Asi ruh nasıl doğdu?

İçinde yol olan filmin yolculuğu da uzun olur haliyle. Çarşı’nın belgeseli Asi Ruh, geçtiğimiz hafta içinde heyecan, sevinç, hüzün ve keder taşıyan bir gala gösterimiyle nihayete erdi. Şimdi artık yeni bir yolculuk başlıyor bu belgesel için. Seyircisiyle kavuşmaya dair bir yolculuk artık bu. Diliyoruz ki gösterilen çaba kadar çok insana ulaşır bu film.
Futbola dair kitapların okunmadığı, filmlerin de pek izlenmediği bir ülkedeyiz. Hep anlatılır, bizim ülkemizde oyun değil, kazanmak sevilir diye. Biz, Asi Ruh’ta sevinmek için sevmeyenleri anlattık. Öyleyse bu oyunda kazanmaktan ötesini bulanlar seyredecek diye ümit ediyoruz. Asi ruh nasıl doğdu
Sinemanın teknik kısmından pek anlamam, benim bu filmdeki rolüm proje danışmanlığıydı. Görevimi kağıt üstünde bırakmamak için, sadece danışmanlık yapmak gibi bir lükse sığınmadım. Bazen elde telefon röportajları organize ettim, bazen de hikayeye dair fikirlerimi beyan ettim. Çünkü bütün ekip seferberlik halinde çekiyordu filmi.
Bu film, anlattığı  hikaye kadar dostça bir film oldu. Çarşı’nın popülaritesine sığınıp tez elden kotarılmış bir film olmaktan ziyade, uzun emeklerle, taraftar cefasını sindirerek çekilen bir film olmayı seçmişti kendisine. Adı ne olursa olsun, bir şey böyle bir emekle çıkıyorsa yola bence o şey iyidir. Eksikleri vardır; ama mesele şu ki iyi bir şey eksikten ziyade yanlışıyla yargılanmalıdır. Eksik her zaman vardır. Dünyamızda bilimden öte bir şey yoktur ki her buluş bir öncekinin reddine dayanır. Film nedir ki muhakkak daha iyileri çekilecektir. Zaten çekilmelidir de.

İmkansız aşk...
Asi Ruh, Çarşı’nın nasıl doğduğunu ve nasıl bir oluşum olduğunu çarpıcı örneklerle anlatmaya çalışırken bunları iki yıllık uzun soluklu bir takiple gösteren bir film. Ne tam bir belgesel, ne de tam bir kurmaca film. Asi Ruh, küçük bir çocuğun mahalledeki bir kadına olan imkansız aşkından hareketle tribündeki sevdayı işlemeye çalışıyor. İkisi de aynı tutkuyu içerir. İkisi de asla dokunamayacağımız bir sevgidir. Ve bu yüzden çok tutkulu, acılı ve bir o kadar da güzeldir.
Asi Ruh görürken, gösterirken öğrenmiştir de. Doğru bildiğimiz yanlışları da göstermiştir bize. Karşılaştığımız zorlukları aşmasını da. Bir filmin bir taraftar kolektifine dönüşmesi nasıl olurmuş onu da gördük. Yola çıkarken, taraftarın gazabına uğramayı da gördük. Ama her şey mutlu bitti. Bu yeterli...
Asi Ruh’u çekerken neler olmadı  ki. Rıza Hoca, Rize’nin başındaydı ve bir gün önce Beşiktaş’a yenilmişlerdi. Röportaj günü açılmayan telefonlarıyla kasıldık. Ya gelmezse diye. Kaptan, moralinin bozukluğunu atıp geldi. Her soruyu ısrarla tekrarlatmayı muziplik gösterisi haline getirdi.
Ve o günün akşamında babamı kaybettim. “Yastayız, kapalıyız” dedik.
Sonra devam etti çekimler. Rıdvan Dilmen röportaj sonrasında kameranın tripodunu sırtlayıp Ulus parkının merdivenlerini ağır ağır tırmanırken kameralar hâlâ kayıttaydı. Feyyaz Uçar’ın gözlüğünün vidası asistan arkadaşımız Hasan’ın elinde kalırken, Feyyaz Hoca lakabındaki kibarlığı bozmasa da bozulduğu hayli belliydi, “çocuklar bu röportaj bana pahalıya patladı” derken... İnceden gelen sitemi yüzümüz kızararak karşıladık.
Çarşı’nın önde gelen arkadaşlarıyla röportaj gününü ayarlamak ise Hollywood’un değme aktörleriyle çekim günü ayarlamaktan daha zordu; ama bu filmin en önemli ayağı da onlardı. Haklarını yemeden, “bu kadar da yoğun olunmaz ki” diye ufak bir dokundurma hakkımızdır sanırım.
Tribüncülük demişken, filmimizin başrol oyuncusu, tribün liderlerinden Murat’ın oğlu Umut Akyıldız’ın evinde çekim yaparken, tribün rantçılığından dem vuran yazarlar da bolca anıldı. İki odalı bir evde onuruyla yaşamaya çalışan aileyi görmeden, gazete köşelerinden yorum yapmanın ayıbını anlatmak da  şart oldu. 

Optik için...
Ve hasretle beklenen Optik Başkan’ın çekimlerden bir gün önce hayatını kaybetmesi... Bu filme dair ekibin eksik saydığı tek şeydir. Ve cenazesinde bile çekim yapmaktan vazgeçmiştir film ekibi. O gün çekilen acıyı bu filme malzeme yapmama kararı almıştır. Optik filmde yer aldı almasına ama bizim gördüklerimizden değil, derlediklerimizden hareketle yansıdı filme.
Ve zaten Asi Ruh, Optik’e adanmıştır...
Bu belgeselin kendisi kadar emekle hazırlanmış müziklerinden ve müzisyenlerinden de bahsetmeden olmaz. Tam sekiz müzisyenin eli değdi bu filme.Ve kalabalık bir orkestra eşlik etti onların besteledikleri müziklere. Kemal Sahir Gürel, Erdal Güney, İrşad Aydın, Hüseyin Yıldız, Ayşe Önder, Levent Güneş, Soner Akalın ve Mayki. Onlar bu filmin asi ruhuna çok şey katan notalar eklediler.
Bu filmin ekibi kadar filme emek veren tribüncüleri de belirtmek  şarttır. Bengi ve Alaattin çekimleriyle, Cihan Kaya fotoğraflarıyla filmi sahiplenmiş ve daha iyi olması için gönülden desteklerini sunmuştur. Filmin galası için koşturan, görev alan arkadaşlar hepsi bu filmin ekibidir hepsine sonsuz teşekkürler.
Pancard Film’in ilk ürünüydü Asi Ruh... Dilerim ki arkası  gelir. 

Sitem...
Son olarak Sergen Yalçın, Gökhan Keskin ve İlhan Mansız’a değinmek istiyorum. Bu filmde olmaları gerekiyordu, olmalıydılar. Fakat bu filmin Beşiktaş taraftarı için değerini ve önemini kavrayamadılar. Çekim talebimizi reddetmekten ziyade, oyaladılar, yanıtsız bıraktılar. Olsun onlara da teşekkürler.
NOT: Asi Ruh Haziran ayının ortalarında Kalan Müzik ve Pancard etiketiyle DVD olarak yayınlanacak. Filmin yanı sıra filmin 17 şarkılık müzik albümü de yanında hediye olacak. Sonbaharda da Asi Ruh kitap olarak okurlarıyla buluşacak.

Haberin Devamı

Coğrafya kaçtı?
Uruguay’ın Avrupa’da ne başarısı var?  
(Sergen Yalçın - NTV Spor) 

Haberin Devamı

Değil Abi!
Adnan Galatasaray’ın ve senin en büyük şanssızlığın şu anda Galatasaray Başkanlığı unvanını taşımandır. Galatasaray’ı ikiye, üçe, hatta ona bölmeye hakkın yok. Hakan’ı yem olarak herkesin önüne atmaya da hakkın yok. Niye ortaya çıkıp söyleyemiyorsun, ‘Hakan sen bu sene futbolcu olarak kadromuzda yoksun’ diyemiyorsun da binbir dereden su getiriyorsun. Yok Hakan’a 5 senelik kontrat diyorsun, yok ‘Hakan’ı okulların başına getireceğim’ diyorsun. Hakan’a unvan kazandırıp ona kendini affettirmek isterken kulübü ne durumları düşürdüğünün farkında mısın?  
(Turgay Şeren - Akşam)

Haberin Devamı

LeBron James’le karıştırdın galiba!
Kazım 1.95. 1.95’lik adamdan sağ  kanat yaratmaya çalışıyorlar, 1.95’lik adamı santrforda kullanmayı kimse düşünmüyor.  
(Göktuğ Sevinçli - Euro Gool, TV8)

Hep birlikte!
Demirören yönetimi mi? Artık bu konuda bir şey söylemiyorum. Bırakın yandaş tuttukları gazetelerine manşetler attırdıkları arsaları Beşiktaş’a kazandırmayı, ellerindekini kaybetmesinler ayakta alkışlayacağım.      
(Fatih Doğan - Pas Fotomaç)

Saygı bizden!
Biz bildiğimiz doğruları her zaman ve her yerde söylemeye devam edeceğiz... Biliniz ki Allah’tan gayrı korktuğumuz da yoktur... Saygılarımla..
 (Yakup Sevindik - Fotospor)

Iıı!
Demirören’e soruyorum; 19 Mayıs günü temel atacağım dediğin gün ben de elimde kazma kürek bir amele gibi çalışırım dedim. O gün geldi geçti. Peki ne oldu? Beşiktaş başkanı sözünü tutamayan başkan oldu. Yakıştı mı?      
(Kazım Kanat - Sabah)

İsterseniz şampiyon da olun!
Üç hazırlık maçının ikisini kazandık. İstesek oyunu tutar, Uruguay maçını da kazanırdık.     
(Fatih Terim)

Gordon’u kim aldı?
Seric’i daha takıma gelmeden yerden yere vurmaya başladılar. Ancak Gordon Schildenfeld’le kıyaslarsanız, Maradona’yı transfer ettik.
 (Sinan Engin - Lig TV)

Aman aman aman!
Düşünün bir defa Portekiz karşısında böylesine hatalar yaparsak o Ronaldo bizi ne yapar düşünemiyorum bile.
 (Ahmet Çakar - Sabah)