The Others Aile boyu tahliye planı yapın

Aile boyu tahliye planı yapın

09.06.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Aile boyu tahliye planı yapın

Aile boyu tahliye planı yapın


Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Büşra Ersanlı, Kaliforniya Eyaletinin Oakland şehrinde 10 yıldır depreme hazırlama, dayanma ve kurtarma çalışmalarında aktif olarak çalışan ve idarecilik yapan Renee Domingo ile Entellektüel Bakış için söyleşi yaptı


       1988’de büyük bir deprem oldu, Ermenistan’da. Insanların sefaletini televizyon ekranlarından izledik. Uzaktan üzüldük.
       Marmara bölgesinden vatandaşlar olarak Erzincan, Adana, Dinar acılarını da ekranlardan izledik. Gene üzüldük. 1999’da ülkemizde en büyük deprem oldu: 17 Ağustos ve sonra 12 Kasım, sarsıldık. 1999 Eylül ayında Atina’da deprem oldu, üzüldük ve yakınlaştık. Ve son olarak da Çankırı depremi...
       Bu depremler üç alanda insanları düşündürdü ve hala da düşündürüyor. Birincisi, hayat sabit olan üzerine değil, müteharrik olan üzerine kurulu. Yer - gök değişken ve ölümlü. İkincisi, eğitim herşeyden önce resmin bütününü görmeyi ve parçalar üzerinde etkin olmayı gerektiriyor.
       Üçüncüsü, afet aciliyet gerektiriyor ve öncelikle büyük kimlikle karşılanamıyor, ilk yardım daima küçük kimlikle başlıyor. Birey, aile ve mahalle var.
       Dolayısıyla yerinde yönetimin iradesi çok önemli, tabii yaptırım gücüne de sahip olması gerek.
       Ama esas ihtiyacımız, yerel yönetimi güden değil, yerel yönetimlere yetki ve sorumluluğu bir arada verebilecek, her düzeydeki yerelliği sindirebilecek, sivil inisiyatifle eşgüdüm sağlayabilecek bir kumanda merkezine kavuşabilmek... Sivil toplumu siyasi iradeden tamamen koparmak mümkün olmadığı gibi, tekrarlanan tecrübe ışığında, gerçekçi de değil. Deprem uzmanı Renee Domingo, yaptığım söyleşide bize tecrübelerini aktardı. Küçük sayılabilecek bir şehir, hayatın hemen hemen her alanını deprem, yangın gibi afetlere göre uyarlamış. Bizler ise çoğu kez, hastalıkta olsun, doğal afet ve kazalarda olsun, olay sonrasını tamir etmek için çaba sarfederiz.


       Mekanın depreme göre kullanımı, inşaat spesifikasyonları, hareket alanları gibi son derece önemli bir planlama için nelere dikkat etmek gerekiyor? Bu konuda yörenizde nasıl bir uygulama var? Türkiye için ne gibi önerileriniz olabilir?
       Şehrin genel bir planına sahip olmak, gelişme ve yeni inşaat alanlarının belirlenmesi için çok önemlidir. Bu konuları da aydınlatan bir yerel anayasamız var. Şehrin tarihinden hareket edilerek olası riskler belirlenir, devlet ve federal hükümetin bu konudaki kuralları dikkate alınır, yöredeki iş dünyasının ihtiyaçları ve gündemleri göz önünde bulundurulur. Yerel olarak inşaat bölgelerinde temelin daha derinden atılması, izole edilmesi gibi tedbirler sözkonusudur.

Türkiye’de kurallar var

       Türkiye’de yasal boşluklar yok, hatta çok etraflı kurallar olduğunu öğrendik. Demek ki, sizin sorununuz malzeme, yani kum kalitesi ve kullanılan demirin inceliği. Belli ki Türkiye’de yerel yönetimlerin yaptırım gücü yeterli değil. Bu mutlaka artırılmalı. Cezalar ve yıkımlar dikkatle uygulanmalı ve bu konuda adil ve tutarlı olunmalı.
       Oakland tepelerin üzerine kuruludur, ağaçlarla kaplı bu bölgelerde rüzgarlar yangın olasılığını hep arttırır. 1991’de de büyük bir yangın fırtınası oldu. Bunu bildiğimiz için, ekim alanları ve evlerin her dört yanında en az 15 - 20 metre boşluk bırakırız. Yasalaşan ve dolayısıyla yaptırım gücüne kuvvet veren yerel şartlardır.

       Mesela bir yangın olduğunda ilk müdahale nasıl yapılıyor?
       Hemen yerel yangın polisi olay yerine gelir, müdahele eder. Ancak, kaynakların yetişmediği durumlarda federal hükümetten yardım istenir. Genel kurallar tabii ki federal anayasadan gelir. Ancak, bütün bunlar yerel farklılıklara göre yorumlanır. Yerel yönetimler hiç bir zaman devletin koyduğu kuralların altına düşemez, yani daha esnek olamaz. Sadece çıtaları yükseltir ve bu alanda istediği gibi yorum yapar. Çünkü, göz önünde bulundurması gereken, yöreye has afetlere hazırlıklı olmaktır. Aslında federal hükümetin yardımı biraz dış yardım gibidir, çünkü yerel kurtarma etkindir, zaman kaybı olmaz.

Halk sürekli bilgilendirilmeli

       1989 Oakland depreminin sonuçları neydi? Hazırlama ve kurtarma faaliyetleri nasıl örgütlendi? Bunun için nasıl bir eğitim yapılıyor, eşgüdüm nasıl sağlanıyor?
       Bu deprem 7.0 ölçeğindeydi ve 15 saniye sürdü, 64 kişi öldü, o da yolun çökmesinden dolayı. Binalar sadece zarar gördü, fazla yaralanan da olmadı. Yerel hükümet halkı daima bilgilendiriyor. Coğrafi ve idari enformasyon her zaman halka sunuluyor. Tehlikeli yerleri gösteren ışıklı haritalar var. Bir afet durumunda, bu noktalar hemen yanar ve oraya koşulur. Yerel yönetim sürekli bilgi verdiğinden, o anda nerelerle, hangi idari merkezlerle, hangi kurtarma ekipleriyle bağlantı kurulacağı gibi ciddi bir sorun yaşanmaz. Çünkü, tüm ilgililer eşzamanlı olarak haber alır. Ayrıca mahalle mahalle eğitim, talim yapılıyor. İlk mesele zaten insanın insana yardımıdır.

       Yardımı karşılama ve medyanın rolü konusunda ne gibi aksamalar olur? Bu gibi durumlarda müdahale yapılır mı?
       Yardım dışardan fazla gelirse depolara konur, bu iş için daima özel depolarımız var. Biz bu konudaki faaliyetlere kriz yönetimi değil, acil yönetim deriz. Hazırlık çalışmaları insanlara kendine güven duygusu kazandırmak, ailenin buluşacağı yerlerin önceden tespit edilmesi, mahallenin örgütlenmesi gibi eğitimlerdir. Zararı azaltmanın yolu ise zararların anında tespiti, risklerin belirlenmesi ve tanımlanması ve var olan yapıların kuvvetlendirilmesi faaliyetleridir.
       Yapısal faaliyetler tamamen akademik ve bilimsel çalışmalara dayanır. Federal hükümet hiçbir zaman gelip, “Bu faaliyet bizim faaliyetimizdir" ne de “sadece yerel yönetimin işidir" der. İhtiyaç nisbetinde müdahale olur. İhtiyacı ise yerel yönetim belirler. Medya, kurtarma çalışmaları sırasında gecikmeye ya da engellemeye sebep olursa Federal güçler onları uzaklaştırma yetkisine sahiptir.

       12 Kasım depreminden hemen sonra bölgeye gittiniz, incelemelerde bulundunuz. Hazırlıklı ve randımanlı bir arama kurtarma için neler yapmalıyız?
       Öncelikle yerel vergilendirme sisteminin yerleştirilmesi gerekiyor. Böylece altyapı korunur ve bakım rahatça yapılır. Tarihi özellikleri olan şehirlerin ise çok yönlü planlamalar yapması lazım. Çevre üzerindeki olası etkilerin dikkatle hesaplanması gerekiyor. Eğitim ve talim çok önemli. Öncelikle toplumun uyanıklığını sağlamak lazım. Belli bir uyanıklık sağlandığında aile planlamaları yapmak lazım. Örneğin bir ailenin fertlerinin acil bir durumda nerede buluşacakları, evi nasıl boşaltacakları önceden konuşulmuş olmalı. Üç gün yaşamı sürdürecek su, yiyecek ve gereç kolay ulaşılabilir bir yerde toplu olarak hazır bulunmalı.

Mahalle örgütlenmesi şart

       Bu bilgileri aile fertleri olarak kağıtlar üzerinde yanımızda bulundurmalıyız. Çocuklar mutlaka depremin, yangının vs. ne olduğunu bilmeli ve ne yapacaklarını anlamalı. Bütün bunlar aynı zamanda ahlaki sorunlardır. Yaşatmanın, korumanın esasıdır. Ayrıca parasız kalmamak ve umumi telefonların daima çalışır halde bulunmaları da cok önemli. Sonra mahallenin örgütlenmesi meselesi var. Mahalleyi kontrol etmek, gaz vanalarının yerini bilmek ve kapatmak gibi bilgilere önceden sahip olunmalı.
       Bu tür eğitim için, “acil yönetim derecesi" verilmeli. Şehir planlama ve risk belirlemesi yapılmalı. Eğitim meselesinin en çarpıcı ve kilit noktası resmin bütününü gösterebilecek bir eğitimin verilmesidir.
       Düzce’de bir bina tamamen yıkılırken, tam karşı köşedeki binanın camı bile kırılmamış. Bu olmamalı!