27.05.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
Taksim 3 gün boyunca onların sayesinde bayram yerinden farksızdı. Hatta yıllardır türkü çalan barlar bile, onların gelişiyle yabancı pop çalmaya başladı. Tekel bayileri, barlar, Liverpool ürünleri satan işportacılar Şampiyonlar Ligi'nin en kârlılarından. Rekabet içinde olmadıkları takımlardan da gelenler olmuş; ama tek tük. Evertoon bir yana, en çok Manchester United'tan nefret ediyorlar, bu yüzden de Fenerbahçe'yi seviyorlar. Takımları için söyledikleri marşların çoğunu devrim şarkılarından aşırmışlar. Yanında "No Pasaran!" yazan devasa Che pankartı 3 gün boyunca asılı durdu, Taksim Meydanı'ndaki bir barda. "Sınıflar devam ediyor", "Sol düşünmek en güzelidir" gibi ideolojik içerikli pankartları asılıydı her yerde. En sonunda yapacaklarını da yaptılar. Eğitim-Sen'in kapatılması nedeniyle Taksim'de yapılan oturma eylemine destek verdiler ve Eğitim-Sen bayraklarıyla maça gittiler... Maçtan sonra Avrupa'nın en büyüğü olan takımın taraftarlarının taşkınlık yaptığını, kavgalar çıkarttığını sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Biralar ellerinde, marşlarla kutladılar şampiyon olmalarını. Bizimkiler değil Avrupa'nın, Türkiye'nin en büyüğü olunca birçok kavga çıktığı, hatta ölümler olduğu için bu durum elbet çok şaşırttı bizi. "Keşke bütün fanatikler onlar gibi olsa" demeden edemedik; biz Liverpoollular'ı çok sevdik. "You will never walk alone!" diye şarkı yapmışlar, sözlerini de tutmuşlar. Takımlarının asla yalnız yürümesine izin vermemişler. Gazetelere göre 50 bin Liverpool taraftarı takımını desteklemek için İstanbul'a gelmiş. Milan taraftarlarının kendi biletlerini bu "deli" İngilizlere sattıkları söyleniyor. Biz söyleyenlerin yalancısıyız. Bütün gazeteler maçtan bahsederken, maça dair ne anlatılır ki? Bizim aklımızda kalanlar; devre arasında sevinen Milanlılar ve üzgün Liverpoollular. 6 dakikada gelen goller, kalesinde dans eden Dudek. İşçilerin takımı, en son '84 Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde, başka bir İtalyan takımı olan Roma'yı, İskoç kalecisi Grobbelaar'ın dansıyla yenmiş ve Kupa'nın sahibi olmuştu. Maçı bırakalım ve Liverpool taraftarına dönelim. Kendimiz için değil, sizin için onlarla 2 gün geçirdik, bir nevi araştırmacı gazetecilik yaptık: Benim için Pele'nin Carlos Alberto'ya verdiği pasla, genç Rimbaud'un şiiri arasında bir fark yoktur. Kaleci de olsanız oyunu her zaman takip etmelisiniz. Brezilya'nın Corinthians takımında oynayan Joachim Isadore, oyunu takip etmemenin cezasını yaşayan kalecilerden. Rio Preto'ya karşı oynadıkları maçta Isadore tarihteki en hızlı gollerden birini yedi. Isadore köşesinde dua ederken, oyunun başladığını fark etmemişti.*** Haberiniz var mı? 100'er bin dolar istediler. Maşallah. Ben yöneticilik yaptım biliyorum, 25-26 futbolcu vardır kadroda. 100'er binden o eder 2 milyon 600 bin dolar. (Reha Muhtar-Futbol Ateşi, ATV) Ben yapmadım, ama biliyorum! Serhat Ulueren: "Benim geçmişimde bir nokta, bak nokta diyorum virgül bile değil, bir nokta kirlilik varsa bunu ortaya koymayan adam değildir" diyorum ve noktayı koyuyorum.Ersin Düzen: Tamam noktayı koyduk ve hemen Samandıra'ya gidiyoruz. (Telegol, Star) Nokta! Bahri Havadır: Ergun Gürsoy evde şu anda. Evde oturmayı yeğliyor. Şansal Büyüka: Ne yapacak? Çıkıp Şamdan'da eğlenecek hali yok ya! (Maraton, Lig TV) Seninki de laf! Osman Şenher: Can abi, sen Tümer gibi teknik oyuncuları seversin. Can Bartu: Ama Tümer çok tipsiz. Biraz daha gülmesi lazım! (Kanal Türk, Futbol VIP) Gülünce tipi düzelir mi? Ben spor yazarı olarak kendi meslektaşlarımı eleştirebilirim. Ama başkalarının eleştirmesine izin vermem. (Kazım Kanat - Futbol Ateşi, ATV) Diktatör müsün? Biz yüzde 30 civarındayız Türk toplumunda. Anadolu'nun en büyüğüyüz. Yüzde 50'ye çıktık. (Fenerbahçe Asbaşkanı Mahmut Uslu) Öbür şampiyonlukta yüzde yüz olucaz!