Siyaset Yüzde 3 alabiliriz

Yüzde 3 alabiliriz

27.05.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Mumcu, partideki görevinden alınmasına yol açan gelişmeleri anlattı. Mumcu, doğru kararlar alınmazsa ANAP yüzde 3 oy bile alabilir diyor

Yüzde 3 alabiliriz

Erkan Mumcuya gÖre ANAP kritik yol ayrımında Sayın Mumcu, ANAP il başkanları toplantısında Mesut Yılmazı hedef alan eleştiriler üzerine siyasi işler koordinasyon başkanlığı görevinden alındınız. Bu çıkışınız liderliğe oynama şeklinde yorumlandı. Siz neyi hedefliyorsunuz? ANAP, koalisyonda Türkiyenin beklediği hizmeti üretemiyor. Türkiye bir siyasi liderlik ihtiyacı içindedir. Bu misyon ANAPın misyonudur, partimiz buna liderlik etmelidir. Aksi halde Türkiye kendi liderini kendisi bulur. Benim söylediğim buydu. Bırakın ya da yapın Konuşmanız dışarıya bu kadar genel bir mesaj olarak yansımadı. Doğrudan Mesut Yılmazı hedef alarak "ya sorumluluğu üstlenirsiniz, ya da bırakırsınız, yapan gelir" demişsiniz. Kimsenin kimseye "bırakın" deme hakkı yok. Böyle amatör bir sözü söylemem. Mesut Bey almış ki, sizi başka göreve atadı. Bilemiyorum, ama kamuoyunda bu tür yorumlar yapıldı. Eğer bir siyasi liderlik sorunu varsa, yani bir siyasi kadronun lideri olarak "onun da bunda payı vardır" yaklaşımından yola çıkılarak zannediyorum bu noktaya gelindi. Yanlış anlaşıldım demiyorum, eksik anlaşıldım! Armutlu seçimlerini kazandınız ama siz ANAPın baraj tehlikesine dikkat çekiyorsunuz... Herkesin zihninde bir baraj baskısının var olduğunu biliyorum ama kimse bunu yüksek sesle söyleyemiyor. Bu tam bir Marguezin Kırmızı Pazartesi romanındaki sendromudur. Herkes bir süre sonra işlenecek bir cinayetten haberdardır, öldürülen adam dışında. Bıçaklanan adam evinin önünde trajik bir şekilde Anne beni öldürdüler! der. Biz bunu yapmayalım, anne beni öldürdüler demeyelim. Kendi durumumuz hakkında gerçekçi bir değerlendirme yapalım. Toplum ANAPı nasıl algılıyor? Halkın siyasete güvensizliği var. Bizi ilgilendirenler ANAPla ilgili olanlar. Aile içindeydik, il başkanları toplantısında eleştirilerimi söyledim, bunu söylememek ahlaksızlıktı. "ANAP, yolsuzluklarla anılıyor, parti şirket gibi, şaibeli kişilerden arınmalıyız" demişsiniz. Sadece bunlardan ibaret olmayan, daha başka şeyleri de içeren bir negatif algılama var ve bunları görerek, halk neyi yanlış yaptığımızı düşünüyorsa o şeyin doğrularını yaparak değiştirebiliriz. Siyasi iletişim böyle kurulur. Yolsuzluklar konusunda üzerinizde size dair bir negatif algılama mı var; o zaman yolsuzlukla mücadelede inandırıcı adımlar atalım. Dediğim şey bu. Ne yapalım? İşlerini ve yöntemlerini yeterince berrak bulmadığımız insanları tasfiye edelim, aramızdan uzaklaştıralım. Şaibeli olanlar varsa partiyi bunlardan arındırmak istiyorsunuz? Şimdi manşet olabilecek bir laf olduğu için bunu demek istemiyorum ama benim söylediğim şey açık: Şeffaflaşalım, parti hesaplarını, yönetici ve milletvekillerinin mal varlığındaki değişimleri ANAPın webinde yayımlayalım. Tüzüğümüzü değiştirelim, genel merkez kontenjanlarını kaldıralım, halkı partiye üye olmaya davet edelim. Mumcu, Brütüs mü? Kongrede en yüksek oyu alarak ANAPta ikinci adam oldunuz, gençlerin desteğine sahipsiniz, anketlerde geleceğin liderleri arasında adınız geçiyor, ANAP sizi tasfiye etmekle bindiği dalı kesmiş olmuyor mu? Ne yazık ki kongrede en çok oy almış bir siyasetçi olmam benim handikapımı oluşturuyor. Söylediğim sözü, arkasında şöyle bir hesap vardır şeklinde algılayanlar var. Yılmazın yerine oynuyor gibi... Üstelik siz aileye yakındınız ve son çıkışınız Brütüslük olarak görüldü? Ne veliahtlık, ne de Brütüslük... Böyle bir şey yok, biz aile partisi değiliz. Kimsenin himayesinde siyaset yapmadım. Hangi şartlarda Meclise girdiğimi bilirler. Çıkışınızın zamanlaması tartışılıyor. Niye şimdi? ANAP, bir uzlaşma adresi. ANAP, Türkiyenin meselelerini çözmeye hazır en iyi noktada. Bunları barajın altında kaldıktan sonra mı konuşacaktım? Mesut Yılmaz, eleştirileceğini biliyor muydu? Toplantı gündemimi ve içeriğine ilişkin her şeyi, kendisiyle daha önce konuştuk. Peki niye orada söylüyorum? Şunun için: Zaman daralıyor. Yol ayrımındayız. Yüzde 3 ile yüzde 33 arasında bir partiyiz. Yüzde 3e mi, yüzde 33e mi gideceğimizi alacağımız kararlar tayin edecek. Ben böyle bir noktada bunu söylemezsem ahlaklı davranmış olur muyum? Niye insanlar bunu görmezden geliyorlar?.. Genel başkanlığa aday olacak mısınız? Genel başkanlık niyetim olursa bunu söylerim. Bu niyetim için de kimseden özür dilemek, ya da izin almak zorunda değilim. Halk, partili arkadaşlarım bunu münasip görüyor mu, ona bakarım. Beyaz Enerjiyle ilgili jandarmaya yönelik bir genelgeyi imzalamadınız diye Yılmazla aranız açıldıdı mı? Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantana vekalet ederken sizden beklenen imzayı vermediniz? Onları çok konuşmak istemiyorum. "Kabineden alındı, bunun acısını çıkarmaya çalışıyor" derler. Tayyip Erdoğanın yükselişine ne diyorsunuz? Merkez sağı zorluyor... ANAP olması gereken yerde olmadığı için bugün bir AKP sendromu yaşanıyor. Eğer bugün bir Özal figürü olabilseydi ve ANAP, halkın kendisine el uzattığı yerde durabilmiş olsaydı, bugün AKP diye bir şeye ihtiyaç kalmayacaktı. ANAP giderek bir devlet partisi haline mi geldi? Bunda 28 Şubat sürecinin de etkisi olmalı. Evet, merkezci, statükocu bir hale getirdi, yani meşruiyetini devlete, statükoya referanslayan bir yapı haline dönüştürdü. Türkiyenin 90lı yıllar boyunca çektiği değişim sancısının arkasında yatan şey, ANAPın olması gereken pozisyonda durmamasıdır. ANAP Erdoğanın önünü kesebilecek mi? Ön kesme tanımını demokratik bulmuyorum. Bence soru AKPnin önünü kesiyorsunuz da ne oluyor? Bence şu tartışılmalı: AKPye, Erdoğana destek veren insanlar, niçin destek veriyorlar? Fethullahçı değilim Erken seçim olacak mı? Kemal Derviş ekonomik gidişi ve değişim ihtiyacını gördüğü için erken seçimi telkin ediyor, haksız da değil. Ancak, Dervişin öngöremediğini zannettiğim bir şeyi söyleyeyim: Bu Siyasi Partiler Kanunu ile Türkiyede değişimi gerçekleştirecek bir meşru demokratik irade ortaya çıkmaz. Ne öneriyorsunuz? Bir uzlaşma adresine ihtiyaç var. Değişimin liderliğini yapabilecek bir figür bugün gözükmüyor Derviş de dahil mi buna? Evet, bugün gözükmüyor. Bunun olabilmesi için halkı siyasete katan bir yapı olması, Siyasi Partiler Kanununun değişmesi gerekir. Çünkü, halka siyaseti yasaklıyor. Bugünkü oligarşik yapı değişmeden toplumun önü açılmaz. SPK değişsin Türkiye kendi liderlerini bulur. Sayın Mumcu bir tarikata mensup musunuz, Nurculuk falan, sizin Fethullah Gülenci olduğunuz söylenir. Hayır efendim, lise yıllarımda sağ görüşlü - ülkücü - öğrenci grubunun içinde yer aldım. O günün şartlarında... bir dergide yayımlanmış İslam ve radikalizm başlıklı yazım var. İstanbul Hukuk Fakültesinde öğrenciliğimi sürdürürken, kışları düğün salonlarında fotoğraf çekiyordum, yazları da Yeşilçamda yönetmen yardımcılığı yapıyordum. İnançlı bir insanım ama Fethullah Gülenle hayatımda hiçbir ilişkim olmadı. AKPye geçme haberleri nedir? Tayyip Erdoğanla görüşmüşsünüz? Bakın bu da çok kötü bir provokasyon. Maksatlı çıkarılıyor bunlar. Türkiyeyle ve parti kamuoyuyla kurduğum iletişimi çarpıtmaya dönük bir girişim olduğunu düşünüyorum, hiç böyle bir şey yok. ANAPtan istifa edecek misiniz? Hiçbir şekilde söz konusu değil. Krizde, Bakanlar Kurulu ne yaptı? Hükümette olduğunuzda da sert çıkışlarınız vardı. 17 Ağustos depreminde devlet enkaz altında kaldı demiştiniz de başbakan ile aranız ilk o zaman açılmıştı, sonra Eceviti köykentler nedeniyle çağdışı kalmakla suçladınız. Şimdi de Mesut Yılmazla ters düştünüz. Depreme ilişkin konuşmayı acılarımın had safhada olduğu bir esnada yaptım. Çünkü bakan arkadaşlarımız parti grubuna çıkıp deprem bölgesinde tekel maddeleri açısından hiçbir sıkıntının yaşanmadığını ifade ediyorlardı. Halbuki ben Bakanlar Kurulundan geliyordum ve ölü sayısının 400mü, 500mü olduğu konusunda Başbakan bir netlik bulunmadığını söylüyordu ve o toplantının 1.5 saati cep telefonlarının niye çekmediğini Sayın Başbakana izah etmekle geçti. Acil durum müdahalesinde geç kaldık ve maalesef o gecikme yüzünden çok sayıda can kaybı oldu. Kriz olur diye uyardım Devlet enkaz altında derken bunu kastetmiştiniz? İsyan ettiğim şey bu, şimdi ben haksız mıyım? 21 Şubattan önce de susmadım, uyarmaya çalıştım. Göz göre göre sürüklendik krize, tıpkı buzda kaymaya başlamış bir otomobilin kayarak uçuruma yuvarlanması gibi oldu her şey. Sadece kasım değil, şubata da aynı şekilde yuvarlandık. Eğer söylediklerimin haksız olduğunu düşünüyorlarsa, mesela Anayasa kitapçığının atıldığı günün sabahı, Sayın Başbakanın Köşkten Başbakanlığa döndüğü gün, Bakanlar Kurulunda nelerin yaşandığını birilerinin anlatmasını bekliyorum. Siz ne yapılmasını istemiştiniz? Önce o günkü Bakanlar Kurulu toplantısının yapılmaması gerektiğini, bunun olağanüstü bir hal duygusu yaratacağını ve piyasalardaki korkuyu tetikleyeceğini söyledim kendi partililerime... Kurulda Özkana not verdim Turizm bakanıydınız o zaman... Evet, Başbakanla çok acil bir iletişim kurulması gerektiğini anlattım, aksi halde paniğin büyüyeceğini ifade ettim. Bana sadece tebessümle boş ver, görsünler Ahmet Necdet Sezeri seçmenin ne demek olduğunu cevabı verildi. Bakanlar Kurulunda belki 3 saat Başbakanın ne kadar haklı ve nazik, Cumhurbaşkanının ne kadar kaba ve nezaketsiz olduğu konuşuldu. O arada cep telefonuma Merkez Bankasına yığılan döviz taleplerine ilişkin mesajlar geliyordu. Dayanamayıp Hüsamettin Özkana, "lütfen bu müzakereyi burada durdurun, çünkü dışarıda büyük panik var, kimse Cumhurbaşkanının mı, Başbakanın mı haklı olduğunu bilmek istemiyor. Merkez Bankası rezervleri eriyor" diye bir not gönderdim. Buna uyuldu ama Başbakanın daktilosundan çıkan metnin yazılması da zaman aldı. Türkiye 5 saat içinde 6.5 milyar dolar döviz kaybetti. Şimdi bir Allahın kulu çıksın da bunun yanlış olduğunu söylesin...