01.10.2025 - 07:17 | Son Güncellenme:
SPOR SERVİSİ
Şampiyonlar Ligi'nin ikinci haftasında evinde Liverpool'u konuk eden Galatasaray sahadan 1-0 galip ayrılarak tarihi bir zafer elde etti. Sarı-kırmızılı takımın futbolunu Milliyet yazarı Osman Şenher köşesinde değerlendirdi.
OSMAN ŞENHER: GERÇEK GALATASARAY BU (MİLLİYET)
Kolay değil Frankfurt maçından sonra Şampiyonlar Ligi’nin favorilerinden bir tanesi olan Liverpool’u yenmek. Önce Okan Buruk, sonra futbolcuları alkışlamak lazım. Hoca Liverpool’u müthiş analiz etmiş. Rakibe boş alan bırakmadılar. Hava toplarında ilk hamleleri Galatasaray yaptı. Süper Lig’deki handikaplar ve hataların hiç birini tekrarlamadı. Takım olarak hücuma gittiler, defansa geldiler. Orta sahanın kontrolünü maçın hiç bir dakikasında rakibe vermediler.

HAYATININ FUTBOLUNU OYNADI
Ismael Jakobs sol bekte hayatının futbolunu oynadı. Tek kelimeyle mükemmeldi. Gol çizgisinden de bir top çıkardı. Aynı şekilde sağ bek Singo gerçek bir sağ bek olduğunu enerjisiyle, gücüyle ve tekniğiyle doksan dakika gösterdi, oyundan hiç düşmedi, hata yapmadı. Kaleci Uğurcan yine kalesinde devleşti. Sanchez ve Abdülkerim hatasız oynadılar, risk almadılar. Torreira ile Lemina, önlerinde İlkay müthiş bir orta saha oldular. Hem defansif anlamda hem de ofansif anlamda. Rakip atakları yerinde müdahalelerle kesip sonra da hücuma çıktılar.
OSIMHEN ÇOK BÜYÜK BİR SANTRFOR
Barış Alper özellikle ilk yarıda çok etkiliydi. Kaleciyle karşı karşıya kaldı, golü atamadı ama ikinci deparında takımına penaltı kazandırdı. Yunus da ileri gitti, defansına geldi yardım etti, sahada kaldığı müddetçe vazifesini yaptı. Osimhen’e ayrı bir parantez açıyorum. Gerçekten çok büyük bir santrfor. Resmen Liverpool defansını hırpaladı ve dövdü. Neticede sarı-kırmızılılar dün gece kazanmak için taraftarıyla bütünleşerek her şeyi yaptı. Galibiyeti hak ettiler helal olsun!

HİÇ UTANMAYACAKLAR MI?
Şimdi merak ediyorum; Eintracht Frankfurt maçından itibaren ‘Okan Buruk gitsin’ diye bas bas bağıranlar, ‘Liverpool, Galatasaray’ın içinden geçer’ diyenler hiç utanmayacaklar mı? Ne demek yani bir takım Şampiyonlar Ligi’nde bir mağlubiyet aldı diye hoca mı gönderilir? Üç senedir bu takımı hangi teknik adam şampiyon yapıyor? Her neyse bunları konuşacağız. Futbolumuzu kirletmek isteyenlerle biz de mücadele edeceğiz.

CEM DİZAR: MUAZZAM ENERJİ (FANATİK)
Maç öncesi oluşturulan genel atmosferin aksine tam da beklediğim gibi sahadaydı Galatasaray. Güçlü rakibe karşı güçlü oyun. Tıpkı bir önceki Frankfurt maçının ilk devresinde olduğu gibi. Fark, bu kez devreyi 1-0 önde bitirmiş olmalarıydı. Liverpool’un güçlü yanlarına güçlü engeller koyarken sol taraftan da Barış Alper Yılmaz’ın koşularına alan yaratacak kadar rakip savunmayı öne alacak uygulamaları hayata geçirdiler. Bunu da topla daha çok haşır neşir olan rakibi ceza sahası önünde kalabalık karşılayarak sağladılar. Lucas Torreira ile Mario Lemina’nın öncü kesiciliğinden sızanları da başta Ismael Jakobs olmak üzere savunmacılarıyla başarıyla erittiler. Evet penaltı öncesi üst üste ciddi üç tehlike yaşadılar kalelerinde ama devre sonuna doğru en az üç tehlikeli tehdidi de yaşattılar Liverpool kalesinde! Merak, bu direnci ve sayısal olarak az olsa da pratik ama olgun hücumları ikinci devre de sürdürüp sürdüremeyecekleriydi. İİkinci devreye Liverpool iyi başlamış görünse de Victor Osimhen ile biri gole çok yakın ciddi girişimleri sürdü Galatasaray’ın. Sakatlığın etkisini tam anlamıyla astlatamadığı gözlenen Osimhen geçen sezonki gücünde olsa Arne Slot ile bu sezon çok para harcayan Liverpool’u İİngiltere’de tartışmalı günlerin bekleyeceği muhakkaktı.

OYNANMADAN KAZANILMAZ
Uğurcan Çakır’ın da kurtarışlarıyla son bölüme önde giren Galatasaray tüm sahayı muazzam bir enerjiyle kaplayarak maçı galibiyet dengesinde tutmayı başardı. Sona doğru Liverpool düzenli oyundan uzaklaşıp ‘ihtimal belirsizliği’ne top atmaya başlayınca Okan Buruk’un şöhretli transfer Leroy Sane’siz planı enerjiyle de birleşince Galatasaray maçı kazandı. Yani neymiş? Hiçbir maç oynanmadan kazanılmadığı gibi peşin peşin de kaybedilmiyormuş. Futbol bir kez daha gösterdi ki her güçlüğün mutlaka bir çözümü bulunuyor.
TUNÇ KAYACI: BÜYÜK SÜKSE (FANATİK)
Böyle bir ilk yarı oynadıktan sonra neden olmasın dedirten bir karşılaşmaydı. Rakip malum mapalı kutu değil Premier Lig’in lideri Liverpool. O zaman yapılması gereken iyi konsantre minumum hata ve rakibi baskıyla hataya zorlamak. Hemen hemen ilk 45 dakikada bunların hepsini yaptık belki gol penaltıdan geldi ama çok kiritik gol pozisyonları da yakaladık ama değerlendiremedik. Bu oyunda kilit olan orta alanımızdı. Okan Buruk; Lemina, Torreira ve İlkay’dan oluşan orta alan Liverpool orta alanına kafa tutarken boş topları da Yunus’un klas ayaklarına bırakmıştı. Nitekim önemli asistler da Yunus rakip savunmayı tehdit etmeyi başardı. Tabii ki bütçesi bizim 3 katı olan güçlü bir kadro karşısında hem gol ararken hem de gol pozisyonu vermemek çok kolay değildi. Nitekim öyle pozisyonlarda verdik ama savunma ve kalecimiz yerinde müdahaleler yaparak rakibe gol izni vermedi. Gerçekten rüya gibi bir ilk yarı oynadık ve soyunma odasına 1-0 önde girmeyi başardık. Gerçekten bu maç öncesi Frankfurt‘a 5-1 kaybetmenin moral bozukluğu ve tedirginliği ile çıkmıştık soru işaretleri çoktu. Okan Buruk ilk yarı itibarıyla bütün sorulara cevap vermişti ama asıl olan 90 dakikayı böyle bitirebilmekti.

SONUNU GETİREBİLMEK
İkinci yarı mutlak iki golü Osimhen ile değerlendiremedik. Nijeryalı golcü gerçekten atsa belki maçı erken koparma şansımız olabilirdi. 70’te Osimhen sakatlandı ve çıktıktan sonra Buruk’tan Sallai hamlesini gördük. Böyle dayanıklılık ve güç isteyen bir karşılaşmada Macar oyuncu, doğru bir tercihti. Şampiyonlar Ligi arenasında alınacak bir Liverpool galibiyeti büyük sükseydi ve Sarı-Kırmızılı ekip gerçekten kazanmak için büyük bir konsantre ile oynadı. Son bölümde Liverpool baskısı altında geçerken cansiparene savunma yapan bir Galatasaray vardı sahada. Gerçekten Şampiyonlar Ligi’nde geceyi damgasını vuracak bir oyunu güzel bir skorla bitirmek çok çok önemliydi.