Şansal Büyüka: Sergen Yalçın gelecekse sezon başında gelmeli

ŞANSAL BÜYÜKA İLE DOBRA DOBRA

“Okumasını bilirsen, her insanın bir kitap olduğunu görürsün” demişler. Bilmek ve görmek önemli... Sivasspor’u bu kadar başarıya götüren iki sihirli kelime... Özellikle görmek... Konuyu açalım;

- Appindangoye, geçen yıl ikinci ligde oynuyordu. Sezon başı Sivasspor’a geldi, yarım sezonda ligin en iyi stoperi oldu.
- Diğer stoper Caner Osmanpaşa küme düşen Akhisar’dan geldi, ligin en sağlam stoperleri arasına girdi.
- Beşiktaş’ın beğenmeyip kiraladığı stoper Fatih Aksoy’dan müthiş bir orta saha oyuncusu yarattı.
- Kırk yıllık sol bek Ziya’yı adam yokluğunda orta sahanın vazgeçilmezi yaptı.
- Uğur Çiftçi, küme düşen Gençlerbirliği’nden geldi, bugün milli takıma göz kırpıyor.
- Menemenspor’dan alınan Mert Hakan, geçen sezon bir oynuyor, bir oynamıyordu. Bu sezon ligin en değerli bir-iki orta saha oyuncusundan biri oldu.
- Yatabare, Trabzon, Konyaspor, Karabükspor, Türkiye’de hiçbir takımda “dikiş tutturamadı”, Sivasspor’da ligin en etkili santrforlarından biri haline geldi.
- Erdoğan Yeşilyurt... Altınordu’dan... Son dakikaların rotasyon oyuncusuydu. Bu sezon takımın vazgeçilmezlerinden biri olacak kadar aşama yaptı.
İster “yetenek avcısı” deyin, ister “Cilacı ustası”... Bu Rıza Çalımbay, sağa-sola savrulmuş, sıradan olmaktan öteye geçemeyen oyuncularla yılmadan-bıkmadan uğraşıyor, kazanıyor, oynatıyor, parlatıyor.

Hazıra konmaya alışmış, transfere doymayan, mevcuttan fırsatlar yaratamayan, kulüpleri borç batağına sokan çoğu hocaya Rıza Çalımbay örnek olsun.
Arayın bulun... Uğraşın kazanın... Oynatın parlatın... Kolaya kaçmayın... Rahatı seçmeyin... “Atom Karınca” gibi çalışın. Aslında Rıza Çalımbay, kulüplere ve hocalara “Bataktan çıkışın” yolunu gösteriyor. Tabi “Kısa yoldan” gitmeyi ve hazıra konmayı alışkanlık haline getirmeyenler için...

Sivas’a haksızlık!

Beşiktaş’ı son Sivas yenilgisi için yerden yere vuranlar var. Bu görüşe katılamam. Beşiktaş en azından müthiş mücadele etti, müthiş baskı kurdu ama Sivas direnişini aşamadı.
Bu sonucu Beşiktaş’ın kötülüğüne bağlarsak, Sivasspor’un muhteşem savunma anlayışına, geçiş oyunundaki kusursuz planına, hücum anlayışına ve yakaladığı çok önemli pozisyonlara en hafif deyimi ile “haksızlık” etmiş oluruz.

Sağ ve sol sıkıntılı

Fenerbahçe, beklerinin önüne iki klasik kenar adamı bulamazsa, bu hafta Başakşehir, sağdaki ikilisi Caiçara - Edin Visca, soldaki ikilisi Clichy-Elia ile Fenerbahçe’yi büyük sıkıntıya sokar.

Fenerbahçe kazanıyor ama kötü oynuyor. Özellikle kenarlarda çok ciddi sıkıntıları var. Sayalım;
- Sağ bek İsla’nın önünde kim oynuyor? Eğer bu oyuncu Tolga Ciğerci ise olmuyor. Ozan Tufan’ı zorunluluktan sağa kaydırınca Fenerbahçe’nin merkezdeki gücü çok ağır bir darbe yiyor. Ozan, rakip kaleye hızlı ve dikine giden, giderken adam eksilten, toplara iyi vuran bir oyuncu... Kenara gidince bütün bu özellikleri ve katkıları “rafa” kalkıyor.
- Solda zaten Dirar sol bek değil... Önünde bir de Max Kruse olunca sürekli tek kalıyor. Savruluyor, dağılıyor. Kruse derseniz, kenarda etkinlik adına zaten “sıfır” çekiyor. Dirar’ın önünde klasik çizgi adamı olmalı, Kruse, tek etkili olduğu yer santrfor arkasına kaymalı...
- Fenerbahçe beklerinin önüne iki klasik kenar adamı bulamazsa, bu hafta Başakşehir, sağdaki ikilisi Caiçara - Edin Visca, soldaki ikilisi Chily-Elia ile Fenerbahçe’yi büyük sıkıntıya sokar.

Kural değiştirmek bu kadar mı zor?

Vedat Muriç’in kırmızı kartı kaç gündür gündemde... Fenerbahçeliler, “Bilerek görmedi” diyor. Fenerbahçe’ye karşı olanlar “Bilerek gördü” diyor. Hangisi doğru...
Unutmayalım, taraftar neyi istiyorsa, onun gerçek olduğuna inanır. Taraftar ‘doğru’yu futbolun kurallarında değil, kendi pozisyonuna göre arıyor. Bu kadar tartışmaya, kavgaya, ortalığı bulandırmaya ne gerek var? TFF şu garip kuralı yıllardır değiştiremedi: Kupada kart gören cezasını kupada çeksin. Ligde gören ligde çeksin. Kuralı değiştirmek bu kadar zor mu? Millet zaten birbirine dalmak için bahane arıyor, bu malzemeyi niye verirsiniz, kavgayı niye beslersiniz?

F.Bahçe ile Juve arasındaki fark!

UEFA raporundan çarpıcı bir tespit daha; en borçlu kulüpler sıralamasında F.Bahçe 334 milyon euro ile 6. sırada... Fenerbahçe’nin hemen üstünde 372 milyon euro ile İtalyanların dünya devi Juventus var. Fenerbahçe ile arasındaki fark sadece 36 milyon Euro...
Juventus’un servet değerinde Ronaldo’lu, Dybala’lı, Matuidi’li, Merih Demiral’ın da aralarında bulunduğu dünyanın en iyi savunmasına sahip bir kadrosu var. Juventus, Şampiyonlar Ligi ile adeta akraba yaşıyor. Dünya, Avrupa şampiyonlukları var. Uluslararası başarıları, kupaları say say bitmez. Fenerbahçe’nin keşke Juventus gibi böyle servet değerinde bir kadrosu, say say bitmeyecek uluslararası başarıları ve kupaları olsaydı da, varsın 36 milyon euro daha fazla borcu olsaydı...

Böyle batarsın

UEFA’nın raporu açıklandı, okuyalım; Avrupa’nın en fazla gelir yaratan 7. Ligiyiz. Buna rağmen 263 milyon euro ile Avrupa’nın en fazla zarar eden ligiyiz. Normal, aksi olsa şaşardım.
- Bire alacağın adama, üç-beş katını sayarsan...
- Transferde bu kadar karavana atarsan...
- Futbolcuya alırken verir, kurtulmak için verirsen...
- Her sezon 10-15 oyuncu alıp, bir o kadar gönderirsen...
- Alt yapıdan tek oyuncu çıkartıp oynatamazsan...
- Liginde bir emekli cenneti yaratırsan...
- Transferden gözü doymayan hocalarının her dediğin yaparsan...
- Menajerlerle birlikte çalışan “naylon” yöneticilere sahip olursan...
- Olmayan parayı har vurup harman savurursan...
- Tribünlerin bitmek bilmeyen isteklerine teslim olursan...
Böyle batarsın...

Yalçın sezon başı gelmeli

CNN Turk’te “Limitsiz futbol” programında, Beşiktaş tribünlerinin istediği Sergen Yalçın ile ilgili bir anket yapıldı. Katılımcıların yarısından fazlası, “Hemen göreve gelsin” oyu kullandı. Böyle bir uygulamada Abdullah Avcı’ya haksızlık, Sergen Yalçın’a yazık edilmiş olur. Sergen, henüz kendini bulamamış, iyi kurulamamış bir kadroya gelse, sezon sonuna kadar ne yapabilir? Sergen Yalçın gelecekse, sezon başı gelmeli... Hem kendisi, hem Beşiktaş için doğrusu budur.

Transfer budur

Nwakaeme’yi İsrail gibi futbolda gözden uzak sayılabilecek bir ülkeden bulup getiriyorsan, Sörloth’u, Premier Lig’de Crystal Palace forması ile 16 maç oynayıp, gol adına “sıfır” çekmesine rağmen bir ışık görüp transfer edebiliyorsan; ben bu adamları bulanları, bu transferi yapanları gönülden tebrik ederim. Fazla söze gerek yok; Yöneticilik budur, transfer budur.

Saat gibi!
Trabzonspor’dan Ünal Karaman gitti, yardımcısı Hüseyin Çimşir geldi. Gördük ki şimdilik değişen bir şey yok. Trabzonspor saat gibi çalışıyor; Tik-tak... Tik-tak... Değişen sadece saatin bir koldan, diğer kola geçmiş olması... Ne duruyor, ne geri kalıyor... Saat gibi çalışıyor.

O sene, bu sene

Bu ifade artık alışılmış bir slogan olmaktan ve her fırsatta kullanılmaktan çıktı. Bu sene için Trabzonspor gerçeği haline geldi. Evet, o sene, bu sene... Kaç yıldır hiç bu kadar yakın, hiç bu kadar sahici olmamıştı; O sene, bu sene...

5 dakikada 3 gol yenir mi?

Rakip ne kadar etkili olursa olsun, 5 dakikada 3 gol yenir mi? Kasımpaşa, deplasmanda Trabzonspor’dan 5 dakikada 3 gol yedi. Süper Lig’de Kasımpaşa gibi bu kadar çabuk dağılan, savrulan, yıkılan ikinci bir takım yok. Kasımpaşa’da geçmiş yıllarda kusursuz bir “kadro mühendisliği” yapılırdı. Son iki sezondur bu yapılmıyor ve kötü yönetiliyor gibi...

Denetleyin ama öldürmeyin

Beşiktaş’ın kulüp harcama limitleri % 31.5 faize göre hesaplandı. Faizler şimdi %15, belki daha düşük... Beşiktaş itiraz etti, “Yüzde 15’ten hesaplansın” dedi, kabul edilmedi. Beşiktaş’ın transferde eli-kolu bağlandı.
Fenerbahçe, Bankalar Birliği ile yapılacak “yeniden yapılandırma”nın şartlarını çok ağır buldu, “Bu ölüm fermanı” dedi. Başka iki banka ile yeniden yapılanmaya gitti, kabul edilmedi. Fenerbahçe’nin transferde eli kolu bağlandı.
Geçen hafta da yazdım; kulüpleri disipline etmek şart... Ama önlerini kesmek, yan yollardan, hatta arkadan dolanmak, transferlerini engellemek en azından “iyi niyetten” yoksun görünüyor.

HAFTANIN  TOP 5 GOLÜ

1. İrfan Can (Başakşehir)

2. Nwakaeme (Trabzonspor 2. golü)

3. Sosa (Trabzonspor)

4. Edin Visca (Başakşehir)

5. Emre Akbaba (G.Saray)

Koltuklar boş ama...

Benim bildiğim UEFA, ayakta seyirciye pek sıcak bakmıyor. Özellikle güvenlik açısından son derece sakıncalı buluyor. TFF, buna rağmen, hiç başka önceliği yokmuş gibi, talimat değişikliği ile “ayakta seyirciyi” serbest bıraktı. Statlar dolsa canım yanmayacak. Statlarda koltuklar boşta, seyirci ayakta...

Allah’tan VAR düzeltti

Galatasaray’ın Emre Akbaba ile kazandığı ilk gole yardımcı hakem nasıl “ofsayt” bayrağı kaldırdı, inanamadım. Uykulu gözle maçı izleyenlerin bile rahatça gördüğü pozisyonu, görevi “görmek” olan hakem nasıl göremedi? Bilmece gibi... Allah’tan “VAR” yanlışı düzeltti de yeni bir kıyamet kopmadı.

Ölçüyü tutturamıyoruz
Nagatomo bir anda nasıl gözden düştü, Saracchi bir maçta nasıl kahraman oldu anlamadım. Batırırken de, çıkarırken de ölçümüz yok. Hep uç noktalardayız. Ligin en az gol yiyen takımı olan Galatasaray’da Nagatomo’nun takımı yaktığını pek hatırlamıyorum. Hücumdaki etkinliği, uzaktan şutları, hatta golleri halen aklımda... Eğer pahalı değilse, eğer yaşı sorun değilse, Galatasaray için önemli bir oyuncu... Saracchi kabul, iyi oynadı. Ama bir maçta bazılarının yaptığı gibi “kahraman” noktasına taşımak gerçekten çok abartılı... Futbolda “normal ölçüyü” tutturmakta zorlanıyoruz.

Hoca ne derse

Fatih Terim, farklı ve güçlü bir hoca... Hatta bir hocadan çok daha fazlası... Hoca ne derse o... Hocanın söylediğine seyirci de uyar, başkan ve yönetim de... Fazla sürmez, Arda’nın Galatasaray formalı görüntüsü, bir-iki güne kalmaz, manşetleri süsler. Hayırlı olsun.