Şansal Büyüka

Şansal Büyüka

sansal.buyuka@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Muhteşem bir ligi ve lig tarihinin en büyük heyecanını yaşadık. Maçın bitimine 50 saniye kalmasına rağmen, şampiyonun adını koyamayan bir yarışa ilk defa tanıklık ettik.
Beşiktaş, sezonun büyük bölümünde ortaya koydugu “güçlü oyun”la zaten kamu vicdanında şampiyon ilan edilmişti. Ama son haftalarda sakatlıklara ve özellikle şampiyonluk yarışının gerilimine teslim olunca yalpaladı, kredisini kaybetti, Galatasaray’a ciddi bir şans verdi ama şampiyonluğu vermedi.
Alın terine, emeğe, yarıştaki performansa hakça yaklaşalım ve zirve yarışındaki sıralamanın futbolun adaleti olduğunu kabul edelim. Şampiyonluk Beşiktaş‘ın hakkıydı, ikincilik Galatasaray’ın, üçüncülük Fenerbahçe‘nin... Futbolun adaleti “kuyumcu terazisi” gibi doğru tarttı. Gram şaşmadı...
Galatasaray‘ın ve Fatih Terim‘in çok uzun yıllardır “staretejik” bir maçı kaybettiğine görmedim. Son haftalara iddialı girip şampiyonluğu kaybettiğini hiç rastlamadım. Aslında gene kaybetmediler, şampiyon olmalarına Beşiktaş takımı ve Galatasaray karşısında averaj takımı olmayı kabul etmeyen Malatya izin vermedi.
Aslında Malatyaspor ve Göztepe, ortaya koydukları mücadele ile futbolun namusuna sahip çıktılar. Galatasaray‘dan bu sezon giden Adem Büyük, attığı golle Galatasaray‘ın kolunu kanadını kırıp, moralini sıfırladı.
Beşiktaş’tan yetişen Kartal Yavrusu Atınç Nukan, Göztepe‘nin beraberlik golünde asisti yapan adamdı. Malatya ile Göztepe bu mücadeleleri ile haysiyet cellatlarına, namus suikastçılarına, dedikodu yazarlarına ve yorumcularına fırsat tanımadılar.
Süper Lig‘in 40 haftalık yarışında şampiyonun adını sadece 2 golün belirleyeceği kimsenin aklına gelmezdi. Galatasaray aslında bu averajı bir önceki maçta, Denizli karşısında kaçırdı. İkinci yarının tam yarım saatinde yan gelip yattı ve bedelini şampiyonluğu kaçırarak ödedi.
Malatya maçında aynı şans gene eline geldi. Hem son vuruşları iyi yapamadılar, hem de kaleci Ertaç‘ı, savunmanın sağlam adamları, özellikle Hadebe, Wallece, eski Galatasaraylı Semih Şentürk ve Kerim Hafez gibi futbolun namus işçilerini geçemediler.
Galatasaray, “Mayıslar bizimdir” sloganını haklı olarak içselleştirmiş olsa bile, bu yarışta mart ayında çok ağır yaralar aldı ve sonrasında kalktığı depara rağmen burun farkıyla işi kaybetti.
Galatasaray, “Mart kapıdan baktırır, puana hasret bıraktırır” misali, neyi var, neyi yok, bütün iddiasını, bütün puanlarını mart ayında saçıp savurdu. Fatih Terim‘in cezalı haftaları, Galatasaray‘ın kayıp haftaları oldu. Kulüp içi taht kavgaları, yalnızlaştırılan Fatih Terim, şampiyonluk inancını çoktan kaybeden ve hocaya karşı tavır sergileyen Başkan ve yönetim bu sonu hazırladı.
Son pişmanlık neye yarar, her şeyin bedeli var misali Galatasaray, mart ayındaki kaotik ortamın, Denizli maçında boşa harcanan dakikaların, hovardaca kaçırılan pozisyonların çok ağır faturasını ödedi. Fatih Hoca‘nın iki yılı arka arkaya ıskaladığını ilk defa görüyorum. Fatih Terim‘in bir ara bütün dikkatini rakip kulübün başkanına, TFF‘ye, hakemlere, hatta kendi başkan ve yönetimine çevirip, saha motivasyonunu kaybedişine ilk defa tanıklık ediyorum.
Bütün bunlardan sonra Galatasaray şampiyon olsa, biliyorum ki toplumun büyük bir kesimi, “Beşiktaş‘a yazık oldu” diyecekti.
Galatasaray için bir teselli var: Sezonu kendisinden daha iyi oynayan bir rakibe, Beşiktaş‘a kaybetti. Her şey zamanla unutulur; tarih şampiyonu yazar. Şampiyonun adı Beşiktaş... Tebriği, takdiri, alkışı hak ediyor. Hadi o zaman...