The Others "Söylenmeyen sözleri birisinin söylemesi lazımdı"

"Söylenmeyen sözleri birisinin söylemesi lazımdı"

18.10.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Söylenmeyen sözleri birisinin söylemesi lazımdı"

Söylenmeyen sözleri birisinin söylemesi lazımdı
18 Ekim 1998
Sibel ARNA

* Son günlerde A Takımı'nda bazı ateşli tarafları olan konular konuşuluyor. İzleyiciye bu program ve Savaş Ay'ın ekrandan yansıyan profili değişiyor gibi geliyor. A Takımı haber programı olmaktan çıkıp şov programı haline dönüştü desek, ne dersiniz?
Ben her zaman göğsümü gere gere ve altını çize çize araştırmacı gazetecilikten hiçbir şey anlamadığımı, bu konuda son derece yeteneksiz ve donatımsız olduğumu, benim tarzım olmadığını söyledim. Çünkü bu bir yetenek meselesi.
Konuların şova falan döndüğüne gelince; biz bu senenin başı itibariyle A Takımı'nın bir haber - tartışma programı olmasına karar verdik. Programın şova falan dönüştüğü yok. 4 haftadır yapılan şov programı falan değil. Şov programında sıradan bir insan çıkar, şarkı söyler, herhangi bir meziyet gösterir. Oysaki A Takımı'nda şarkıcı şarkı söylemiyor, türkücü türkü söylemiyor. Sadece 4. programda hava fazla gerildiğinden ve stüdyoda üç dört şarkıcı olduğundan programı türküyle bitirdik. A Takımı ciddiyetinden sapmıyor, ciddiyete doğru sapıyor. Çok daha ciddi, çok daha deşifre edici programlar yapıyoruz. Ortada sosyolojik başka bir şey var. Türk televizyon tarihinde örneği olmayan izlenme rekorlarına ulaşıyoruz.
Şimdi ben anlamamıştım, Savaş Ay bir taraftan ben araştırmacı gazeteci değilim derken, diğer taraftan da ben kamikaze gibi vurur kaçarım, ama olayları ilk defa ben yazar, bu konuda haber yapacak insanlara zemin hazırlarım diyordu (10 Ekim 1998 Cumartesi, Milliyet, Oscar TV ilavesi). Peki bu nasıl oluyordu? Hemen sordum.
* Araştırmıyorsanız, haberleri nasıl buluyor, ilk defa nasıl siz veriyorsunuz?
Hayır, önemli olan iyi sezmek. Ben sezgilerimle hareket ederim. Haberi sezgilerimle ve zamanında olay yerinde olma yeteneğimle yakalarım.
Doğrusu çok kıskanmıştım. Çok toy ve 19 yaşındaydım. Ama bu sezgi yeteneği doğuştan olsa gerek, ben bugüne kadar hiçbir haberi sezememiştim. Belki de yılların deneyimidir. Darısı başıma...
* Son programlarda sizi oldukça agresif görüyoruz.
Doğrudur. Sinirleniyorum çünkü. Programın kendisi agresif, konular agresif... Daha önce tartışma programı yapmıyordum ki ben. Haber programı yapıyor ve haber sunuyordum. Ufak tartışmalar olsa bile bunlar 1 saat 15 dakika ya da 1.5 saat sürüyordu. Ama program çok doluydu. Vtr'lerimiz, şiir matinelerimiz ve bir tane tartışma programı vardı, taraflar orada tartışıyordu. Şimdi öyle değil ki. Program 4 saat sürüyor. Gecenin saat 11'inde başlıyor. Tek başımayım orada ve inanılmaz ajite olmuş insanlarla biraradayım. Telefonlar bir taraftan, fakslar bir taraftan... Ben de agresifleşiyor, bu programı ben yönetiyorum, kararları ben veririm diyorum sık sık.
* Programa sansasyonel açıklamalar yapan kişileri çıkartıyorsunuz. Aynı zamanda birbirlerine karşı insanları çıkartıyorsunuz ki demokratik bir tartışma ortamı yaratılsın. Sizce Levent Oran bir taraf mı, yoksa çoğu insanın söylediği gibi "ortalığı bulandıran adam" mıydı?
Belki öyle ama, ortalığın bulanması kötü bir şey değil. Çünkü biz kötü bir barış içindeyiz, iyi bir savaşa ihtiyacımız var. Levent düşündüğünü dan diye söyleyen bir adam. "Kadınlar aptaldır, sokak ortasında dövülmelidir," diyor mesela. Türkiye'de söylenmeye sözleri birisinin söylemesi lazımdı. Bunu geçen hafta Levent söyledi, ertesi hafta Hüsamettin söyler.
* Yine aynı programda Özcan Deniz ve Hilmi Topaloğlu, Levent Oran'ın Alişan'a söylediği sözler nedeniyle, davetli olmadıkları halde sözde Alişan'ın hakkını korumak amacıyla programa geldiler. Bazı insanlar bunu program basmak olarak nitelendirdi. Hatta olayın çabuk geçiştirildiği düşünüldü. Siz nasıl değerlendirdiniz?
Böyle bir şey söz konusu bile olamaz. Biz stüdyoda program yapıyoruz. Güvenlik adı altında çalışan insanlar var. Basmak değildir bu.
* Peki sizin deyişinizle paldır küldür gelmek...
İkisi çok farklı şeyler, sözcükleri çarpıtma. İyi bir gazeteci olmak için, bu oyunu kurallarına göre oynayacaksın. Ama sen bana ahlak zabıtalığı yapar, iyi aile derneğinden gelmiş insan taklidi yaparsan, bana psikolog gibi yaklaşırsan senden gazeteci olmaz. Açık söyleyeyim, sen kafandaki yargıların içini doldurmak için benden cevap bekliyorsun. Öyle şey olmaz. Ne demek program basıldı zannettik. Öyle şey olur da örtbas edilir mi! Stüdyo basmak suçtur. Öyle bir şey yapmış olsalar adamı harcarlar, Özcan Deniz'i haritadan silerler.
Oysa benim kafamda içini doldurmak istediğim hiçbir yargı yoktu. Gerek kendimin gerekse çevremdekilerin merak ettiklerini sormuştum. Savaş Ay'a, sizde ve A Takımı'ndaki değişimlerin nedenini öğrenmek için buradayız, bundan başka bir amacımız yoktur, diyerek oradan ayrıldım. Galiba gerçekten yeniyetmeliğimle çok büyük işlere kalkışmışım. Ama bildiğim tek şey var. Ben Savaş Ay kadar büyümek istemiyorum.