The Others Ülkücülükten solculuğa...

Ülkücülükten solculuğa...

17.09.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ülkücülükten solculuğa...

Ülkücülükten solculuğa...


Sekiz yıldır Almanya’da mülteci olarak yaşayan Ayçiçek, halen DGM’deki dosyaları ve askerlik sorunu yüzünden ülkesine gidemiyor


       Bağlarımıza, kapılarımıza
       nasıl kilit vurdular
       Ağaçlar ve damlar neden karanlık?
       Ritsos

       12 Eylül öncesindeki ana sol akımlardan "Kurtuluş" grubunun aynı ad altında yayımladığı derginin "Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü" olarak geçerdi adı künyesinde.
       "12 Eylül Kaçakları"yla ilgili röportajlar için Avrupa yollarına düştüğümde ve Almanya’ya geçtiğimde, yardımcı olan arkadaş; "Kurtuluşçu Metin Ayçiçek de burada, Nürnberg’de" diyor. Nürnberg’e doğru yol almaya başlıyoruz...
       Metin Ayçiçek, yolları tarif ederek bizi evine götürüyor. Geniş, ferah bir daire burası. Duvarlar tekmil kitap dolu...
       Ayçiçek’le röportaja geçiyoruz. Ayçiçek’in sola gelişi; sosyalist düşünceyle tanışması oldukça farklı...

Ülkücü geçmiş

       1950 yılında Sungurlu’da dünyaya gelmiş Metin Ayçiçek. Yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yapmış. 1965 - 1967 arasında Ankara’da Emek Lisesi’nde okurken ilk tanıştığı siyasi hareket "ülkücülük"müş. Dündar Taşer - Alparslan Türkeş - Nihal Atsız çekişmesi altındaki ülkücülük hareketinde "Şamanist"miş Metin Ayçiçek, ne Müslümanlığa ne de öteki dinlere bir eğilimi varmış. Emperyalizm ve din konuları yüzünden "ülkücülük"ten ayrılmaya başladığı sıralarda, 1971’de İstanbul Maltepe’de Mahir Çayan’ın yaralandığı çatışmada öldürülen Hüseyin Cevahir’le tanışır. Cevahir’in anlatımlarıyla da sosyalizmle tanışır. Fikir Kulüpleri Federasyonu’na girer. Bir yıl sonra da Cevahir’den sonra Siyasal’ın öğrenci derneği başkanı olur. Ardından yoğun bir pratik ve 12 Mart darbesinin beyaz terörü...
       Dev - Genç içindeki bölünmede "Çayancılar"dan yanadır Ayçiçek. 12 Mart döneminde THKP-C’lidir. Emek Mahallesi’ndeki bir operasyonda yakalanır ilk kez. İki yıl tutuklu kalır. Ana Dev-Genç davasında yargılanır. Bir ara serbest bırakılır. Dört ay kadar sonra, başka operasyonda yeniden yakalanır. "Birleşik Cephe" adlı bir örgüte sokulur, ancak böyle bir örgüt olmadığı, bunun polis provokasyonu olduğu anlaşılır. İki dava sürerken, 1974 genel affı çıkarılınca, cezaevinden kurtulur.
       THKP - C kökenli hareketlerin içinde, 12 Mart yenilgisinden ders alıp yola devam etme tartışmalarından doğan Devrimci Yol, Kurtuluş ayrımında Metin Ayçiçek "Kurtuluş"ta yer alır. Bu arada, Siyasal’ı bitirir. Ayçiçek "Kurtuluş" örgütünün ve aynı adlı, hareketin organı olacak olan derginin de kurucusu olur. Yıl 1975’tir...

Hep sahte isimle...

       Şunları anlatıyor Metin Ayçiçek:
       - Ben "Kurtuluş" dergisinin ikinci sayısından itibaren sahibi oldum. Zaman zaman da ‘sorumlu’ yazı işleri müdürü olarak göründüm. Hem derginin hem de "Kurtuluş" yayınlarının sahipliği ve sorumluluğu yüzünden 1981’e gelindiğinde hakkımda istenen ceza 300 yılı aşmıştı. 1976 sonlarından itibaren aranmaya başlandım. 1978 başlarında Ankara’dan İstanbul’a taşındım, sahte kimlikle yaşıyordum.
       - Peki, 12 Eylül’le nasıl karşılaştınız, diyorum. Metin Ayçiçek, şunları anlatıyor:
       - Sanıyorum 11 Eylül’dü. Kurtuluş’un İstanbul komitesinin bir toplantısını yaptık. Bir darbe yapılacağına dair enformasyon almıştık. Bunu görüşmek için toplandık. Ama bir sonuç çıkmadı bu toplantımızdan. Ayrıldık.
       1981 Mart sonlarında örgütün aldığı karar gereğince ülkeyi terk eder Metin Ayçiçek. Nusaybin’den Ortadoğu’ya geçer. Bir buçuk yıl kadar FKÖ’yle çalışır. Oradan da Almanya’ya geçer sahte pasaportla "Sosyalist İşçi" gazetesini çıkarmak için... 1985’te Türkiye’de örgütün MK’sına yönelik operasyon yapılır. Tamamı yakalanır. Örgütün toparlanması için görev verilince Ayçiçek, Suriye’den Türkiye’ye girer. İllegal olarak 1.5 yıl Türkiye’de yaşar. 1987 Ağustos’unda tekrar Suriye’ye geçer, oradan da Fransa’ya gider. Türkiye’deki örgüte yönelik yeni bir operasyon yapılınca, toparlamak için Metin Ayçiçek tekrar ülkeye girer. Bir yıl daha kalır. Sonra tekrar sahte bir pasaportla çıkar yurtdışına. Yıl 1992’dir. O günden sonra da bir daha Türkiye’ye gidemez...

Şu askerlik işi...

       - Niye, diyorum Metin Ayçiçek’e.
       - Birincisi, buradan Türkiye’deki bazı yayın organlarına yazılar gönderiyorum. Bazı yazılarım için DGM tarafından yürütülen soruşturmalar var. İkincisi eski yıllarda açılmış bir örgüt davam var. Bunlar büyük engel teşkil ediyor. Çıkarılacağı söylenen af bunları ne kadar temizler bilemiyorum...
       - Vatandaşlıktan çıkarıldınız mı, diye soruyorum.
       - Tuhaftır, diyor Metin Ayçiçek, "Kurtuluş"un kurucularından Mahir Sayın’ı ve beni nedense çıkarmadılar vatandaşlıktan. Kim bilir devlet gün ola devran döne, nasıl olsa bir gün elimize geçerler mi demek istiyor. Benim sıkıntılarımdan bir başkası da şu: Askerlik yapmadım. Son bir yasa çıktı: 20 bin mark ödersen askerlikten muaf sayılıyorsun. Onu da ödemek istemiyorum. Markı ödeyememekten değil de, doğru bulmuyorum bu işi. 50 yaşından sonra da Türk ordusunda askerlik yapmayı düşünmüyorum.
       - Ebediyen Türkiye kapısını kapattın mı, diyorum Metin Ayçiçek’e.
       - Yooo, diyor. Çok istesem gidip görebilirim.
       - Nasıl olsa bu işin kompedanı olmuşsunuz. Hüviyet tebdiliyle defalarca girip çıkmışsınız, diyorum.
       Gülüyor.
       - Aklıma zaman zaman geliyor, diyor.
       Metin Ayçiçek, kafasının da bedeninin de Türkiye’de olduğunu söylüyor. Ülkeyle ilişkilerini çok sıcak tutuyormuş. "Sizinle buluşmadan 2 saat önce Türkiye’yle konuştum" diyor. 93’ten bu yana bağımsız bir insan olarak yaşıyormuş Ayçiçek, ekliyor: "Ama sosyalizme bağımlıyım". Örgütsel olarak hiçbir siyasal hareketle ve örgütle kontağı yokmuş. ÖDP’ye destek olmuş kuruluş yıllarında ama ondan da umudunu kesmiş.
       Ne iş yaptığını soruyorum.
       - Sekiz saatimi alan herhangi bir iş içerisine girmedim hiçbir zaman. Almanlara Türkçe kursları veriyorum, Nürnberg Belediyesi’ne bağlı yarı-özerk bir kurumda. Türklere de bilgisayar kursu veriyorum. Bunların dışında; resmi kurumların Türkçe broşür vs. işleri olursa onları yapıyorum. Harçlık anlamında bir gelir elde edebiliyorum. Bu da bana yetiyor.
       - Uyruğunuzu değiştirdiniz mi, diye soruyorum.
       - Hayır, diyor Ayçiçek. Şimdilik Alman vatandaşı olmayı düşünmüyorum. Türkiye Cumhuriyeti beni vatandaşlıktan atarsa düşünebilirim.

12 Eylül’ün yararları...

       Almanya’da genellikle Kürtlerin yayın organlarında yazıyormuş Metin Ayçiçek. Türkiyeli bir devrimci olarak onlarla da mesafeli durmaya çalışıyormuş...
       - Şu konuştuğumuz zamandan 15 gün kadar sonra 12 Eylül’ün 20’nci yıldönümü diyorum Ayçiçek’e. 20 yıl sonra baktığınızda ne görüyorsunuz?
       Metin Ayçiçek, şunları söylüyor:
       - 12 Eylül’ün beni savurduğu bu Avrupa’da, Avrupa’nın bana bir şey kattığına inanıyorum. Türkiye solunda aktif görevler aldığım dönemde düşünüp yazamayacağım bir boyut yakaladım burada. Kitaplarda okuduğum emperyalizmin somut olarak ne olduğunu bu ülkede gördüm, anladım. 12 Eylül’le kaybettiğimiz çok şeyler oldu, ama bir o kadar da kazançlarımız oldu. Örneğin 1402 sayılı yasa. Neredeyse insanın Evren’e teşekkür edeceği geliyor. Üniversite öğretim üyelerini sokağa attı da, onlar da "resmi tarih" olayının ne olduğunu anladılar...
       - Peki 12 Eylül’ü yapanlar? Onlar için ne düşünüyorsun?
       - Evren ve 12 Eylül’ün yaratıcıları, onun savunucuları, bu süreç içinde rol almış olanlar yargılanmalıdırlar. Ben böylesi kişilere verilecek ceza peşinde değilim. Böylesi bir yargılama; o sistemin, o davranışın, yani halk iradesine karşı koyma davranışının cezalandırılması anlamına gelecektir. Tarihte bunun örnekleri vardır...

       YARIN: Acilciler’in teorisyeni Engin Erkiner