ demiş.

Geçen hafta Diyanet İşleri Başkanlığını ziyaret ettim. ’Dikili ağacı yoktur’ diyen insanın düşünmesi lazım; Diyanet İşleri Başkanlığını kim kurdu? Senin siyasallaştırmak için bizim de siyasallaşmasın diye çaba harcadığımız, özenle siyasetin dışında tutmaya çalıştığımız o Diyanet İşlerini CHP kurdu. Senin dikili ağacın yok, bizim Türkiye’miz var, senin haberin yok. Senin ceplerin var, bizim Türkiye’miz var.

Başbakan’ın rahatsızlığını biliyorum; bir dönem, her ile gidip, 100, 78, 500 tesisi, düğmeye bastı açtı. Mantar gibi tesis, Türkiye’de işsizliğin olmaması lazım. Masaya yatırdık, bakalım bu tesisler nedir? Çatı aktarması olmuş okulda, beyefendi tesis açmış. Okula boya badana olmuş, beyefendi tesis açmış. Afişe ettik, şimdi artık tesis açamıyor, bir maskesini daha indirdik ama biz gittiğimiz yerde tesis açıyoruz, binası var, içinde insanlar var. Ataşehir’de Türkan Saylan Tıp Merkezi’ni açtık. O bölge halkına nasıl sağlık hizmeti veriliyor, Recep Bey gitsin baksın, tesis neymiş. Antalya’da açtığımız arıtma tesislerine baksın. Onun aklına gelmez tabii, o tesisler yapıldığı dönemde, etrafa koku veriyordu, şimdi koku yok, orada elektrik üretiliyor. Hayali bile yetmez, düşünemez. Biz düşünürüz, yaparız çünkü biz halkımız için çalışıyoruz, cebimiz için değil, onlar cepleri için çalışıyor."

-"EMNİYET DAHA AKTİF OLMALI"-

Kılıçdaroğlu, İstanbul’da yakınlarını kaybeden ailelerin derneğine gittiklerini anlatarak, çeşitli nedenlerle her yıl 10 bin çocuğun kaybolduğunu kaydetti. Kılıçdaroğlu, ziyaret sırasında ailelerin dramını bir kez daha yaşadıklarını vurguladı.

Bir kişinin, "Fakir olduğumuz için kaybolan çocuklarımız bulunmuyor, gidecek yerimiz yok sadece Emniyete gidiyoruz. Zengin olsaydık, devlet seferber olur, bulurdu" dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Bu algı, aslında hepimizin ayıbıdır. Emniyet Genel Müdürlüğü, biraz daha ağırlık vermeli, daha aktif, aileyi bilgilendiren bir çabanın içine girerse hepimiz mutlu oluruz. O ailelerin dramı, hepimizin dramıdır" dedi.