Milli takım hocası kim olmalı

Ne zaman milli takımla ilgili bir tartışmaya başlansa, birtakım klişelerle sağlıklı münazaranın önü kapanıyor. “Ekolümüz yok” klişesi mesela... 21’inci yüzyıldayız, futbol durmadan değişiyor/evriliyor. Hem bu dönüşüme ayak uydurmak istiyoruz, hem de kusursuz tanımlanabilir bir futbol ekolüne sahip olmak! Tamam, sert esen değişim rüzgârları İngiliz/Alman/İtalyan futbol ekollerini bütünüyle sarsmaz. Ama bizim de artık İngiliz/Alman/İtalyan olmadığımızı, futbolun anavatanları arasında sayılmayacağımızı, o yüzden ekol tanımımızı ancak bu yıllarda yaptığımızı kabul etmemiz lazım.
Bir de bu işin komik bir tarafı var: Bütün Avrupa, “Sizin bir futbol ekolünüz var” diyor, biz “Hayır yok hemşerim” diye diretiyoruz! Avrupa Şampiyonası’nda Cristiano Ronaldo’ya Türk futbolunu nasıl tanıdığı sorulduğunda “Sert, mücadeleci, vazgeçmeyen bir oyun” oynadığımızı söylemişti. Avrupalı meslektaşlarımız, “Türkler otobüse binmeden maç kazanılmış sayılmaz” diyorlar. Bence bu tarif de, gayet yeterli bir “futbol stili/ekolü tanımı” .
* * *
Milli takım tartışmalarını şu günlerde baltalayan ikinci klişe de şu: “Zaten 80 yıllık Dünya Kupası’na iki kez gidebilmişiz. Şimdi kupaya katılmamayı nasıl başarısızlık addederiz?”
Bunun basit yanıtı da şu: Türk futbolunu 1996 öncesi ve sonrası diye iki evreye ayırmamız lazım. 1996’ya kadar zaten toplam 1 büyük turnuvaya gitmişiz ve dünya futbol haritasında sadece kötü bir figüranız. Ama 1996 sonrası yapılan 7 büyük turnuvanın 4’ünde varız. Milenyumun 5 büyük turnuvasının üçünde son sekize kalmışız. DK2010 kurasına ikinci torbadan giriyor olmamızın, normal şartlarda grubu ikinci sırada bitirmemiz gerekmesinin nedeni de bu.
Ayrıca UEFA kulüpler sıralamasında yerimiz 11’incilikken, yarın açıklanacak milli takımlar listesinde Avrupa 20’nciliğine ineceksek bu işte bir başarısızlık var demektir.
* * *Milli takım hocası kim olmalı
Bu aralar bütün sağlıklı tartışmaları engelleyen son klişe de, “Takımımızın iskeleti yok” iddiası... Kalede Volkan... Defansta G.Gönül, Servet ve Hakan... Ortada Arda, Emre ve Hamit... İleride Tuncay... Milli Takım hocası kim olursa olsun, bu oyuncular sağlıklıysa onları oynatmama ihtimali var mı? İdeal 11’inden 8-9’unu bulmuş bir ulusal takımın, “Yetenekli bir nesil yakalamadığını” veya “iskeleti bulunmadığını” söylemek ciddi bir haksızlık sayılmaz mı?
Oysa bizim gerçek sorumuz şöyle olmalıydı: “Gayet sağlam bir iskelete sahip olmamıza rağmen, neden alternatifli bir kadro oluşturamıyoruz, neden bu oyuncuların etrafını dolduramıyoruz?”

Haberin Devamı

Altyapıya Avcı
Dolduramıyoruz, çünkü kaynaklarımızı verimli kullanamıyoruz. Herkes TFF’nin A Milli Takım hocasını nasıl seçeceğine odaklanmış, ben alt yapı koordinasyonunu nasıl yapacaklarına bakıyorum. Yazılanlara göre Terim’le birlikte bütün alt yapı hocaları da görevlerinden ayrılıyormuş. Eğer sizin alt yapı koordinasyonunuz A Milli Takım hocanıza bağımlıysa, her teknik adam değişikliğinde sisteminiz temelden dağılıyorsa alttan doğru ürün almayı nasıl bekleyebilirsiniz ki?
Bir önceki Avrupa U19 Futbol Şampiyonası’na katılan 8 ülkenin 7’sinin hocalarının çalışma süresi ortalamaları tam 14 yıldı. Bizim hocamız Cem Pamiroğlu 1,5 yıldır görevdeydi, turnuvadan sonra o da değişti zaten!
O turnuvada Avusturya’yı çalıştıran Gludovatz’ın ulusal takım alt yapısındaki 25’inci yılıydı. İskoç Wilson 20 senedir oradaydı, üstelik İskoçlar onun döneminde finallere hiç kalifiye olamamışlardı. Ve İskoç altyapısındaki 20 yıllık Wilson döneminde, A takımda tam 8 kez teknik direktör değişikliği olmuştu!
A Milli Takım’ın yeni hocası kim olursa olsun, kalıcı bir alt yapı planlaması yapılmalı. Süper Lig’den ilk teklif geldiğinde gitmeyecek hocalarla çalışılmalı. Bu alt yapı koordinasyonun başına getirilebilecek en iyi aday tabii ki Abdullah Avcı...

Haberin Devamı

Avrupa ajandası
“A Milli Takım’ın yeni hocası kim olmalı?” sorusuna gelince... Pazartesi de değindik, yeni hoca birleştirici olmalı. Bir daha Tekke, Gökdeniz, Topuz, Toraman vb. hadiselerle kamuoyunun adalet duygusu zedelenmemeli, kendi eliyle imkânları daraltmamalı.
Yeni hoca, eşitlikçi olmalı... 4 büyükler haricindeki kaynakları sağlıklı kullanmalı. 4 büyükleri izlediği ciddiyetle Anadolu’daki maçları seyretmeli, ulusal formayı hak eden oyuncuları İstanbul’a transfer olmadan önce bulmalı. Uğur Kavuk, M.Polat, Giray, Baki, Emre Toraman örneklerinde olduğu gibi “4 büyüklere karşı gösterilen iyi performans sonrası geçici davet” dönemi bitmeli.
Yeni hocanın sağlam bir Avrupa ajandası olmalı. Onu ayda 2-3 kez Almanya’da / Hollanda’da / İsviçre’de Türk asıllı oyuncuları izlerken, onlarla temas kurarken görmeliyiz. Bir daha Mesut Özil gibi “Ben, Terim’le hiç bire bir görüşmedim”, veya Oğuzhan Özyakup gibi “Beni hiç kimse milli takıma davet etmedi” diyen oyuncular olmamalı... Milli Takım teknik kadrosu, Turgay Bahadır’ın daha önce Avusturya ümit milli olduğunu bilmeli.

Haberin Devamı

Carlos Queiroz
Türkiye Milli Takımı’nın şu anda kıtadaki marka değeri göz önüne alındığında buraya en üst düzey hocaları getirebileceğimiz de apaçıktır. Belki Hiddink’in şu anki form durumu onu Premier Lig’e taşıyabileceği için ulusal takımlarda kalmayı tercih etmeyebilir. Ama gözden uzak Scolari, Klinsmann ve Van Basten’le, ulusal takımla sözleşmeleri bitecek Löw ve Lippi gibi isimleri hedefleyebiliriz rahatlıkla. Alex Ferguson okullu, Real Madrid ve Portekiz Milli Takımı tecrübeli Queiroz da görevden ayrılırsa düşünülebilecek bir isim...