The Others ‘İslam Cumhuriyeti’... Kaç mermi?... Düğüne giriş...

‘İslam Cumhuriyeti’... Kaç mermi?... Düğüne giriş...

04.06.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

‘İslam Cumhuriyeti’... Kaç mermi?... Düğüne giriş...

‘İslam Cumhuriyeti’... Kaç mermi... Düğüne giriş...


Haftanın en yoğun tepkileri, Arka Bahçe Alarmı manşetiyle ön sayfaya taşınan, sosyolojik bir dizi tespiti içeren rapora dayalı Sultanbeyli haberine geldi.
"Yazıda Sultanbeyli’deki okul ve cami sayısı karşılaştırılmış, bunlar sanki birbirine zıt hareket eden kurumlar gibi gösterilmeye çalışılmış. Vergilerle desteklenmesi beklenen okul veya hastane yapımında aksama varsa ve insanlar ihtiyaçlarına göre cami yapıyorsa bunda kimin suçu var?" diye yazmış Gökhan Şahin.
Savaş Sanlı, "ayyaşlık, hırsızlık, yoksullukla İslam Cumhuriyeti arasında nasıl bir bağlantı kurabildiniz? "diye sormuş.
Can Çelebi, "o bölgede yaşayan insanları ihbar etmek için hazırlanmış bir raporu niye haber yapıyorsunuz?" diyor.
Yorum: Haber, Kenan Mortan başkanlığında 12 kişilik bir uzman ekip tarafından hazırlanmış. Raporda varoşların durumuna ilişkin pek çok farklı sorunu ortaya koyan tespitler var: Uyuşturucu, alkol kullanımı, fuhuş, mafyalaşma vs. gibi özellikler öne çıkıyor. Cemaat olgusu, tutuculuk, içki yasağı ve cami bolluğu da bunlar arasında. Şahin’in tepkisinde mantık çarpıklığı var. Okul - cami sayısındaki denge bozukluğunu mazur göstermeye çalışırken, okul sayısının azlığına ilişkin sorumluluğu başka yerlerde arıyor. Çelebi’nin tepkisinin adresi, raportörler. Onu özetleyip aktararak görevini yapmaya çalışan gazete değil.
Sanlı’nın eleştirisi farklı. Çünkü "haberde ‘İslam Cumhuriyeti’ vurgusu o kadar önemli miydi?" sorusunu sordurtuyor. Aslında, haberden, sadece İslam olgusunun altının kalın çizilmesine indirgenemeyecek, sadece onunla açıklanamayacak kadar karmaşık, farklı motiflerin iç içe geçtiği bir "toplumsal resim" ortaya çıkıyor. Örneğin, tapusuz bina çokluğu ile dinsel bağnazlık arasında direkt bir bağ yok. "İslam Cumhuriyeti" vurgusu tercih edilmeseydi böyle tepkiler acaba yine gelir miydi?
Büyük olasılıkla hayır.

* İdil Bilgiç’in yerinde uyarısı: "22 Mayıs tarihli gazetedeki bir haber, ordu için yeni üretilen Fırtına toplarıyla ilgiliydi. Ama ön sayfada sistemin dakikada 6 mermi attığı söylenirken, iç sayfada bu dakikada 8 mermiye çıkmış. Hangisi doğru?"
Yorum: Toplarla ilgili broşürdeki bilgilerde "dakikada 6 ila 8 mermi atar" deniyor. Yani, her iki bilgi de doğru, ama eksik verildiği için, rakam çelişkisi yanıltıcı bir bilgi olarak algılanmış.
* Almanya eski başbakanı Helmut Kohl’un oğlu Peter’le işadamı Kemal Sözen’in kızı Elif Sözen’in görkemli evlilik töreni, 27 Mayıs tarihli Milliyet’te Üç Evetli Nikâh manşeti, iç sayfada Katmerli Evet başlığıyla aktarılmıştı.
Büyük ilgi yaratan törenle ilgili birçok özel fotoğraf ve ayrıntı, gazetenin iç sayfalarından birini kaplamıştı. Bir kutuda, Bembeyaz Gece başlığı altında, basına kapalı tutulmaya çalışılan düğün törenine girmeyi başaran muhabir Ayşegül Sönmez’in izlenimleri aktarılıyordu. Bu bölümde Sönmez, koruma duvarını bir başka isim vererek nasıl aştığını anlatmaktaydı.
İlhan Tezel’in tepkisi, habercilik yöntemiyle ilgili.
"Bu davranış, acaba etikle ne ölçüde örtüşür? Gazetenin bunları böyle yayımlaması doğru mudur?" diye sormuş Tezel.
Yorum: "Aktörleri" nedeniyle düğünün haber değeri taşıdığı kuşkusuz. Pek çok düğün gibi bu tören de kamusal alanda yapılmış. Bir muhabirin böyle bir olayı izlemek için sınırları zorlaması gayet doğal ve meşru. "Özel alanöda ise hukuksal sorun doğabilir. Ancak, şunu sormak gerek: Böyle bir haberde, "ne oldu?" yerine "bu işi nasıl başardım?" gibi bir boyut, acaba okur için önemli mi? Bu, gazetenin/muhabirin habere ait bir alanda kendini övmesi ötesinde bir işleve sahip mi? Her iki soru için de yanıt hayır. "Bu özel haber sadece Milliyet’te" vurgusunu unutmadan, ayrıntı zenginliği içinde, törenin ilginç tüm yanlarını anlatmakla yetinmek yeterliydi. "Fark"ı okur zaten görüyor.