Siyaset Yargıya müdahale kamu düzenini bozar

Yargıya müdahale kamu düzenini bozar

02.09.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Yeni Adli Yıl açılış töreninde konuşan Alkan, yargı mensuplarına “Başınızı dik tutun” diye seslenirken, “Yargının kendi içerisinde yapacağı seçimlere ilişkin müdahale girişimleri endişeyle karşılanmaktadır” dedi

Yargıya müdahale kamu düzenini bozar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet üyelerinin, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun konuşma yapmasını protesto ederek katılmadıkları Adli Yıl açılış töreni, hükümete yönelik sert eleştirilere sahne oldu.
2014-2015 adli yılı, dün JW Marriott Otel’de düzenlenen törenle açıldı. Törene; Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, AYM Başkanvekili Serruh Kaleli, HDP lideri Selahattin Demirtaş katılırken hükümet kanadından gelen olmadı.
Yargıtay Başkanı Alkan, Erdoğan’ın törene katılmaması ile ilgili sorular üzerine, “Cumhurbaşkanlığı önemsenmesi gereken bir makam. ‘Katılırsa katılır, katılmazsa katılmaz’ diyemezsiniz. Biz Cumhurbaşkanımızın burada olmasından çok mutlu olurduk. İnşallah bir sonraki Adli Yıl töreninde, ‘Sayın Cumhurbaşkanım’ diye başlamayı arzu ederiz. Çabamız da bu yönde olacaktır” dedi.
Alkan, törende yaptığı konuşmada, 71 yıldır yapılan konuşmaların ortak noktasını kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığının oluşturduğunu belirterek, “Yine de standartları bir türlü yakalayamıyoruz” dedi. Alkan, bazı yargı mensuplarına, “cemaat operasyonu” yapılacağına ilişkin olarak, “Yürütmenin bir kısım temsilcileri soruşturma makamları tarafından verilmiş bir talimat olmadan yargıya polis operasyonu yapılabileceğini kamuoyu önünde açıklayabilmektedir. Yargıyı isteğe göre dizayn etmek için yargı kurumlarına baskı oluşturulmak istenmesi, yargının kendi içerisinde yapacağı seçimlere ilişkin müdahale girişimleri endişeyle karşılanmaktadır” dedi.

‘Konuşmaya zorlanıyoruz’
Alkan, şunları söyledi: “Yargı kararlarındaki hataları kendi sisteminde giderecektir. Hatalar yargı bağımsızlığına müdahale için gerekçe yapılamaz. Yargıtay ve HSYK Kanunu’ndaki değişiklikler yargıya müdahale girişimleridir. Bunlar sorunları artıracaktır.
Yargının sadece kararları ile konuşmasını beklemek, ancak hukukun üstünlüğünün yaşandığı ortamlarda haklı olabilecektir. Mehabet (saygı duygusu) dediğimiz olgu, biraz da muhataplardan beklenmesi gereken bir özene işaret etmez mi? Bir yasa önerisinin yüksek yargının yere indirileceği şeklinde sunulması, birkaç sene önceki Yargıtay kararının yakışıksız bir biçimde anılması, yargısal kararlarla kabul edilmiş olguların mevcut olmadığının ilan edilmesi, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına gölge düşürecek yakıştırmaların alenen yapılıp soruşturmacıya hukuka uygun tek bir delil sunulmaması, yapısal değişikliklerin kurumsal görüşler alınmadan gerçekleştirilmesi, seçim süreçleri ve yüksek yargıçların seçime ilişkin özgür tercihleri önemsenmeden takvim öngören yasalar yapılması, unvan ve görevler için yıllar içinde yerleşmiş ve kabul gören sürelerin müktesepler dikkate alınmadan ve hiçbir ihtiyaca dayanmadan değiştirilmesi, idari nitelikli takdire bağlı tasarruflara müdahale edilmesi gibi hususlar, yargıyı konuşmaya zorlayan uygulamalar değil midir?
Başta ilk derece mahkemeler olmak üzere tüm meslektaşlarıma sesleniyorum. Hiçbir makama, unvana ve göreve tamah ve tenezzül etmeyiniz. Yargının hepimizin bildiği iç sorunlarını kendi içinizde, kendiniz çözünüz. Bağımsızlık ve teminatınıza el uzatan hiçbir çözüme rıza göstermeyiniz. Sizler, üstün vasıflarınız, mütevazı yaşamınız ve vicdanlarınızdan süzdüğünüz kararlarınızla, yargının yüz akısınız.
(HSYK Kanunu’nda seçim öncesinde yapılması düşünülen değişiklik) Anayasayla yargıya tanınan demokratik seçim hakkının kullanılması sonucunda oluşacak temsile, yeni bir yasa değişikliği ile müdahale düşüncesi kabul edilemez. Halk, yargının hiçbir etki altında kalmadan hareket ettiğine inancının sarsılması halinde hukuk dışı girişimlere başvurabilecek ve kamu düzeni bozulabilecektir... Yargıyı yıpratmak kimseye bir yarar sağlamaz. Yargı mensupları polemiğe zorlanmamalıdır...”

Haberin Devamı

Notlar...

Süreler içinde kalındı

* Yargıtay yönetimi, Feyzioğlu’na 20 dakikalık konuşma süresi tanıdı. Feyzioğlu, 21 dakika kürsüde kaldı. Alkan ise 35 dakika konuştu.
* Feyzioğlu, bu defa da yerine oturduktan sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil’in tepkisiyle karşılaştı. Erbil, “Dosya okuma sürelerini çok kısalttığımız halde bize teşekkür etmiyorsunuz” dedi. Şaşıran Feyzioğlu ise “Biz hep söylüyoruz, yine söyleriz” diye karşılık verdi.
* Adli Yıl açılış törerine ilk kez katılan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Erdoğan ve hükümet üyelerinin törene gelmemesini eleştirdi. Demirtaş, “Savunmanın dikkate alınmadığı bir yerde gerçek bir yargıdan söz edilemez” dedi.
* Demirtaş, daha önce kendisinin de üye olduğu birçok partinin kapatılması kararında imzası olan AYM Başkanı Haşim Kılıç ile yan yana oturmasıyla ilgili soruya, “Sayın Kılıç, partimize veya herhangi bir partiye özel olarak kin, nefret duyan bir kişi değil. Türkiye Cumhuriyeti’nin konjonktürü gereği maalesef geçmiş dönemde partilerimiz kapatıldı. Kişisel bir mevzu olmadığı için aramızda herhangi bir kişisel husumet ya da tartışma da söz konusu olamaz” yanıtını verdi.

Haberin Devamı

Birbirimizi dinleyeceğiz

Feyzioğlu ise, “79 baro ve 84 bin hak savaşçısı avukat” adına konuştuğunu belirterek, törene gelmeyen Erdoğan ve hükümet üyelerine, “Bugün bu çatı altında buluştuğumuz veya buluşamadığımız herkesle, aynı şanlı bayrağın altında, aynı vatan topraklarında birlikte yaşıyoruz. O yüzden, birbirimizi dinleyeceğiz, önerilerden ve eleştirilerden yararlanıp, ülkemiz adına daha güzel işler yapacağız” diye seslendi.
Feyzioğlu, “Sınırlarımızın hemen ötesine bakıp, cumhuriyet değerlerinin kıymetini bileceğiz” dedi. Hükümetten Avukatlık Sınavı getirilmesini talep eden Feyzioğlu, özetle şunları söyledi:
“Keyfilik” eleştirileri
“Düşmanımız kin ve keyfiliktir bizim. Yargıya, adalete, ülkenin temellerine ve geleceğine yönelmiş açık ve yakın en büyük tehlike keyfiliktir. Bu keyfilik; ‘Devlet benim’, ‘Ben ne dersem o olur’, ‘Sadece benim istediğimi düşünebilirsin, söyleyebilirsin, yazabilirsin’, ‘Benim istediğim gibi karar vermez, benim işime geldiği gibi düşünmez, benim dediğimi yapmazsan seni hain ilan ederim’, ‘Benim adamımsan idarenin her düzeyinde işin istediğin gibi yürür, benden değilsen insanca yaşama hakkın dahi yoktur’, ‘anayasayı tanımam, kanunu hiç tanımam’, ‘yasama da, yürütme de, yargı da benim olsun, benim değilse hain olsun’ keyfiliğidir. Vatandaşı devlete hizmetkâr yapma keyfiliğidir.
Bu keyfiliklere karşı TC’nin kurumları dik duracaktır. Binlerce meslektaşımız; Soma’daki ve yurdun dört yanındaki iş cinayetleriyle, Gezi’de öldürülenler, gözlerini yitirenlerle, baskıya uğrayan gazetecilerle, istismar edilen, katledilen çocuk ve kadınlarla, TEOG Sınavı’nın mağdur ettiği gençlerimizle, yok edilen çevreyle ilgili davalarda ve yurttaşlarımızın açtığı ya da yargılandığı yüzbinlerce davada dik duracaklardır... Devlet idarecilerini tarihe altın harflerle geçiren; yollar, köprüler, binalar değil, keyfilik yapıp yapmadıkları, adaleti hakim kılıp kılmadıklarıdır. Çünkü adaletsizlik nedeniyle insanların çektikleri acılar, yapılan inşaatları gölgede bırakır.”