Favori: Galatasaray, Plase: Başakşehir

ŞANSAL BÜYÜKA ile DOBRA DOBRA

Ara transferde ne olur, kim kadrosuna katkı yapar, kim yerinde sayar bilemem. İlk yarı sonuna baktığımda Başakşehir’in 6 puanlık çok büyük bir avantajı olmasına rağmen “Galiba Galatasaray” diyorum. Niye diyorum; Başakşehir bir sistem takımı... Bu başarısını Abdullah Avcı’dan takıma yansıyan “futbol aklına” borçlu... Ancak kabul edelim ki, Başakşehir ilk yarının sonunu nefes nefese zor getirdi. Her maçı 1-0’a oynamak, her maçta tek farklı avantajı korumak kolay iş değil...

Başakşehir çok iyi bir golcü ile çok iyi bir orta saha oyuncusu alamazsa bu işi götürmekte zorlanır. Unutulmasın, geride kalan iki sezonun da ilk yarı lideri Başakşehir’di. Belki bu kadar puan farkı yoktu ama sonuçta şampiyon olamadı. Elbette Abdullah Hoca iyi bilir ama Başakşehir bu bıktırıcı pas oyunundan hızlı hücuma geçemezse, hiç kuşkunuz olmasın gol atmakta gene zorlanır, bu sezon sonunda şampiyonluğu gene kaçırabilir.

Galatasaray ilk yarının son haftasında puan farkını 6’ya indirince çok ciddi bir moral ve avantaj yakaladı. Bakmayın dertlendiklerine... Tartışmasız Süper Lig’in en iyi kadrosu Galatasaray’da... Hele ara transferde iyi bir golcünün, sağlam bir stoperin geleceği, Emre Akbaba’nın döneceği düşünülürse, zaten şampiyonluğa alışkın olan bu takım, ipi rahatça göğüsleyebilir. Hep söylüyorum, yeter ki gereksiz ve ölçüsüz öfkesini, gerilimini frenleyebilsin.

Trabzonspor için “O sene bu sene” olabilir … Ancak Onazi’nin sezonu kapatması, Sosa’nın uzun süreli sakatlığının ardından nasıl döneceğinin soru işaretleri taşıması Ünal Hoca’nın elini zayıflatıyor.

Yapacağını yaptı

Beşiktaş’ın aradaki büyük puan farkına, kulüp ve takım içindeki huzursuzluğa rağmen önündeki rakiplerini geçip şampiyon olması futbolun kurallarıyla pek örtüşmüyor. Beşiktaş ligin ikinci yarısında da hem rakipleriyle hem kendi dertleriyle uğraşacak gibi...

Ligin en fazla gol atanı, seyir zevki en yüksek takımı olan Kasımpaşa’da ciddi bir kadro darlığı sıkıntısı var. Bunu ara transferde aşmaları ne kadar mümkün olur, kolay değil... Ama büyük tecrübe Mustafa Denizli’nin, “Yarışın içinde olacağız” iddiasına saygı duymak gerekiyor.

Malatyaspor derseniz yapacağını yaptı, başarının zirvesine çıktı. Bundan daha fazlasını yapabilirse, futbolseverlere mutluluk verir ama kolay değil...

Sonuç: Futbol yanılgılar oyunu... Peşin hükme yer yok. Öngörülerin çoğu zaman nasıl “tuş” olduğunu görüyoruz. Üstelik herkesin herkesi yendiği bir lig oynuyoruz. Buna rağmen ben tahminimi söyleyeyim; Favori: Galatasaray, Plase: Başakşehir...

İki puanı daha olsaydı!

Başakşehir Başkanı Göksel Gümüşdağ, VAR sistemini getirmek için çok uğraştı, çok mücadele verdi. Ama ligin ilk yarısında VAR’dan ciddi bir darbe yiyen de Başakşehir oldu. Fenerbahçe maçında nizami bir gol attılar, hakem iptal etti. Tam o sırada VAR’da arıza yaşandı ve olan Başakşehirspor’un golüne ve uçup giden iki puanına oldu. Başakşehir’in ilk yarı bitiminde iki puanı daha olsaydı bugün farklı şeyler konuşuyor olabilirdik.

Epureanu bir takıma bedel

Başakşehirli Epureanu tek başına takım gibi... Alanya maçında cezası nedeniyle oynamadı, Başakşehir savunması özellikle ikinci yarıda depreme yakalanmış gibi sallandı. “Bir adam bir takıma bedel” derler ya, Epureanu, Başakşehir için böyle bir oyuncu...

Galatasaray ilk yarının son haftasında puan farkını 6’ya indirince çok ciddi bir moral ve avantaj yakaladı. Tartışmasız Süper Lig’in en iyi kadrosu Galatasaray’da...

‘Şeklen’ değil, ‘cidden’ tehlike

İlk yarıyı tehlike bölgesinde bitiren takımların % 64’ü küme düşmüş. Bir başka ifade ile ilk yarıyı tehlike bölgesinde bitiren 72 takımdan 46’sı sezon sonunda bir alt lige gitmiş. “Fenerbahçe’ye bir şey olmaz” diyorlar. Elbette olmasın ama...

Fenerbahçe’nin hocası Ersun Yanal, Antalya maçından sonra takımın tehlike bölgesinde bulunmasıyla ilgili olarak, “Fenerbahçe şeklen burada” dedi. Hocaya saygılar ama bu görüşüne asla katılmıyorum. Fenerbahçe “şeklen” ve “cidden” tehlikede...

Opta istatistikleri ortada... Üç puanlı sisteme geçildiğinden bu yana, ilk yarıyı tehlike bölgesinde bitiren takımların % 64’ü küme düşmüş. Bir başka ifade ile ilk yarıyı tehlike bölgesinde bitiren 72 takımdan 46’sı sezon sonunda bir alt lige gitmiş. “Fenerbahçe’ye birşey olmaz” diyorlar. Elbette olmasın... Ama ligin en az gol atan takımlarından, ligin en fazla gol yiyen takımlarından biri Fenerbahçe... Santrforu sadece 1 gol atarak ilk yarıyı bitiren Fenerbahçe... Orta sahanın beyni olarak alınan futbolcusu rakip kalelere tek isabetli şut atamadan ilk yarıyı tamamlayan Fenerbahçe... Ligin en kötü futbol oynayan takımı da Fenerbahçe... Transfer ayında tam 11 oyuncu almasına rağmen takıma yararı dokunacak tek oyuncu alamayan da bu Fenerbahçe...

Kabul ediyorum, Ersun Yanal bu takımın mücadele gücünü, fiziki dayanıklılığını ciddi şekilde arttırır. Ama yetenekleri, yaratıcılığı son derece sınırlı, kalitesi neredeyse “sıfır” noktasında olan bu takımı asla istenen ve özlenen düzeye getiremez. Görüyorum ki, “Ersun Hoca bu takımı düzeltir” diye bir beklenti var. Bu doğru değil... İyi futbol, iyi futbolcu ile oynanır. Ersun Hoca takıma mesafe aldırır ama yeterli olmaz.

Çare diyorsanız belli: Comolli’nin müdahil olmadığı acil transferler... Önce çok kaliteli bir golcü... Sonra, acil ihtiyaca göre iki-üç transfer daha... Uzun vadede takımın tepeden tırnağa yenilenmesi, Comolli hasarlarının giderilmesi...

Ara transferde iyi adam bulunur mu? Zor... Bir kulüp işine yarayan bir oyuncuyu size verir mi? zor... UEFA bu harcamalara göz yumar mı? Zor... Nereden bakarsanız bakın, her şey zor.

Fenerbahçe ikinci yarıya deplasmanda Bursa maçı ile başlayıp içerde arka arkaya Göztepe ve Malatya ile oynayacak. Bu 3 maçtan 7 puan toplayamazsa, İstanbul’da Başakşehir, Beşiktaş ve Kasımpaşa gibi güçlü rakiplerle ile dış sahada, Galatasaray ile iç sahada oynayacağı maçlardan yeterli puanı alamazsa sıkıntı gerçekten büyük olur.

Sonuç: Fenerbahçe “şeklen” değil, “cidden” tehlikede...

Bu parayı nereden kazanacaksınız?

Gazetelerde okudum, Fenerbahçeli Alper, Romanya’da müteahhitliğe başlamış. Acaba ondan mı ortalıkta görünmüyor? Bırakın bu işleri kardeşim. Futboldan kazandığınız parayı nereden kazanacaksınız? Futbolda para var, şöhret var, popülerizm var. Sizlerde de Allah vergisi yetenek var, daha ne istiyorsunuz? Çıkın oynayın futbolunuzu, kazanın paranızı...

Neredesin Tosic?

Değerli meslektaşım Attila Gökçe’nin yazısında okudum. Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, “Galiba ruhumuzu kaybediyoruz” demiş. Başkan bunu söyleyince aklıma Tosic geldi. Sanki Tosic gitti, Beşiktaş’ın ruhu bitti. Tosic kendi kalesine goller attı. Tosic rakip kalelere goller attı, kırmızı kartlar gördü, kafasını gözünü yardı, ölümüne mücadele edip oynadı. Pepeler, Vidalar geldi ama ben Tosic’i ve Tosic ruhunu arıyorum. Sıkça kullanıyorum ama önemli: Bazıların varlğı, yokluğunda belli olur. Neredesin Tosic?

Karaman başrolde

Ünal Karaman, Süper Lig’de kesintili çalıştı, sürekli rol alamadı. Açık konuşalım, Karabükspor’dan Trabzonspor’un başına gelince de ciddi anlamda tartışıldı. Hatta 5-0’lık Malatya yenilgisi sonrası ayrılık şarkıları söylendi, “son maçı, son şansı” gibi ifadeler kullanıldı.

Ünal Hoca her şeyi ile zor bir kentte, Fenerbahçe galibiyeti ile hem kendinin hem de Trabzonspor’un kaderini ve istikametini değiştirdi.İyi maçlar oynadı, farklı galibiyetlere imza attı. Çok önemli gençleri ilk 11’in vazgeçilmez adamı yaptı. En önemlisi kazanırken de, kaybederken de, iyide ve kötüde tavrı, duruşu, üslubu hiç değişmedi. Saygıda kusur etmedi, saygısızlığı affetmedi.

Trabzonspor yıllar sonra şampiyonluktan söz ediyorsa, ben bu umuda yolculukta Ünal Hoca’yı başrole koyuyorum.

Önce Uğur’a bak

Sivasspor’un hocası Hakan Keleş maç sonu hakemi eleştirdi. Bu konuda Hakan Hoca’ya hak verdiğim yerler var. Ama Hakan Hoca hakemden önce kendi takımına, daha doğrusu Uğur’a baksın. Uğur, Galatasaray’ın ilk golünde penaltı yaptı, ikinci golünde Feghouli’yi kaçırdı ve müdahalede geç kaldı. Üçüncü golde ofsaytı bozdu. Bir savunmacın bu kadar büyük hatalar yapıyorsa hakemi konuşmaya sıra bile gelmez.

İşine gelince...

Bursaspor-Malatya maçını izliyordum. Bursaspor’un Latovlevici ile attığı gol VAR tarafından iptal edilince tribünler, “Yeter Yıldırım Demirören yeter” diye başladı. Aynı VAR sistemi 90+3’te Bursaspor lehine penaltı verdi. Penaltıyı at, üç puanı kap... Tam bir Devlet Kuşu ... Baktım tribünlerden çıt yok. Oysa golü iptal eden de VAR, son dakika penaltısını veren de VAR... İşine gelmeyince “Yeter Yıldırım Demirören”, işine gelince “tıs” yok.

LİGDEN NOTLAR

- Kabul, ligin en az gol yiyen (8) takımı Başakşehir... Ancak zirveye oynayan takımlar arasında en az golü (22) atan da Başakşehir...
- Çaykur Rizespor, Fenerbahçe’yi 3-0 yenip büyük sükse yaptı, o günden sonra iki yakası bir araya gelmedi ve sonunculuğa demir attı.
- Akhisar başlangıçta “umutsuz vaka”ydı. Cihat Arslan geldi, iyi sonuçlar almaya ve umuda yelken açmaya başladı.
- Kasımpaşa’dan Kemal Özdeş’in gidişine üzülmüştüm, Mustafa Denizli’nin gelişine sevindim. Şimdi iki hoca birden Süper Lig’de... İyi insanlar, iyi hocalar açıkta kalmamalı...
- Samet Aybaba görev yaptığı her kulüpte kendini riske atmak uğruna ısrarla gençlerin önünü açmaya çalışıyor. Bu bakımdan Samet Hoca’nın Bursaspor’da başarılı olmasını çok istiyorum.
- Kayseri’ye Hikmet Karaman gitti. İlk üç maçta iki galibiyet, bir beraberlik aldı. Süper başlangıç...
- Antalyaspor müthiş bir ilk yarı geçirdi. Özellikle deplasmanda en fazla puan toplayan takımlardan biri oldu. Bülent Korkmaz’a alkış...
- Malatya bu ligin belki de yabancı transferlerini en iyi yapan kulübü... Allah’ı var, Erol Bulut da bu kadronun hakkını fazlasıyla verdi.