Siyaset Yeni anayasa seçimden sonra

Yeni anayasa seçimden sonra

26.09.2010 - 00:42 | Son Güncellenme:

Erdoğan, Dolmabahçe’deki toplantıda ‘yeni anayasa için seçimi beklemeyelim yaklaşımını’ samimi bulmadığını belirterek ‘Meclis takvimine baktığınızda bu mümkün değil’ dedi

Yeni anayasa seçimden sonra

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “demokratik açılım” çalışmaları kapsamında dün medya yöneticileriyle kahvaltıda bir araya geldi. Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’ndeki toplantı saat 10.00’da başladı. Erdoğan, salonda konukların ellerini tek tek sıktı ve bir süre sohbet etti. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in de katıldığı toplantı, Erdoğan’ın konuşmasıyla başladı.
Başbakan Erdoğan, 3 saat süren toplantıdaki konuşmasının ardından Hüseyin Çelik’ in moderatörlüğünde soruları cevaplandırdı. Yanıtlarda şu konular öne çıktı:

ŞEÇİM TEMMUZA KALMAYACAK
Yeni anayasa için seçimi beklemeyelim yaklaşımını (Kılıçdaroğlu’nu kastediyor) samimi bulmuyorum. Meclis takvimine baktığınızda mümkün değil. 2011 seçimini 1 ay kadar öne çekeceğiz. Okulların kapanışı ile seçim tarihi birbirine yakın olacak. Seçimi temmuza bırakmayacağız. Böyle baktığımızda önümüzde 10 aylık süre var. Meclis açıldığında bütçe görüşmeleri başlayacak. Yılbaşına kadar sürüyor. Haziran seçim ayı. Geriye beş ay kalıyor. Onun üç ayı da seçim kampanyası zaten. Bir de Meclis’te bekleyen yasa tasarıları var. Dolayısıyla bu sıkışık takvimde anayasa değişikliği mümkün değil.

TÜRBAN TEKLİFİ
Meclis açılır açılmaz tekliflerini bekliyoruz. 3 maddelik bir kanunla bu iş biter. Burada herhangi bir sıkıntı yok. Meclis’te gündeme getirirlerse tamamlanır, getirmezlerse biz kendilerine bu tekliflerini hatırlatırız.

ANADİLDE EĞİTİM
Bir defa anadilde eğitim ile öğrenim farklı şeyler. Anadili öğrenmenin yolunu açtık. Kursları devreye soktuk. TRT-6 yayına başladı. Cezaevindeki yakınlarla görüşmelerde bile yasaktı, bunları çözdük. Ancak anadilde eğitim veya çift dilde eğitim farklı konu. Çok dilli eğitim Türkiye’de iç barış açısından sıkıntı yaratır. Bir de Türkiye’de sadece Türk, Kürt yok ki. Farklı etnik kökenler var.
Azınlıklara ana dilde eğitim hakkı ile bu talep aynı şey değil. Kürt vatandaşlarımız azınlık değil ki.

ÖCALAN’IN SÜREÇTEKİ ROLÜ
Öcalan’ın süreci yönlendirme noktasında şu anda bir ağırlığı yok. Terör örgütünde Öcalan üzerinden liderlik mücadelesi yapılıyor. Eylemsizlik kararının da Öcalan’la ilgisi yok. Bu tamamen dağdaki liderlerin aldığı bir karar. Öcalan’ın verdiği sinyallerin yerini bulması diye bir şeyi 8 yıldır ben görmedim. Örgütün dağda bir lider kadrosu var, Avrupa’da bir lider kadrosu var. Bunların arasında bir mücadele oluyor.

DOĞU’DAKİ DURUM
(Bir BDP yöneticisinin “zihinlerde ayrılık gerçekleşti, şimdi sıra fiziksel ayrılıkta” dediğinin hatırlatılması üzerine)
Bu bazı BDP’lilerin mantığı olabilir ama Kürt kökenli vatandaşların böyle bir yaklaşımı, böyle bir anlayışı yok. Bölge insanı boykot çağrısına rağmen, tehditlere rağmen sandığa gitti, oyunu kullandı. Onlara en güzel cevabı verdi. Silahlar bırakılsın, siyaseti demokratik yollardan yapsınlar, bakalım aynı oyu alabiliyorlar mı? Şu andaki oyları net değildir, brüt oydur.

GENEL AF GÜNDEME GELİR Mİ?
Genel af başka, siyasi af başka. Genel af katillerin affı manasına gelir ki, böyle bir şey söz konusu olamaz. Siyasi affın, yani düşünce suçlarına yönelik bir düzenlemenin üzerinde durulabilir.

GÜL’ÜN GÖREV SÜRESİ
Cumhurbaşkanı’nın görev süresi bizim konumuz değil. 5 yıl olur, 7 yıl olur önemli değil. Bu konu YSK’nın yetkisinde. Nihai kararı YSK verecek.

BAŞKANLIK, YARI BAŞKANLIK
Türkiye’de bir konsensüs oluşmadı. Halbuki dünyada uygulamaları var. Yaşanıyor, biliniyor. Bizde ise başka yerlere çekiliyor. Hilafet, krallık gibi. Önümüzde ABD örneği var. Obama Kongre’nin onayı olmadan harcama yapamıyor, silah satamıyor, başka bir ülkeye yardım yapamıyor. Ben bu konuyu tartışılsın diye açtım. Bunun tartışılmasının siyasilere de, halkımıza da katacağı çok şey var.

DAILY TELEGRAPH’IN İDDİASI
Başbakan Erdoğan, Daily Telegraph gazetesinde “AK Parti ’nin İran’ dan yardım aldığı” yolunda bir iddianın ortaya atıldı. Tek bir belge koyamadılar, Türkiye ve İngiltere’de dava süreci başlattık. Ağır olacak ama bu çok alçakça bir iftiradır. Benzer bir iftirayı da bir sivil toplum örgütünün başındaki bayan yaptı. O da Suudi Arabistan’ dan para aldığımızı iddia etti. Örtülü ödeneğin referandumda kullanıldığını ifade etti. Bunları malzeme yaparak partimizin kapatılması için dava sebebi olabileceğini düşündüler. Biz Hazine’nin yaptığı yardımı kullandık. Partimiz bütün teşkilatıyla imece usulünü başarıyla sürdürüyor. Amatör bir ruhla profesyonel bir uygulama yapıyoruz.

İSTANBUL’UN ÇILGIN PROJESİ NE?
Biraz daha olgunlaşsın çılgın projeyi açıklayacağım. Ama proje AKM ile ilgili değil. Yok efendim AM’yi yıkıp alışveriş merkezi yapacakmışız! Aksine biz AKM’nin yerine İstanbul’a yakışır bir opera binası, kültür-sanat merkezi yapalım istiyoruz. AKM’nin yanında ve arkasında şu andaki AKM’nin arsası kadar yer var. Hepsini değerlendirip yeni modern bir eser yapalım. Restorasyonu için 70 milyon TL gerekiyor. Bu parayı oraya vereceğimize, İstanbul Kongre Merkezi için harcadığımız kadar harcayıp yeni bir kültür sanat merkezi yapabiliriz. O rakamı ya bulur, ya bulmaz. Taksim meydanını da düzenlemeliyiz. Adı var ama kendi meydan değil. Trafiği yeraltına alıp, meydanı halka açalım.

BEDELLİ ASKERLİK OLACAK MI?
Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay yeni askerlik düzeni için çalışıyor. Tek tip mi olacak, bedelli olacak mı, henüz çalışma önümüze gelmedi. Tabii kararı hükümet verecek, son adımı biz atacağız. Çalışma gelsin anlayacağız; tek tipin süresi nedir, bedelliye niye karşı çıkıyorsun? Çalışma gealdikten sonra, milletimiz için hayırlısı neyse o adımı atacağız.

TWITTER’DA NEDEN YOK?
Arkadaşlarım twitter gibi sosyal medyayı takip ediyor. Beni bilgilendiriyorlar. Bu işlere zaman ayırma noktasında ciddi sıkıntım var.

MEDYA ÜST KURULU ÖNERİSİ
Toplantıda Haberturk TV Genel Yayın Yönetmeni Yiğit Bulut, RTÜK’ün kapsamının genişletilerek TV’lerin yanısıra yazılı basın ve interneti de kapsayan Medya Üst Kurulu oluşturulmasını önerdi.
Başbakan, gelişmiş ülkelerde örneği olmayan bu öneri karşısında RTÜK Başkanı Davut Dursun’a “Yasa tasarısında böyle bir uygulama var mı?” diye sordu. Dursun’dan “hayır” cevabı alınca “Gündemimizde böyle bir şey yok” yanıtını verdi. Erdoğan yine Dursun’dan aldığı bilgiyle yeni RTÜK yasasında halen yüzde 25’le sınırlı olan TV’lerdeki yabancı sermaye üst sınırının yükseleceğini, ayrıca reçeteye bağlı olmayan ilaçlarda reklam yasağının kaldırılacağını belirtti.

Haberin Devamı

KONUKLARA CD HEDİYE ETTİ
Başbakan Erdoğan’ın medya temsilcileriyle yaptığı toplantı 3 saat sürdü. Erdoğan toplantıya katılanlara Göksel Baktagir’in yorumladığı Türk müziği CD’si hediye etti. Kahvaltıda konuklara bal, kaymak, rokfor peyniri, beyaz peynir, kaşar peyniri, dil peyniri, omlet, su böreği, simit, portakal suyu, çay ve meyve tabağı ikram edildi.

‘Sanki yeni bir sayfa açılıyor’
Kanal D Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ali Birand: Cevap vermediği soru olmadı. İlk defa çok güzel, yumuşaktı. Sanki yeni bir sayfa açılıyor.
Show TV Haber Dairesi Başkanı Ali Kırca: Terörle mücadelede ve açılım konusunda medyanın da duyarlılık göstermesini ve barış ve demokrasi ortamına katkıda bulunmasını istedi.
atv Genel Yayın Yönetmeni Erdoğan Aktaş: Hapisteki gazetecilerle ilgili yargı sürecinin devam ettiğini söyledi. Bir revize cümlesi oldu. ’Ben bu davanın savcısıyım demedim’ dedi. ’Ben halkın savcısıyım’ dediğini söyledi. Seçim tarihi ’Okullar kapanmadan haziran ayı döneminde’ dedi.
Star gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu: Basın özgürlüğünün önemini konuştu. En nitelikli soruların sorulduğu bir toplantı oldu.

Haberin Devamı

‘Bizim kanalın yarısı Silivri’de hapis yatıyor’
Toplantıda Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Turan Özlü’nün Silivri’de hapis yatan çalışma arkadaşlarına ilişkin serzenişle karışık Başbakan’a şu soruyu yöneltti: “Açılış konuşmanızda Hasan Tahsin’den, Hırant Dink’e kadar katledilen gazetecilerin isimlerini saydınız. Bugün bunları konuşuyoruz ama 5-10 yıl sonra bugün yaşanan haksızlıkları konuşuyor olacağız. Bizim kanalın genel yayın yönetmeni, haber müdürü, Ankara temsilcisi, İzmir temsilcisi, hukuk müşaviri hapiste. Kanalın yarısı Silivri’de. Siz “Bu davanın savcısıyım” demiştiniz. Düşüncelerinizi merak ediyorum.”
Erdoğan da şu cevabı verdi: “Arkadaşlarınız medya mensubu olduğu için Silivri’de değiller. Başka suç isnatları var. Umarım adalet çok daha gecikmeden bir an önce tecelli eder. Ben bu davanın savcısıyım demedim. Dönemin anamuhalefet lideri “Ben bu davanın avukatıyım” dediği için “Ben de milletin savcısıyım” dedim. Erdoğan Bekir Coşkun’un Haberturk’teki işine son verilmeisi konusundaki soruyu da şöyle yanıtladı:
“Bu olayı Başbakan’ın baskısı olarak lanse etmek çirkin bir yakıştırmadır. Bize yapılan bin haksızlıktır. Oranın patronu alırken bana mı sordu da, çıkartırken bana sorsun. Evet zaman zaman medyayı eleştirdiğim oluyor. Çoğu zaman hakaret içerse de sabrettiğim yazılar çıkıyor. Ailemle ilgili, yaşam tarzımla ilgili. Yargı da yeni bir şey buldu. Hakaret olsa bile “Siyasetçisin, bu ağır eleştiriye girer” diyorlar. Erdoğan’ın bu cevabından önce söz alan Ciner Medya Grubu Başkanı Kenan Tekdağ, Bekir Coşkun’un işten çıkartılmasının tamamen kurumun tasarrufu olduğunu söyledi.

Haberin Devamı

Yeni anayasa seçimden sonra

Medya da tahammül göstermeli
Başbakan Erdoğan medya yöneticileriyle toplantısındaki konuşmasında özetle şunları söyledi:
BASKI DEĞİL İSYAN: İktidar ile medyanın her konuda yüzde yüz mutabakat içinde, görüş ve uyum birliği içinde olması beklenez. Hiçbir demokratik ülkede böyle bir durumun söz konusu olmaz. Demokrasinin güzelliği ve kalitesi de iktidarla medya arasındaki ilişkinin ölçülü olmasından doğar. Medyanın, bize acı gerçekleri, çıplak gerçekleri gösteren yapıcı eleştiride bulanan, bir yol gösteren ayna olmasını arzuladık ve arzuluyoruz. Zaman zaman sert eleştirilerimiz, polemiklerimiz, öfkelendiğimiz zamanlar oldu. Bunlar medyaya yönelik bir sindirme ya da baskı niyetiyle değil, haksız eleştiriye, iftiraya yönelik bir isyanın tezahürüydü. Medya, bizden eleştirilere tahammül beklediği kadar, kendisi de eleştiriye karşı tahammül içinde olmalı.
LOKAL BİR OLAY BÜYÜTÜLDÜ: Tophane’deki olay medyada yer alış biçimiyle, üzerinde yapılan yorumlar marifetiyle, sınırlarını aşarak farklı bir boyut kazandı. Lokal bir olay, gereğinden fazla büyütülerek, abartılarak yurt içinde ve maalesef yurtdışında adeta bir Türkiye tablosu gibi sunuldu. Daha da öteye gideyim, bu lokal olay, sanki 12 Eylül halk oylamasında ortaya çıkan sonucun bir tezahürü diye yazıldı. Olgu ile algı arasındaki makasın bu derece açılması sağlıksız bir iletişimin var olduğunu gösterir.
TARAF TUTULMASIN: 1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığından itibaren adeta manşetlerle mücadele ederek bu günlere geldim. Benimle ilgili “Muhtar bile olamaz” manşeti atıldı. Ne yaptım da cezaevine gidiyorum? Sizin her zaman muhatap olduğunuz, yazdıklarınız. Ben de o yazdıklarınızı, bir şairin şiirini okumaktan dolayı gidiyorum. Bunun dışında benim bir suçum yoktu. Ama atılan başlık buydu: “Muhtar bile olamaz...” Bir sevinç çığlığıydı. Medyanın bizim tarafımızı tutmasını istemiyoruz ama siyasi taraf haline gelerek, birilerinin psikolojik harekatının parçası olmasını da doğru bulmuyoruz.
MEDYA VE ÖZGÜRLÜK: Medya, demokrasinin, hukukun, insani değerlerin, hak ve özgürlüklerin tarafı olmalı. Bu değerler üzerinden bir medya mücadelesi verilmesini de siyaset yapmak olarak görmüyoruz. Özgürlükleri herkesin kendisine yontmaması gerekir. Hükümet olarak bizim çetelerle yaptığımız mücadele, hukuksuzluğa gösterdiğimiz tepki, antidemokratik girişimlere yönelik tavrımız, zaman zaman medya tarafından görmezden gelindi, hatta eleştirildi. Oysa medya, demokrasiyle vardır. Demokrasi yoksa özgür bir medya da yoktur.
KARANLIK DÖNEMLER: Bir zamanlar gazeteciler fişlendi, tehdit edildi, gazeteler, matbaalar kapatıldı. Karanlık odalarda hazırlanan andıçlarla terör yandaşı gösterilerek, gazetecilerin itibarları zedelendi. Hasan Fehmi’den Hasan Tahsin’e, Sabahattin Ali’den Abdi İpekçi’ye, Çetin Emeç’ten Musa Anter’e, Uğur Mumcu’dan Ahmet Taner Kışlalı’ya ve son olarak Hrant Dink’e varıncaya kadar bu ülkede onlarca gazeteci, terörün, mafyanın, çetelerin hışmına uğradı, faili meçhul cinayetlerin kurbanı oldu, karanlık dönemlerin bedelini hayatıyla ödemek zorunda kaldı. Yüzlerce gazeteci fikirlerinden ve yazdıklarından ötürü o karanlık dönemlerde yargılandı. Şule Yüksel Şenler, Emine Şenlikoğlu gibi hanımlar da yargılandı, işkence gördü, yıllarca hapishanelerde hayat sürdü. Birçok gazeteci, evini yurdunu terk etmek ve bu diyarlardan gitmek zorunda kaldı.

Haberin Devamı

İşte Erdoğan’ın sözünü ettiği kadın gazeteciler
Şule Yüksel Şenler, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Emine Erdoğan’ı tanıştıran isim olarak biliniyor. 1965’te görüntüsü ile düşüncelerinin uymadığını düşünerek tesettüre girdi. Yeni İstiklal gazetesindeki yazıları nedeniyle hakkında davalar açıldı.
Anadolu’yu dolaşarak verdiği konferanslarla tartışmalar başlattı. Onu taklit eden genç kızların başlarını aynı şekilde örtmeleriyle bu tarz örtü “Şulebaş” olarak anılmaya başlandı. Cevdet Sunay’a yazdığı bir mektup yüzünden Cumhurbaşkanı’na hakaretten tutuklandı, sekiz ay cezaevinde kaldı. Hür Söz, Yeni İstiklal, Babıalide Sabah gazetelerinde kadın sayfası yaptı. Bugün gazetesinde 1967-71’de köşe yazarı idi. Seher Vakti dergisi başyazarı oldu. 1971’de hapis yattı. 1980’den sonra Zaman ve Milli Gazete’de yazdı.

Şenlikoğlu 2.5 yıl yattı
Çarşafı ve aykırı söylemiyle tanınan Emine Şenlikoğlu, 20 yaşından sonra ilkokulu, 40 yaşından sonra da imam hatip lisesini dışarıdan bitirdi. 1985’ten beri Mektup Dergisi’nin genel yayın yönetmenliğini yürüten Şenlikoğlu, Türkiye’nin çeşitli illerinde ve dış ülkelerde konferanslar verdi. Şenlikoğlu, 1984’de yazdığı ilk kitabı “Gençliğin imanını sorularla çaldılar” adlı kitabı nedeniyle 2.5 yıl cezaevinde yattı.
İslami kesimde de muhalif olduğu yanlar olan Şenlikoğlu, bir röportajında, “Çok saçma. Bazı dindar insanlar kızlarını sevmedikleri kişilerle zorla evlendiriyorlar. Ama bunu bilinçsiz Müslüman yapıyor. Bilinçli olan bunun haram olduğunu bilir. Evlendirilirse günahı kıza değil de zorlayana yazılır” demişti.

Haberin Devamı

‘Bazı tipler’ nitelemesi
Erdoğan, toplumdaki kaygıları, endişeleri anlamak ve bunları gidermekte samimi olduklarını, aynı samimiyeti muhalefetten ve medyadan da beklediklerini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bir başka önemli konu da terör ve terörün minimize edilmesi, sona erdirilmesi için ortaya koyduğumuz çabalar... Ben, özellikle son dönemde, gerek Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci’nin desteklenmesi, gerek terör olaylarının yansıtılması konusunda medyanın takınmış olduğu sorumlu ve sağduyulu tavırdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum. Ancak, burada da sorunları tam aştığımız söylenemez. Kasıtlı olmadığını biliyorum ama terör olayları sonrasında yapılan yayınlar, özellikle bazı tiplerin ısrarla televizyonlara çıkartılması ve bu tiplerin terörün sona erdirilmesi noktasında değil, adeta terörün yanmakta olan fitilinin ömrünü uzatmak için ellerinden gelen gayreti gösterdiğini görüyoruz. Toplumu bilgilendirmenin ötesine geçerek, maalesef terör örgütünün reklamının, propagandasının yapılmasına dönüşebiliyor.”

Toplantıya katılanlar
Murat Karakaya (Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü), Mehmet Atalay (Basın İlan Kurumu Genel Müdürü), Davut Dursun (RTÜK Başkanı), Hilmi Bengi (Anadolu Ajansı Genel Müdürü), Mehmet Ali Yalçındağ (Doğan Yayın Holding İcra Kurulu Başkanı), İbrahim Şahin (TRT), Ahmet Çavuşoğlu (TRT), Akif Beki (Kanal 24), Erdoğan Aktaş (ATV), Mehmet Ali Birand (Kanal D Genel Yayın Yönetmeni), Enis Berberoğlu (Hürriyet), Tayfun Devecioğlu (Milliyet), Erdal Şafak (Sabah), Fatih Altaylı (Habertürk Gazetesi), Eyüp Can Sağlık (Radikal), Mustafa Karaalioğlu (Star Gazetesi), İbrahim Yıldız (Cumhuriyet), Murat Demirel (Show TV), Ali Kırca (Show TV), Şenay Şenol (Flash TV), Doğan Şentürk (Fox TV), Yiğit Bulut (Habertürk TV), Mustafa Çelik (Kanal 7), Fatih Karaca (Kanaltürk), Tarık Toros (Kanaltürk ve Bugün TV), Ömer Özgüner (NTV), Barış Tünay (SKY Türk), Uğur Dündar (Star TV), Şenol Kazancı (TV Net), Abiş Hopikoğlu (TV 8), Mehmet Soysal (TGRT), Abdullah Abdulkadiroğlu (Samanyolu), Metin Yıkar (Samanyolu), Prof. Dr. Kerem Alkin (Bloomberg HT), Turan Korkmaz (Cine 5), Servet Yıldırım (CNBC-E), Alper Tan (Kanal A), Oğuz Sinan Dişli (Beyaz TV), Turan Özlü (Ulusal Kanal), Hasan Öztürk (Ülke TV), İsmail Küçükkaya (Akşam), Mustafa Karahasanoğlu (Vakit), Hakan Güldağ (Dünya), David Judson (Hürriyet Daily News), Ergun Diler (Takvim), Mücahit Ören (Türkiye), Nuh Albayrak (Türkiye), Bülent Keneş (Today’s Zaman), İsmail Yuvacan (Vatan), Yusuf Ziya Cömert (Yeni Şafak), Ekrem Dumanlı (Zaman), Rıfat Ababay (Posta), Yavuz Arslan (Bugün Gazetesi), Şebnem Bursalı (Yeni Asır), Hayri Köklü (Yeniçağ), Murat Büyükçelebi (Güneş), Yıldıray Oğur (Taraf), Kenan Tekdağ (Ciner Grubu Medya Grup Başkanı), Ramazan Kurnaz (Ajans Habertürk), Uğur Cebeci (Doğan Haber Ajansı), Fevzi Kahraman (İhlas Haber Ajansı), Kasım Güleçyüz (Yeni Asya), Abdülhamit Bilici (Cihan Haber Ajansı), Aslı Kandemir (Reuters), Murat Ongun (Cem TV).