Memlekete bak!.. Voleybola “hayali bile kurulamayan” zaferler yaşatıp olimpiyata katılmak gibi “ilk şerefi” armağan eden Başkan, federasyon seçimini kaybediyor.
Her olimpiyatta yüz akımız olan halterin Londra’dan “sıfır çekerek” dönmesinden sorumlu Federasyon Başkanı, seçimi kazanıyor!
“Helal olsun, devam et” diyorlar.
Hem de rakibi halterin fenomeni Halil Mutlu’ya rağmen.
Neden?..
Açtım Halil Mutlu’ya sordum, resmen çekiniyor şampiyon. “Şimdi söylersem seçimi kaybettiği için iftira atıyor derler” gibi sığınaklar arıyor. Ve sonunu şöyle bağlıyor:
“Abi, sen benden iyi biliyorsun zaten”!..
Hayır bilmiyorum. Sadece tahmin ediyorum. Bir de herkesin bildiği “söylentileri” dinliyorum.
Şayet ortada bir organizasyon varsa, oraya talip olan iktidara biat ederse, Bakan’la, Genel Müdür’le iyi kontak kurarsa, yönetimini kendisi gibi şahıslarından oluşturursa, isterse “o organizasyondan sabıkalı olsun” kazanıyor.
Bunları da ben söylemiyorum, kulaktan kulağa fıslanıyor. Sonuçlar teyit ediyor.
Olabilir tabi!..
Siyaset, “içinde yenmek de yenilmek de olan” sporun sorumluluğunu alıyorsa olabilir.
O zaman, “işi ehline teslim etmek” göz ardı edilebilir.
Bir iktidar yukardan aşağı kendi kadrolarıyla çalışmak isteyebilir. Kadrosundan işi becerecek adam çıkmıyorsa “Olsun” diyebilir. “Biraz daha öğrensin” diyebilir.
“Genel Kurul” diye toplanan zevat, korku ve kişisel beklentileri yüzünden “emir kulu” haline gelebilir.
Bunlar demokrasinin bedelleridir.
Lakin tüm bunlar yaşanırken, aynı iktidarspor seyircisinden şikayet etmemeli.
O seyirci her şeyin farkında. Sporun siyaset emrine girmesinden hoşlanmıyor. Tepkileri buna.
Arda ve Emre “modeli”
Bilal Meşe’nin, Arda ve Emre ile yaptığı “on numara” röportajı okudunuz, okuyorsunuz.
Ben bayıldım, Spor Servisi gururlu, Milliyet’i yönetenler mutlu. Peki, bu röportaj için asıl minnet ve şükran duyması gerekenler kimler; onu biliyor musunuz?
Futbol Federasyonu’ndan kulüp yönetimlerine, teknik direktörlerden futbolculara, hatta yayıncı kuruluştan Milliyet’in rakiplerine kadar tüm futbol aktörleri...
Çünkü, bu ve benzeri işlerle yükselir futbolun çıtası. Saklanan futbolculardan bıkıp, skandal peşinde koşan medya ile değil.
Ne kadar zaman olmuştu Arda ve Emre “garip bir olayın”, “bir skandalın”, “gerilim yaratacak bir haberin” öznesi olmadan gündeme geleli?
Bakıyorsunuz, ikisi de İspanyol aristokratı gibi. Pırıl pırıllar. Aile, yatırım, uyum, gelecek konuşuyorlar. “Rol model” olacaklarsa Bilal Meşe’nin röportajındaki halleriyle olmalılar.
Böyle işler yapmak için “bir ömür + birkaç gün” gerekir. Bravo Bilal.