The Others Gazeteci neden sevİlmez?

Gazeteci neden sevİlmez?

17.12.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Gazeteci neden sevİlmez?

Gazeteci neden sevİlmez



"İnsan, hatasını göreni affetmez!" Katılmayacaklar olsa da, bu sözün yaygın bir gerçeği vurguladığına karşı çıkabilir misiniz?
Söz; meslekleri, "hatayı görmek" de olan habercilerin alınyazısını deşifre edip önümüze koyuyor:

"Gazeteci sevilmez!"
"Tıp doktoru" okurumuz O.Ö. de, bir "hata" haberine, meslektaşları adına itiraz ediyor. Bütün vaatlere karşın hastaların bitmeyen hastane çilelerini anlatan ve 12 Aralık Çarşamba günü "Hani düzelmişti" başlığıyla yayımlanan haberi eleştiriyor. O.Ö'nün, baştan sona itiraz ettiği habere ilişkin düşüncelerini, Yazı İşleri'nin yanıtları ve "O.T" olarak kısaltacağımız Okur Temsilciliği'nin yorumlarıyla birlikte yansıtalım.
O.Ö: Her zaman olduğu gibi basit bir sağlık haberi yapılmış. Basının, hastaların gözünde doktorları sorumlu tutacak tarzdaki haberleri, nedense öncesinden ders alınmadan gitmektedir. Haber içerik olarak taraflıdır. 'Hastalar yine Allah'a emanet' derken, doktorların ortalarda olmadıklarından bahsedilmektedir. Oysa haberde, hiçbir doktorun çalışma koşullarını (yer, süre) irdeleyen bir çalışma bulunmamaktadır.
O.T: Haber, ücret ve çalışma koşulları gerçekten ağır olan hekimlerin iş ortamını da gözler önüne seriyor. Okurumuzun "Basit bir sağlık haberi" dediği olaylar ise, neredeyse her ailenin tattığı acı hatıralardandır. Hekimlerin değerlendirmesi profesyonelce olabilir. Ancak yaşamını yitiren hastalar, yakınları için, hiçbir zaman sadece "eks" olmuş "organizmalar" değildir.

Doktorlar suçlanmıyor
O.Ö: Haberde gizliden suçlanan doktorlardan hiçbirinin bilgisine başvurma gereği de duyulmamıştır. Hastaların yaşadığı soğuk ortam, yatak problemleri, yorgan bulunamaması gibi sorunlar doktorların sorumluluğuna verilmiştir.
O.T: İncelenen hastanelerdeki altyapı eksikliklerinden hekimleri sorumlu tutan hiçbir ifade haberde yer almıyor. Doktorların, bilgisine başvurulmadığı iddiası, bu durumun özellikle "tercih" edildiği varsayımına dayanıyor. Oysa, okurumuz O.Ö'nün, bize gönderdiği metindeki "İsmimi yazmanızı istiyorum" ifadesi bile, bu iddiayı yanıtlıyor. Türkiye'de haber çok, ancak olayları teyit edecek, belgelendirecek yetkili hemen hemen hiç yoktur.
O.Ö: Öncelikle bir doktor olarak siz basını uyarmak istiyorum. Sağlık haberlerinde çok hassas olmalısınız. Zira sizin irdelemeden, tek taraflı verdiğiniz haberlerde insanların aklına "kötü doktor" imajı doğmaktadır. Hasta - doktor kavgalarının çoğunun arkasında, basındaki haberlere kanarak tüm camiayı aynı kefeye koyan hastalar yatmaktadır. Hiçbir doktor aynı anda üç hastaya bakamaz, bakarsa hata yapar. O zaman doktor sayısını inceleyen haberler de yapmanız gerekir. Yine hiçbir doktor günde ("aralıksız" demek istiyor) 30 saat çalıştıktan sonraki nöbet anında sağlıklı hasta diyaloğu ve tedavisini yapamaz.

Eğriye eğri
O.T: Elbette basın da, ancak hataları insan yaşamı üzerinde telafisi olanaksız zararlar doğurabilen sağlık çalışanları da, bütün sorunlara karşın, hassas olmalılar. "Kötü doktor" imajı verildiği iddiası ise Milliyet'e haksızlık. Sadece geçen hafta dikkat çeken sağlık haberlerinin nasıl değerlendirildiği bile bu eleştirinin haksızlığını kanıtlıyor. Örneğin; ne O.Ö'nün eleştirdiği hastane haberi, ne de Diyarbakır'da karnında gazlı bez unutulduğu için bağırsakları 8 yerden delinen hastanın durumu baş sayfada manşete çıkarıldı. Geçen hafta manşete çıkarılan sağlık haberi, kendisi de hekim olan Sıdıka Çamlıbel'in, trafik kazasında ağır yaralanan oğlunu hastanelerde ararken karşılaştığı acil yardım bekleyen arkadaşının başında bekleme soyluluğunu göstermesi oldu. "Önce doktor sonra anne" başlıklı bu haberde, Sıdıka Hanım’ın yine hekim olan eşi Prof. Dr. Teksen Çamlıbel'in, oğlunu bulduğu hastanede çektiği çileyi anlatan "Hasta yakınlarının yaşadığı çaresizliği şimdi daha iyi anlıyorum" sözleri bile ikinci planda tutuldu.
Son söz: Evet; hekimlerin gerçekten kutsal bir görevi, çok zor koşullarda yerine getirdikleri doğru. Ancak bu doğru, sağlık sektöründeki yanlışların yazılmasına öfkelenmeyi haklı kılmıyor.
İnanılır ki; en çok affetmeyen, en günahsız olandır.
Ancak, affetmeme hakkını kazanmış bir meslek grubu var mıdır?