Skorer Dürüst olmak

Dürüst olmak

29.01.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Dürüst olmak

Gerçekten de Sayın Ok'un belirttiği gibi Dünya Kupası'nda, Avrupa Futbol Şampiyonası'nda veya Şampiyonlar Ligi'nin üst turlarında müsabakaları elit ve premier kategori hakemleri yönetiyor ve bizim bu iki üst grupta hakemimiz yok. Ama durum o kadar da umutsuz değil, ikinci kategoride kıdemli duruma gelmiş Selçuk Dereli'nin 6 ay sonra premier kategorisine yükselme şansı yüksek. Neredeyse hiçbir Avrupa kupaları haftasını boş geçmiyor ve her geçen gün daha önemli müsabakalar yönettiğine göre, gözlemcilerden/mentöründen iyi puanlar aldığı anlaşılıyor.Üstelik Dereli henüz 38 yaşında.. Euro 2004 hakemlerinin yaş ortalaması 42, Lubos Michel'den başka 39 yaş altı hakem yok... Almanya 2006'nın Avrupalı hakemlerinin yaş ortalaması 41, en gençleri Busacca 38 yaşında... Euro 2008'de düdük çalacak 12 hakemin yaş ortalaması da 42 ve Dereli'den genç tek bir kişi var: Howard Webb... Yani zaten bu büyük turnuvalarda UEFA, tecrübeyi ilk kıstas olarak değerlendiriyor ve 38 yaşındaki bir hakemin oralara gitmesi hiç kolay değil... 7 yıl daha hakemlik yapacak ve iki buçuk yıl içinde elit kategoriye yükselme imkanı olan Dereli'nin Dünya Kupası 2010'da maç yönetmesi hiç de sürpriz sayılmaz...Ve Cüneyt ÇakırTabii Ocak 2008 hakem listesinde Cüneyt Çakır'ın ikinci kategoriye geçmesi de, ülke futbolumuz açısından son derece mutluluk verici... Çakır, şu anda sadece 32 yaşında ve Avrupa'nın en iyi 103 hakeminden biri. Tam 13 yıl daha düdük çalacak ve UEFA'nın atadığı bir mentör onu her an takip edecek. O mentör, Fenerbahçe-Belediyespor maçında tribündeydi, muhtemelen Beşiktaş-Gaziantep müsabakasında da.. Eğer onu ve umut vaat eden diğer genç hakemlerimizi, Kamil Abitoğlu'nu, Halis Özkahya'yı, Mete Kalkavan'ı küçük hesaplarımız içinde boğmazsak, belki de 10 yıl içinde birkaç hakemimizi daha izleyeceğiz finallerde...Ne yapılmalı? İspanya Ligi'nde 16, İngiltere'de 18 hakem görev yaparken Süper Lig'deki sayı 31... Bu, her hafta 11 kişi sahaya sürebileceğiniz halde 35 kişilik oyuncu kadrosu kurmak gibi bir şey... Bütün ekibinizi formda ve moralli tutmanız imkansız. Üstelik sadece 7 tanesine FIFA kokartı verebiliyorsunuz. İlk iş olarak, Süper Lig hakem kadrosunu acilen daraltmak, bu sayede nitelik ortalamasını yükseltmek gerek...İkincisi, sporcuları futbol kuralları konusunda bilinçlendirmek gerek... Aynı futbolcu, iki yıl üst üste hareketini tamamlamamış kaleciden topu çalıp gol yapıyor ve yine bir sürü takım arkadaşıyla birlikte itiraz ediyor. Bir başkası yerde müdahale ile rakibinin sağlığını tehdit ediyor ama ilk olarak topa değdiği için sarı kart görmesine anlam veremiyor, çünkü kuralın 3 yıl önce değiştiğinden habersiz... Sporcunun itirazı tribünleri de tahrik ediyor, sıkıntıyı büyütüyor. MHK, davet beklemeden her sezon başı sporculara eğitim vermeli. Üçüncüsü ve en önemlisi, birbirimize karşı dürüst olmalı... Uluslar arası 70 maç yönetmiş bir hakemimiz, bu 70 müsabakanın hiç birinde aldatma nedeniyle 1 tane bile sarı kart göstermemiş! Süper Lig'de her maçta aldatma sebebiyle bir-iki sarı kart çıkıyor ve bu sadece şaşırılacak değil, aynı zamanda utanılacak bir şey... Nasıl manavdan elma alıp kasten para ödemeden çıkmıyorsak, nasıl trafikte karşımızdakine çarpıp kaçmaya yeltenmiyorsak, hakemi de aldatmaya çalışmamalı. Hakemi aldatıp bir taç atışı kazanmanın, arkadaşınızın cebindeki cüzdanı çalıp, onun parasıyla evdeki çocuğunuza ekmek almaktan farkı yok. Hatta böylesi çok daha kötü... MHK Başkanı Hilmi Ok'u, son dönemde gerek TSYD Semineri'nde, gerekse röportajlarda sıkça dinleme şansı bulduk. Hatta zahmet etti, hafta içinde Kanal D binasına gelerek bizlere 2005'te hayata geçen yeni kuralları bizzat anlattı. Konuşmaları arasında benim için en dikkat çekici kısım, Türk hakemliğinin kıtadaki yeriyle ilgili umutsuz tavrı idi... Kendisinin Euro 1980'de çeyrek final yönettiğini belirtiyor ve şu anda en iyisi ikinci kategoride olan hakemlerimizin büyük turnuvalara gitmesinin uzun zaman alacağının altını sıkça çiziyor. (Ki sanırım yanlış hatırlıyor, Ö.Faruk Ünal yazmış, Euro'80'de çeyrek final uygulaması yok, grupların ardından doğrudan final oynanmış. Ama turnuvaya sadece 8 ülke katıldığı için, grup maçları çeyrek final sayılabilir mi bilemiyorum) Bu hafta hem Sivasspor-Fenerbahçe, hem Beşiktaş-Gaziantep hem de Ankaragücü-Galatasaray maçlarının sonuna 2'şer dakika eklendi... Ya bu büyük bir tesadüf, yada bu konuda yeni bir fikir alışverişi yaptı hakem komitesi... Çünkü Türkiye'de 90 dakikanın sonuna 3 dakikadan az eklendiği çok yaşadığımız bir şey değildi.Üstelik de, maç sonuna eklenen süre ile ilgili yanlış bir inanış var: "İkinci yarıda yapılan oyuncu değişikliği başına maç sonuna belli bir süre eklenmeli!" diye... İşin doğrusu, ne yönetmeliklerde ne de teamülde böyle bir mevzu yok. Eğer oyuncu değişikliklerinde ekstra vakit geçirilmesi söz konusu olmadıysa, hakem maçı hiç uzatmadan da bitirebilir.Gerçekten de bu hafta 3 maçın ikinci yarılarında toplam 14 oyuncu değişikliği olmasına rağmen, müsabakalar sadece ikişer dakika uzadı. Doğrusu bu...* * * Tabii hakemler maçları uzatmak zorunda değiller, ama gösterdikleri uzatmayı eksiksiz oynatmak zorundalar! İki hafta önce Metin Tokat köşesinde dikkat çekmişti, Beşiktaş-Konyaspor maçını Halis Özkahya 30 saniye eksik oynatmıştı. Bu hafta da Bülent Demirlek, Ankaragücü-Galatasaray müsabakasını iki dakika uzatıp, 91:27'de bitirdi...Hakem saati ile bizim saatimiz arasında birkaç saniye fark edebilir, tamam, ama 33 saniye fark etmemesi lazım... Burada bir gariplik var... umeleke@milliyet.com.tr 2 dakika uzatma olur mu?

Yazarlar