Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Futbol Federasyonu, onca tartışmaya, yoğun gündemine rağmen sürpriz hediye paketleriyle bizi şaşırtmaya ve farklı gündemler yaratmaya devam ediyor.
Mahmut Özgener ve Lutfi Arıboğan ikilisinin masaya koyduğu son sürpriz paketinden Pierre Van Hooijdonk çıktı.
Yeni görevi A2 Milli Takımı Teknik Direktörlüğü...
Aslında, sezon başında almış bu teklifi. Ama Hollanda 1.Ligi (Eredivisie) takımlarından NAC Breda’nın teklifini beklediği için biraz nazlanmış.
Kendi ülkesinde sıradan bir takım için Türkiye’nin teklifini kabul etmeyen Van Hooijdonk, şimdi lütfen kabul ettiği görevin başında.
Doğrusu çok ilginç bir atama bu... Futbol Federasyonu, yurt içinden bir A2 teknik direktörü bulamadıysa, gerçekten düşünmeye değer.
Bir sürü aday ismi sıralayıp kimsenin canını sıkmayayım, tamam da... Niye Van Hooijdonk?
Acaba federasyon yerli bir adayı seçse kıyamet mi kopardı? Hemen her kurul ve her görev kademesinde kulüplere dayalı bir iktidar dengesi oluşturulurken, A2 için yapılacak seçim, bütün denge hesaplarını alt üst edip deprem mi yaratırdı?

O veliaht Hooijdonk mu
Guus Hiddink’in başlangıçta Van Hooijdonk önerisine çok sıcak bakmadığı, ama bu defa teklifi bizzat kendisinin yaptığı söyleniyor.
Bu durum bize ay yıldızlı kadroda bir mevsim değişikliğine hazır olmamızı mı gösteriyor.
Geçen ay, Milliyet ekibi olarak birlikte yediğimiz yemek sırasında Hiddink’e bir soru sormam istendi. Hayır, meslektaşlarım değildi istek sahibi, federasyon görevlilerinden biriydi. Ben de sordum: “Piontek bize bir veliaht (Fatih Terim) bıraktı. Sizin döneminiz biterken bize böyle bir veliaht bırakacak mısınız?” Doğrusu, sormamı isteyen kadar benim de yanıtını merak ettiğim bir soruydu bu...
Hiddink, ayak üstü sıkıştırdığım soruya, “Evet, bulacağız!” yanıtını verdi.
Bir süredir gözlemliyorum zaten... A Milli Takımı’nda kesin bir iktidar arayışı var. Hiddink’ten sonraki yetki ve Hiddink döneminden sonraki patronaj için. Oğuz Çetin, elbette doğal olarak bu iktidar arayışının merkezindeki en önemli adam. Hiddink’in çevresinde kalın bir kabuk oluşturup herşeyi kontrol altına almak konusunda anormal gayretli. Milli Takım’ın üzerinde kuş uçurtmama halini biliyoruz. Kadro seçiminden iletişime, oyuncu tercihlerine ve programlamaya kadar her konuda söz sahibi olmak istiyor. Okan Buruk’un koordinatörlüğe gelmesiyle yetki ve sorumluluğu biraz çözüldü. Bu durum onun kariyer ihtirasını nasıl etkiler, bilemiyoruz.
Bildiğimiz bir şey varsa, Oğuz Çetin’in henüz bir “veliaht prens” olmadığıdır.
Her şeye kendi ilkeleri, kendi inançları ve kendi kriterleri doğrultusunda karar veren Hiddink’in, Hooijdonk’u Türkiye’ye getirirken bir bildiği vardır elbet...
Ben yine de kafamdaki soruyu sorayım:
Acaba o veliaht Hooijdonk mu ?
Sabırla bekleyeceğiz. Zamanı gelince öğreneceğiz.

Haberin Devamı

N’olur susun artık
Önce Aziz Yıldırım, sonra Adnan Polat...
Şimdi de Serdal Adalı...
Takımlarının uğradığı haksızlık ya da yanlışlara karşı öylesine sert ve ölçüsüz tepkiler gösterdiler ki, haklı iken haksız duruma düştüler.
Sportmenliklerinden, sorumluluklarından eser kalmadı. Dahası, şikayet ettikleri konular gündemin gerisine düştü. Yarattıkları gerilim herkesi tedirgin etti. Şikayet edilen kişi ve kurumlar, şimdi neredeyse mağdur olarak görülmeye başlandı.
Bence artık susmaları
gerekiyor.

Haberin Devamı

Mehmet Topal niye yok?
Milli Takım kadrosu ilan edildiğinde eski soru yeniden aklıma geldi : Mehmet Topal niye yok?
Bunun bir çok nedeni olabilir.
Her şeyden önce Mehmet Topal, Valencia’da mevsim başındaki başarı çizgisini sürdüremedi. Kadroda sürekli yer alamıyor. Ama aynı durumdaki Hamit Altıntop, her defasında Milli Takım’da...
Milli Takım’ın en önemli sorunlarından biri savunma... Gerçi orta alanda işin bu yönüyle ilgili Aurelio seçeneği var ama, Mehmet Topal da bir alternatif olabilir. Hayır, hiç kimsenin aklına gelmeyen biri oldu Topal...
Bir de şu var : Eskiden menajeri Ahmet Bulut’tu. Topal menajerini değiştirip Ogan Tarhan-Batur Altıparmak ikilisiyle anlaştı, Valencia’ya gitti. Bazıları menajer değişikliğinin, Milli Takım’a çağırılmasında etkili olduğunu söylüyor.
Bu söylentiye inanmak istemiyorum.

Haberin Devamı

O veliaht Hooijdonk mu

Çok yaşa İslam Abi!
Pazartesi günü bizi bırakıp gideli tam 10 yıl olmuştu.
Seni yine sevgiyle, saygıyla, minnetle ve özlemle andık.
Milliyet’te Erdoğan Şenay, senin nasıl eşsiz bir sol ayaklı harika olduğunu yazmıştı.
Lig Radyo’da Mehmet Ayan’la yaptığımız programa katıldı Erdoğan Abi, “Çapa’da oynarken, ben onun ayakkabılarını temizler, bundan gurur duyardım” dedi. Cem Şengül, Tanıl Bora, Ayşe (Çupi) Yenge ve Deniz (Çupi Perk) kızımız da katıldı programa...
Sana sevgilerimizden bir demet sunduk. Eşsizliğini, renkli ve derin kişiliğini, duyarlılığını anlatmaya çalıştık bizi dinleyenlere...
Bir de şu...
Ayşe Yenge’ye yazdığın mektupları bir ucundan birazcık okuduk.
Yok Abi... Hiç kızma, darılma... O mektupların paylaşılma zamanı geldi artık.
Arada yaşadığın maceralar da geldi aklıma...
Hani bir film senaryosu denemiş, umutsuz adamı Galata Köprüsü’nde intihar ettirmiştin. Adam nüfus kağıdını yırtıyor ve Haliç’in bulanık sularına atıyordu.
Ama yapımcı, kansız, feryatsız, ölümsüz intihar sahnesini pek beğenmemişti.
İyi ki orada bitti sinema maceran...
Yoksa nasıl zaman bulurdun spor yazmaya, bizim gibi haytalarla uğraşmaya...
Bir de Çiçek Pasajı yangını için yazdığın cümle var belleğimde:
“Dün gece 100 bin kadeh kırıldı!”
Ah, bilsen kaç milyon kadeh kırılıyor şimdi... Bir bilsen, nasıl horlanıp aşağılandığını rakı muhabbetlerinin, o dost masaların!
Onuncu ölüm yıldönümünde bir kez daha anladım ki sen hayatın içinde hep başrol oynadın, en iyinin örneği olan kimliklerle.
Futbolcu, gazeteci, spor yazarı, aşk yazarı, sevgili, baba, sportmen ve dost olarak.
O yüzden ölmüyorsun işte...
Çok yaşa İslam Abi!