The Others İlk on ülke arasına gireceğiz

İlk on ülke arasına gireceğiz

01.01.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

İlk on ülke arasına gireceğiz

İlk on ülke arasına gireceğiz


Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel yeni binyılı Milliyet için yazdı


       Çağdaş devlet, her şeyden önce etkin devlet demektir. Bunun için Türkiye, kapsamlı bir reform hamlesine girişmelidir.
       Türkiye'de devlet daha iyi işlemeli, halka daha iyi hizmet edebilmeli ve halk, devleti daha iyi kucaklayabilmelidir.
       Tüm bu reformlarla ulaşmak istediğimiz hedef, önümüzdeki yüzyılda dünyanın en gelişmiş on ülkesi arasına girmektir.

       Türkiye, küreselleşme sürecinde yaşanan tüm gelişmeleri çok yakından takip etmekte ve gereklerini yerine getirmektedir. Esasen, önümüzdeki yüzyılda, küreselleşmenin önemini iyi kavrayan ve ona etkin bir şekilde uyum sağlayan ülkeler dünya üzerinde daha çok söz sahibi olabilecektir.

       Hür seçim, hür parlamento, hür basın, hür yargı, hür üniversite, hür sendika, hür inanç, hür vicdan, hür zihin, hür meydan, hür sokak, hür sivil toplum çağdaş Türkiye'nin görüntüsüdür.

       Yaşadığımız sıkıntı ve acılar ne kadar büyük olursa olsun, demokrasimize, devletimize, kendimize ve geleceğe olan inancımızı hiçbir zaman kaybetmemeliyiz.

       Üzüntü ve sevinçleriyle 1999 yılını geride bırakıyor ve yeni bir binyıla giriyoruz. 2000 yılının ülkemize, milletimize, bütün insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum.
       Yıl içinde ülke olarak iki büyük deprem felaketi yaşadık.
       Her iki depremde; 18 bini aşkın vatandaşımız hayatını kaybetti, on binlercesi yaralandı, 300 bine yakın konut ve işyeri yıkıldı veya ağır hasar gördü, milyarlarca dolarlık da maddi zarar meydana geldi.
       Deprem felaketlerinin boyutu ne kadar büyük olursa olsun, yılmadık; ağır tahribata rağmen devlet ve millet olarak yaraların sarılması için olağanüstü bir gayret gösterdik.
       Öncelikli hedefimiz, vatandaşlarımızı kış bastırmadan geçici konutlara yerleştirmek idi, bunu da dünya ölçeğinde bir başarı ile gerçekleştirdik.
       Önümüzdeki şubat - mart aylarından itibaren devletimiz yeni bir hamle daha başlatacak ve böylece 2000 yılının sonuna doğru yaralar tümüyle sarılmış olacaktır.
       Bunu Erzincan'da, Dinar'da, Adana - Ceyhan'da başardık, yine başaracağız, Yaşadığımız sıkıntı ve acılar ne kadar büyük olursa olsun, demokrasimize, devletimize, kendimize ve geleceğe olan inancımızı hiçbir zaman kaybetmemeliyiz.
       Yeni bir binyıla giriyoruz. Geride bıraktığımız 20. yüzyıl, evrensel uygarlığın gelişim süreci bakımından çok önemli tarihi dönemeçlere şahitlik etmiştir.
       İki büyük dünya savaşının ardından imparatorluklar tasfiye olmuş, hiç kimsenin hayal dahi edemeyeceği muazzam dönüşümler yaşanmış, evrensel uygarlık tüm insanlığın katkılarıyla büyük bir ilerleme kaydetmiştir.
       Bu kapsamda; ekonomik yapılar kadar siyasal yapılar ve ilişkiler de değişmiştir. Bugün, insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğüne dayalı demokrasi ile serbest piyasa ekonomisi dünya ölçeğinde yaygınlaşmış ve 21. yüzyılı tanımlayan ortak değerler haline gelmiştir.
       20. yüzyılın bizim için en önemli olaylarından biri de; 624 yıl üç kıtada hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu'nun tasfiyesinin ardından çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulması olmuştur.
       Böylece, milletimizin onur mücadelesi Kurtuluş Savaşı sonucunda, dağılan bir cihan imparatorluğunun küllerinden, halkın iradesine dayanan üniter bir milli devlet, laik bir Cumhuriyet meydana gelmiştir.
       Çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkma iddiasıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti, her alanda büyük bir değişim ve atılımın, evrensel hukukla buluşmamızın somut ifadesidir.
       Cumhuriyet Türkiyesi, 76 yıllık tarihi boyunca temel insani değerler zemininde yükselecek bir evrensel toplumun oluşumuna ve dünya barışına hizmet etmiştir.
       Cumhuriyet tarihimizde gerçekleştirilen devasa atılımlar, bizi kısa bir süre zarfında yeniden bir büyük dünya devleti haline getirmiştir.
       Hür seçim, hür parlamento, hür basın, hür yargı, hür üniversite, hür sendika, hür inanç, hür vicdan, hür zihin, hür meydan, hür sokak, hür sivil toplum çağdaş Türkiye'nin görüntüsüdür.
       2000'li yıllara girerken; her alanda büyümüş, gelişmiş ve uygarlığı yakalamış bir Türkiye vardır.
       Türkiye bugünlere kolay gelmemiştir. Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa'da belirtilen devletin temel niteliklerinden taviz vermeden yoluna devam edecektir.
       Türk ekonomisinin bugün ulaştığı nokta, başarılarla doludur. Unutulmaması gerekir ki, Türk ekonomisi demokratik Cumhuriyet sayesinde bugün rekabet gücü yüksek bir yapıya kavuşturulmuştur.
       Bugün Türkiye, satın alma gücü paritesine göre, 400 milyar dolarlık toplam Gayri Safi Milli Hasılası ile dünyanın 16. büyük ekonomisidir. Türkiye, son otuz yıl zarfında ortalama yüzde 5 kalkınma hızını gerçekleştirmiştir. Son on yıl içindeki siyasi istikrarsızlıklara rağmen bunu başarmıştır.
       Türkiye, küreselleşme sürecinde yaşanan tüm gelişmeleri çok yakından takip etmekte ve gereklerini yerine getirmektedir. Esasen, önümüzdeki yüzyılda, küreselleşmenin önemini iyi kavrayan ve ona etkin bir şekilde uyum sağlayan ülkeler dünya üzerinde daha çok söz sahibi olabilecektir.
       1999 yılı ülkemiz için olduğu kadar, dünya için de önemli gelişmelerin meydana geldiği bir yıl olmuştur.
       Terörle mücadelede önemli bir dönüm noktası yaşanmış ve terör örgütü başı başarılı bir şekilde ele geçirilerek, Türk adaletine teslim edilmiştir. Böylece 15 yıldır maruz kaldığımız bölücü teröre ağır bir darbe indirilmiştir.
       Kalkınmanın ve sanayileşmenin başarılı örneklerinden birini veren Türkiye, dünya ekonomisine yön verecek yeni bir oluşum olan G - 20 grubunun içerisindeki haklı yerini almıştır.
       Türkiye, yüzyılın son zirvesi olan ve geleceğin dünyasını şekillendirecek önemli kriterlerin kabul edildiği AGİT İstanbul zirvesini başarıyla gerçekleştirmiştir. Bundan büyük bir kıvanç duymaktayız.
       AGİT zirvesi sırasında tarihi bir olay daha yaşanmış ve Bakü - Ceyhan petrol boru hattı ve Hazar geçişli doğalgaz boru hattına ilişkin anlaşmalar, taraf ülkeler arasında İstanbul'da imzalanmıştır. Bu projelerin hayata geçirilmesiyle Türkiye dünya çapında bir enerji terminali haline gelecektir.
       Ülkemiz aralık ayında Helsinki'de yapılan AB zirvesinde diğer ülkelerle eşit statüde aday ülke ilan edilerek, AB tam üyeliğine giden yolun kapısı aralanmış, 2 yıl önce uğradığımız ayrımcılık ve haksızlık ortadan kaldırılmıştır.
       1999 yılı içerisindeki başarılarımız, Türkiye'yi 2000'li yıllardaki parlak geleceğine taşıma mücadelesinin doğal bir sonucu olarak değerlendirilmelidir.
       Dünyayla birlikte soluk alıp vermek, bu arayışların içinde yer almak ve bulunacak çözümlerin parçası olmak zorundayız. Bunun için de öncelikle siyasi, ekonomik, idari ve adli alanlarda bir kısmı esasen başlatılmış olan reformları bir an önce tamamlamalıyız.
       Avrupa Birliği'ne katılım hazırlıklarımız 2000'li yılların başlarında bizleri bekleyen en önemli sorundur. Bu hazırlıklar Türkiye'nin uygarlığın gelişimine ortak olma hedefiyle iç içe geçmektedir.
       Türkiye hem üniter devlet yapısını koruyacak, hem AB'ne entegrasyon sürecini başarıyla tamamlayacaktır.
       Türkiye, sadece büyük bir Avrupa devleti değil, geniş bir coğrafyanın barış istikrar ve refahında belirleyici bir rol oynayan büyük bir dünya devletidir. Avrupa Birliği içinde, bu büyüklüğü ile orantılı, ağırlıklı ve sorumlu bir üye olacaktır.
       Türkiye'nin amacı, bugüne kadar olduğu gibi bundan böyle de Avrupa Birliği'nin her alandaki standartlarını en kısa zamanda yakalamaktır.
       Bu, esasen, Türkiye'nin daha ileriye gitmek, daha zenginleşmek, refah ve mutluluğa daha çabuk ulaşmak için önüne koyduğu temel bir hedeftir.
       2000'li yıllara girerken, Türkiye'nin çözmesi gereken önemli sorunları vardır.
       Geçim sıkıntısı, pahalılık ve işsizlik büyük halk kitlelerinin en önemli sorunudur. Enflasyon ve gelir dağılımındaki bozukluk bunun baş sebebidir.
       Enflasyonun düşürülmesi, bugün karşılaştığımız pek çok sorunu da ortadan kaldıracaktır. Bu konuda yıl içerisinde önemli adımlar atılmıştır. Enflasyon önümüzdeki yıllarda Türkiye'nin kaderi olmaktan mutlaka çıkarılmalıdır.
       Ekonomik istikrar, Türkiye'nin önünde duran temel meselelerin başında gelmektedir. Kamu maliyesi ve ödemeler dengesini sağlıklı bir yapıya kavuşturarak Türkiye, istikrar içinde büyümeye devam etmelidir.
       Çağdaş toplum, bugün ile yarın arasındaki köprüleri doğru kurabilen, ortak hedefleri görebilen ve bunların etrafında birleşerek geleceğini planlayabilen toplumdur.
       Dünyada yaşanan gelişmeler paralelinde; yönetimde istikrar bugün her zamankinden daha önemli bir hale gelmiştir.
       Aydınlık bir gelecek kurmak için yepyeni fırsatların doğduğu bir dönemde, istikrarsızlık Türkiye'nin kaderi olmamalıdır.
       Çağdaş devlet, her şeyden önce etkin devlet demektir. Bunun için Türkiye, kapsamlı bir reform hamlesine girişmelidir.
       Türkiye'de devlet daha iyi işlemeli, halka daha iyi hizmet edebilmeli ve halk, devleti daha iyi kucaklayabilmelidir.
       Tüm bu reformlarla ulaşmak istediğimiz hedef, önümüzdeki yüzyılda dünyanın en gelişmiş on ülkesi arasına girmektir.
       Bu hedefe ulaşabilmek için önümüzdeki yılları çok iyi bir şekilde değerlendirmemiz gerekmektedir.

Bir elimizde demokrasi bir elimizde kalkınma meşalesi olacak

       Bu itibarla, Türkiye 2000'li yıllarda;
       * Demokratik, laik, üniter bir devlet olma niteliğini koruyacaktır;
       * En kısa zamanda, gerekli düzenlemeleri yaparak, AB'ne tam üye olacaktır;
       * Demokrasisini geliştirmeye devam edecek, hiçbir ayrımcılığa geçit vermeden vatandaşlarının bireysel hak ve özgürlüklerden en geniş biçimde yararlanması için gereken şartları yaratacaktır;
       * Bir elinde demokrasi bir elinde kalkınma meşalesi olacaktır;
       * Cumhuriyet'le birlikte başlayan evrensel hukukta bütünleşme sürecini kararlılıkla sürdürecektir;
       * Anayasal, idari ve hukuki alanlarda çağın icabına uygun gerekli tüm dönüşümleri gerçekleştiren bir kapsamlı devlet reformunu mutlaka tamamlayacak, demokratik istikrara kavuşacaktır;
       * Bilgi çağında bilgi toplumu haline gelmeyi başaracaktır;
       * Uluslararası barış ve güvenliğin muhafazasında etkili bir ülke olmaya devam edecek, üstün savunma gücünü yeni yatırımlarla daha da geliştirecektir;
       * Altyapısında darboğazlar meydana gelmemesi için enerji, ulaşım ve iletişim alanlarındaki altyapısını geliştirmeye devam edecektir;
       * Her alanda AB standartlarını yakalayacak, yurttaşlarının küresel düzeyde çağdaşlarıyla rekabet edebilmesi için gerekli şartları yaratacaktır;
       * Enflasyonu düşürecek, gelir dağılımını düzeltecek, vatandaşların tümünü sosyal güvenceye kavuşturacak, ekonomik istikrarını koruyacaktır;
       * Önüne çıkan fırsatları en iyi şekilde değerlendirerek, yeni enerji coğrafyalarını dünya pazarlarına ulaştıracak doğalgaz ve petrol boru hatlarını inşa edecek ve bir enerji terminaline dönüşecektir; ve
       * Nüfus artış hızını yüzde 1'lerde, ortalama büyüme hızını yüzde 5'lerde tutacak; çalışan nüfusunun sektörel dağılımını Avrupa Birliği standartlarına ulaştıracaktır.
       Bugün bulunduğumuz tarihi dönemeçte millet olarak bizlere düşen, iç barışı, birlik ve beraberliğimizi korumak ve bu ülkeye en iyi şekilde sahip çıkmaktır. Bu, anayasal vatandaşlık bağıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne bağlı olan herkesin öncelikli görevi olmalıdır.
       Milletimize, devletimize, geleceğimize ve kendimize güven; bütün zorluklarımızı aşmaya yetecektir.