The Others Uğur'un tam zamanı

Uğur'un tam zamanı

24.01.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Uğur'un tam zamanı

Uğurun tam zamanı
24 Ocak 1999
Erbil TUŞALP

Senaryonun gücü, senaristin yeteneğinden kaynaklanmıyor. Olay baştan sona büyük bir senaryonun küçük bir parçası oluyor. Filmi yapılabilseydi Oscar'a aday gösterileceği, hatta en iyi senaryo dalında büyük ödülü alacağı biliniyor.
Benzer her olayda olduğu gibi orta yerde kanı yerde bir kurban duruyor. Uğur Mumcu'nun ölüm nedenini araştıranlar, onun yaşarken katillerinin peşine düştüğünü anımsıyor.
Tuhaf ama sayıları azımsanmayacak kadar çok insan, durup dinlenmeden konuşuyor. Kimi Uğur'u öldürenleri bildiğini, kimi Uğur'u öldürenleri gördüğünü söylüyor.
Her nedense bu bolluğun ayırdına varılamıyor. İnsanın aklından avaz avaz "Seçmece bunlar, seçmece..." diye bağırmak geçiyor. Bilenlerin görenlerin adları alt alta sıralandığında, kimin elinin kimin cebinde / hangi parmağın hangi tetikte olduğu belli olmayan "katiller demokrasisinin" dokusu şıp diye ortaya çıkıyor. "Katiller demokrasisi" Uğur'un 1975'lerde genç insanların köşe başlarında kurşunlanmasından sonra kaleme aldığı bir yazıda geçen "belirtisiz isim tamlaması" olmaktan öte bir anlam taşıyor.
Bilen biliyor, bilen susuyor. İnanması güç ama Uğur'u öldürenlerin kim olduğunu bilenler arasında "Çok şey biliyoruz, şimdi söylemem," diyen merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın bile adı geçiyor.

Katili biliyorum
"Biliniyor ama söylenemez" ya da "bilgiler var ama ulaşılamaz" gibi "devletlü mazeretler" arasına sıkıştırılan faili meçhulleri "fail - i maluma" çevirmenin yolu, katili biliyorum diyenlerin adlarını "cemayüz evvelleri" ile birlikte bir kenara not etmekten geçiyor.
1) Nurullah Tevfik Ağansoy polis sorgusunda "Uğur'u öldürenleri biliyorum," diyor. Ağansoy, Çiller'in korumasıyla kol kola gezerken Alaaddin Çakıcı'nın adamları tarafından öldürülüyor. 2) Gazete, dergi söyleşileriyle iç politikanın nirengi noktalarından biri olan Hüseyin Baybaşin de "Katili biliyorum," diyor. Devlet ve siyaset adamlarının uyuşturucu ticareti yaptığını söyleyen Baybaşin, Hollanda'da cezaevinde gün dolduruyor. Anlaşılan o ki, göreni de bileni de susturmak için korku duvarı ören eller, sızıntı olmaması için o günden bu yana aralıksız çalışıyor. 3) Televizyon ekranlarına bir kontrgerilla uzmanı olarak çıkartılıp şok açıklamalar yapan Orhan Yağar da "Biliyorum," diyor. 4) İslami Hareket Örgütü'nün tutuklu sanığı İrfan Çağrıcı da katili biliyor. 5) Gazeteci minik kuş Ünal İnanç, Mumcu'nun öldürülmesi için Behçet Cantürk'ün 25 bin Amerikan doları verdiğini açıklıyor. DGM Savcısı Ülkü Coşkun'a Cantürk'ün dinlenen telefonunda "25 bin dolar ama, büyük ses çıkardı," dediğini anlatıyor. 6) Emniyet ve istihbarat güçlerinin yarı resmi yayın organı olan bir dergi, Uğur Mumcu'nun öldürülmesiyle ilgili olarak Emniyet'e 15 ihbar yapıldığını yazıyor.

Sen yalancı tanıksın
Gören görüyor. 7) Polisin Faili Meçhul Araştırma Komisyonu'na götürmek üzere alıp TRT'nin Ateş Hattı programı yapımcısı Reha Muhtar'ın eline teslim ettiği Ayhan Aydın, Uğur'un arabasının altına bombayı yerleştirenleri görüyor. Ama ünlü sunucunun "Sen yalancı tanıksın," suçlamasından kendini kurtaramıyor.
Mumcu'nun öldürüldüğü gün ve bir önceki akşam arabasının çevresinde gördüğü üç kişiyi teşhis eden olayın en önemli görgü tanığı Ayhan Aydın, olaydan 4 yıl 3 ay 12 gün sonra, 6 Mayıs 1997 tarihinde TBMM Uğur Mumcu Araştırma Komisyonu'nda ifade veriyor. İnanılması güç ama Uğur Mumcu Komisyonu'nda ifade vermesi söz konusu olunca Ayhan Aydın'ın, Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu'nda yaşadığı benzer şeyleri yaşıyor. Komisyon üyesi Ahmet Priştina DGM Savcısı Cevdet Volkan'a gidiyor ve garanti istiyor. Kendisine Ayhan Aydın'ın ifade vermesine bir itirazları olmayacağını söyleniyor. Emniyetten sadece adres isteniyor. Komisyon üyeleri Ahmet Priştina ve Refik Aras, Ayhan Aydın'ın evine gidiyor. Ayhan ikna ediliyor ve komisyona ifade vermeye geliyor. İfade veriyor, bildiklerini tek tek anlatıyor. Ayhan Aydın komisyondan çıkar çıkmaz gözaltına alınıyor. Nedeni bilinmiyor ama Ayhan yeniden korkutuluyor. Savcılık ifadesinde "akıllı" olması fısıldanıyor. Aydın daha komisyonda ifade verirken, eniştesi Fehmi gözaltına alınıyor. Ayhan Aydın savcılığa bu durumda gidiyor. Savcılıkta "İkramiye verileceğini duymuştum, komisyonda senaryo yaptım," diyor. Aydın'ın tanıklığı, böylece ikinci kez kazasız belasız kapatılıyor.
Aydın'ın, Mehmet Ali Şeker ve Ayhan Usta'yı teşhis etmesi, Emniyet'in ise bu kişilerin cinayet işlendiği sırada gözaltında olduklarının açıklaması anlaşılan önemsiz bir ayrıntı olarak kabul ediliyor. Ayhan Aydın hakkında yalancı tanıklıktan dava açılıyor ama, Aydın her nasılsa aklanıyor. Üstüne üstlük Aydın, Mumcu komisyonunda "Bugüne dek hiçbir savcının ifadesine başvurmadığını," söylüyor.
Aydın tuhaf şeyler anlatıyor: "Emniyette yalan makinesi olduğunu söyledikleri bir cihazın önüne oturttular, ifademi aldılar. Sonra da yalan konuştuğumu söylediler. Odada bulunan Mehmet Ağar küfrederek üstüme yürüdü. Eğer ben yalan söylüyorsam doğrusunu onlar biliyor demektir. Hani nerede doğrular?" diyor. Üç kişiyi patlamadan bir gece önce ve patlama olduğu gün gördüğünü belirten Aydın tuhaflıklarına, "Bu kişileri cinayetin işlendiği gün taksi durağındaki şoför, gündüz çaycısı, noktadaki polis, bir kadın ve bir erkek gördü. Ancak şoför ile çaycı ifadeleri bile alınmadan ortadan kayboldular," diye bir ekleme de yapıyor.
Duyan duyuyor. 8) "Tanıklar ve kanıtlar" konusunda hayret uyandıran bir başka gelişme de TRT'nin ünlü Perde Arkası programında yaşanıyor. Ertürk Yöndem'in program anonslarında patlamayla ilgili ekspertiz raporunun yayınlanacağı duyuruluyor. Ankara DGM savcılığının raporun yayınlanmamasını istemine uyulmuyor. Ama DGM'nin bu yazıyı "yayından sonra TRT'ye gönderdiği" ortaya çıkıyor. Birileri TRT'yi kullanmak istiyor.

Bakanın sürpriz tanığı
Bilen biliyor. 9) Uğur'un öldürülmesinden sonra TBMM kürsüsünden belge açıklayacak kadar gözü kara Şevket Kazan'ın uzun süre saklayıp aniden ortaya sürdüğü sürpriz tanığı Abdullah Yetkin de katili biliyor. Erzurum Şenkaya Kapalı Cezaevi'nde idari memur olarak görev yapan Yetkin, aynen şöyle diyor:
"Beni Ankara Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube'ye çağırmışlardı. Bu tarihte Uğur Mumcu öldürülmemişti. Orada otururken kaçakçılık ve istihbaratta görevliler kendi aralarında Diyarbakır'daki uyuştucu işine Mehmet Özbay isimli şahsın sahiplendiğini söylediler. Ertesi gün Narkotik Şube'ye yeniden gittim. MİT elemanı olduğu söylenen bir kişi geldi. Ve Mehmet Özbay isminin gazetecilerin eline geçtiğini ve gazetelerde yayınlanmaması için görüşün dediğini duydum."
Yetkin daha sonra Amerikan Konsolosluğu'na gidiyor, orada 10) Ali Cerit isimli bir kişi kendisine kimlik tanzim ediyor. Ayrıca 200 dolar cep harçlığı veriyor.
Adalet Bakanı Kazan, Yetkin'in ifadesini TBMM Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu'na her nedense göndermiyor. 14 Ocak 1997'de Meclis kürsüsünden çok önemli tanık diye açıkladığı ifadeyi son ana kadar elinde tutuyor. Bu konuda soru soruluyor. Kazan "İfade gelmedi," diyor. "DGM'den istedim," diye ekliyor. Kazan'ın suikastten hemen sonra (1993) düzenlediği basın toplantısı ile açıkladığı belgenin içeriği, Yetkin'in söyledikleriyle ilgili Meclis açıklamaları (1998) öldürümü ete kemiğe büründürüyor.

İsrail Gizli Servisi
< İsteyen konuşuyor. Kazan'ın, Müsteşar Büyükelçi Sönmez Köksal imzasıyla Başbakanlık makamına gönderildiğini söylediği 2 Şubat 1993 tarihli MİT belgesinde Mumcu'nun "CIA denetimdeki İsrail gizli servince öldürüldüğü" savlanıyor. Meclis kürsüsünden bas bas bağıran RP'li Kazan "İsrail'in suçu İran'a yükleyerek İslam birliğini bozmaya çalıştığını" vurguluyor. Belgenin düzmece olduğu ortaya çıkıyor. Başbakan Süleyman Demirel "Bana böyle bir belge gelmedi," demekle yetiniyor.
Şevket Kazan yılmıyor. TBMM Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu'na bilgi verirken olayı soruşturan Ankara DGM savcıları Nusret Demiral ve Ülkü Coşkun için "MİT'in adamı," diyor. Sözcük sözcük ne söylediği bilinmiyor. Çünkü Kazan, Komisyon Başkanı'ndan "bu sözlerinin tutanaklardan çıkartılmasını" istiyor.

Silahlar Talabani'ye mi?
Dileyen anlatıyor. Susurluk Komisyonu'nda 102 sayfalık ifade veren astsubay 12) Hüseyin Oğuz emekli olduktan sonra Uğur'u parçalayan C - 4'ün Şişko Tekin lakaplı Tekin Coşkuner'in evinde saklandığını söylüyor. Coşkuner 24 ocaktan üç gün sonra Malatya'da gözaltına alınıyor. Ama daha sonra Yargıtay'dan emekli Uğur Tonik vasıtasıyla tahliye ediliyor. Oğuz'a göre, Coşkuner'in Aydın Öztürk adında bir arkadaşında Mumcu cinayetine ilişkin çok bilgi bulunuyor.
13) Tunceli Jandarma Komutanı Albay Kazım Çillioğlu'nun intiharından yeni bir ipucu ortaya çıkıyor. "100 bin silah gerçekten Talabani'ye mi yoksa PKK'ye mi teslim edildi?" sorusuna yanıt aranmıyor. Tunceli'de görevli Bölge Komutanı İsmail Kuru Albay Çillioğlu'nun intihar olayının kapatılmasını istiyor. Talabani'ye giden silahlar konusundaki belgelerin Ugur Mumcu'ya ulaştırıldığı söyleniyor.
14) Ülkücü katil Cengiz Ayhan hem Ankara DGM Savcısı Hamza Keleş'e verdiği ifadede hem de bir Alman televizyon kanalına yaptığı açıklamada Mumcu'yu öldürenler listesine birkaç isim daha ekliyor.

Devam ediyor...