Konyaspor’un durumu mâlum... 2008-2009’a tam 17 yeni transferle girilmiş ve Trabzon önündeki ilk 11’in 7’si bu sezon başında Konya’ya gelen oyunculardan... Giray Bulak, altıncı haftası dolan ligde yeşil-beyazlılarla sahaya çıkan üçüncü teknik adam. Henüz imzayı atarken G.Saray ve Trabzon’u kendi rakipleri arasında saymadığını ve sonraki maçlara konsantre olacaklarını itiraf etmiş. Trabzon önüne de 3 stoper (Ömer, Mihajlov, İsmail), 2 sol bek (Erhan, Kaue), 1 sağ bek (Cihan), 2 defansif orta saha (Zafer, Fahri) ile çıkmışlar, muhtemelen Galatasaray’dan yediklerinden daha azını kalelerinde görmeyi hedefliyorlardı... 
Peki Trabzonspor, Konya’da neden zorlandı bu kadar? Yeni takım psikozu 6 haftalık sağlam kadro istikrarıyla aşılmış, Yattara krizi de güzel Antalya galibiyetiyle rafa kaldırılmış. Ama yine de insan düşünmeden edemiyor, ilk 5 resmi maçta 1 gol yiyen takım, nasıl oldu da son 180 dakikada kalesinde 4 gol gördü? Ve yine ilk 5 resmi maçta hiç mağlup duruma düşmeyen Trabzonspor, son iki müsabakada neden tam 3 kez geride kaldı?  
Öncelikle Trabzon’un sezona iyi bir fikstürle başladığını kabul etmek gerek. Ligin hemen başında ve iç sahada oynanan Ankaraspor ve Beşiktaş maçları hariç, Trabzon’u büyük sıkıntıya sokacak bir rakiple karşılaşılmadı henüz... Mesela ekim-kasım aylarında yapılacak G.Saray (D), Gaziantep, İstanbul BB (D), Sivasspor ve Kayseri (D) maçlarının ağustos-eylül aylarında olması Trabzon’un daha hazırlıksız yakalanmasına yol açabilirdi. Bu anlamda, şu anda oturmuş bir oyun anlayışı ve kadrosu olan bordo-mavililerin bu zorlu müsabakalara daha hazır olduğu kesin...
***
Trabzonspor’un Konya önündeki sıkıntılı hâlini ve bundan sonra yaşayabileceği tehlikeyi de açıklayabilmek içinse klasik bir “metal yorgunluğu” hikâyesine ihtiyacımız var... Bir metal çubuğa 20 yıl boyunca dakikada bir fiske vurursanız, 20’nci senenin sonunda o metal çubuğu ortasından kırabilirsiniz. Dışarıdan bakıldığında “bir küçük fiske”nin, koca bir metal çubuğu alt etmesi olağan üstü bir durum gibi gözükebilir, ama o çubuğu alt eden 20 yıllık sürekli/düzenli vuruşlardır esasında...
Trabzonspor’da 12 sene + 6 haftanın sonunda oluşan bir metal yorgunluğu var şu anda... Sağ çizgideki iki oyuncu hariç, bordo-mavililer kalan 9 mevkide hiç değişiklik yapmadı, 6 haftanın tamamında aynı 9 oyuncuyla (Tolga, Egemen, Song, Cale, Selçuk, Hüseyin, Colman, Umut, Gökhan) başladı... Yanal’ın iki ay içinde dokunduğu iki mevki, Serkan/Tayfun ve Yattara/Isaac kartlarını kullandığı sağ çizgi...
Durum böyle olunca Egemen’de, Cale’de, Colman’da ister istemez bir yalpalama seziyor izleyici... Ve işin kötü tarafı Trabzon kadrosunda mesela Cale’nin hazır bir alternatifi gözükmüyor (Tecrübesiz Fatih Altundağ belki...)... Colman’ın alternatifi genç Abdülaziz, belki Barış’ı o mevkide düşünebilirsiniz, ama Isaac’in arkasında onun yükünü üstlenebilecek tek isim de şu anda Barış gibi gözüküyor...
Milli maç arası Trabzon için iyi bir fırsat... En azından yorgunluğun küçük bir kısmı, fiziksel olanı minimize edilebilir. Devre arası Trabzon için iyi bir fırsat, en azından sol çizgiye bir alternatif bulunabilir.
Zaten Trabzonspor yönetimi/teknik kadrosu doğrusunu yaptı, bu sezon şampiyonluğu ilk hedef olarak önüne koymadı. Taraftar da sabırlı olmalı, 12 senelik yorgunluğu birikmiş kulüp, A.Gücü-G.Birliği-Manisa’da sezon başı başlangıçlarını uzun vadeye yayamadığı için stres yaşayacak Yanal ve 6 haftadır eksiksiz oynadığı için yıpranmış oyunculardan oluşan bu metalin yiyeceği ilk fiskede inancını, motivasyonunu yitirmemeli... Çünkü bu Trabzon’un devrilmemesi için 61 dakika değil, 61 gün değil, belki 61 ay sürekli desteğe ihtiyacı var...

Haberin Devamı

Sağlam/Klinsmann korelasyonu
Ligin 6’ncı haftasında teknik adam değişikliğinin hiçbir takıma fayda sağladığını hatırlamıyorum, dolayısıyla “Ertuğrul Sağlam/Aragones gitmeli mi?” tartışmasına girmenin de lüzumsuz olduğu kanaatindeyim. Ancak...
Önceki gün Akşam Gazetesi’nde Burhan Ayeri çok kısa ve net bir biçimde özetlemiş, eğer illâ birileri gidecekse, “Hep beraber gitmelisiniz” diye...
Beşiktaş’ta teknik direktörlük yapmış, Türk futbolunu yakinen tanıyan Kalli de, Zaman’daki köşesinde, Ertuğrul Sağlam/Klinsmann benzerliğine dikkat çekmiş: “Bayern Münih’te de başarısızlığın sorumluları aranıyor, ama Klinsmann’la beraber menajer Hoeness de sorgulanıyor” diyor Kalli... Feldkamp’a göre eğer bir fatura kesilecekse, tek muhatabı teknik direktör olamaz...
Bizce de, eğer başarısız bir dönemin muhasebesi yapılıyorsa, bunun içinde “Tarihi Del Bosque tazminatı utancı”,  “PAF takımla çıkılacak Sivasspor maçı”,  “kadro harici bırakılıp affedilen İbrahimler” ve “Schildenfeld gönderilemediği için listeye eklenmesi geciken Seriç” gibi meseleler de olmalı...

Haberin Devamı

Turgay, milli takıma
Mustafa Sarp... 18 Şubat 2006’da yıldızlaşıp 1 de gol attığı Ankaraspor-Fenerbahçe maçından sonra Çek Cumhuriyeti ile yapılacak özel müsabaka için ilk kez A Milli Takıma çağırıldı. O gün kulübede oturdu, bugün itibariyle de A Milli Takım formasını 1 dakika bile giyebilmiş değil...
Baki Mercimek... 1-9 Nisan 2006’da Gençlerbirliği, G.Saray ve Trabzonspor’la karşılaştıktan sonra Baki ilk kez A Milli Takıma çağırıldı. Azerbaycan’a karşı oynadığı bu müsabaka, genç oyuncunun ilk ve son A milli maçı oldu.
Giray Kaçar... 23 Ocak 2008’de G.Oftaş formasıyla G.Saray’ı 3-0 mağlup ettikleri ve 90 dakika başarıyla forma giydiği mücadeleden sonra ilk kez İsveç’le oynanacak hazırlık maçı için Milli Takıma çağırıldı. O da ay-yıldızlı formayla henüz sahaya çıkamamış durumda.
Emre Toraman... 19 ve 26 Mart 2006’da K.Erciyes formasıyla G.Saray ve Trabzon’a karşı oynadığı başarılı futbol ona ilk A Milli davetini getirdi. Emre Toraman da, bir sonraki hafta Azerbaycan karşısında 7 dakika A Milli olma fırsatını, ilk ve son kez buldu...
Mehmet Polat ve Uğur Kavuk... Süper Lig 2008-09 sezonu ilk haftasında Fenerbahçe ve Beşiktaş’a karşı gösterdikleri başarılı performanslarla Ermenistan ve Belçika ile karşılaşacak A Milli Takım kadrosuna davet edildiler. 6-10 Eylül’de hiç forma giyemedikleri gibi, bugünkü A milli takım kadrosunda da gözükmüyorlar.
Ve Turgay Bahadır... Pazar gecesi Fenerbahçe’ye karşı gösterdiği başarılı performansın ardından Türkiye A Milli Takımı’na çağırıldı. Daha önce Avusturya U21’de oynamıştı, ama 24 yaşında olmasına rağmen herhangi bir A milli takımda sahaya çıkmadığı için ay-yıldızlı forma ile mücadele edebilecek...
***
1) Artık, hiç kimse Anadolu takımı oyuncularını canlı yayınlanan 6 maçta iyiler, kalan 28 maçta “sahada geziyorlar” diye eleştiremeyecek, çünkü görünen o ki, ulusal takım daveti bu müsabakalardan geçiyor... (Turgay’ın Paris’te de çok iyi oynadığını ekleyelim)
2) Allah’tan Turgay’ı 3 yıl boyunca Avusturya Milli Takımı davet etmemiş, yoksa o da 10 dakika bile oynamış olsa, önceki gece Oğuz’la Metin Hocalar yanına geldiğinde “kusura bakmayın!” demek zorunda kalacaktı!

Haberin Devamı