Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Ersun Yanal krizi patlak verdiğinde aklıma gelen ilk şey bunun “futbolcularla” bağlantılı bir sorun olduğu yönündeydi. Peşinden Ersun Yanal’ın ses kaydı düştü sosyal medyaya.

Kızgın bir teknik direktör, bağırıyor, küfürler savuruyordu.

“Fenerbahçe bitarafında bile değildi!”

Çok düşündüm. Kendimi Ersun Yanal’ın yerine koydum.

‘Neden bir teknik adam bu şekilde söylenir?’

Bunu anlayabilmenin tek bir yolu vardır sporun içinde olmak, o ruhu hissedebilmektir.

Ersun Yanal’ın şikâyeti takımın antrenmanlara gelmek istememesi ya da belki de antrenman temposundan memnun olmamalarıydı.

Haberin Devamı

Başka nedenler de olabilir. Bazen elektriğin uyuşmaz, sevemezsin, itici gelir sana; karşılıklıdır bu ve sevgisizlik kısa sürede nefrete dönüşür, çok küçük kıvılcımlardan büyük yangınlar çıkar.

Sezon içinde de takımın normal olmayan iniş çıkışlarını izlemiş, anlam verememiştik. Bunun geri planında mutlaka başka şeyler de olmalıydı.

Tıpkı bu sezon olduğu gibi…

Tıpkı bundan önceki sezonlarda olduğu gibi…

Bunun sadece Ersun Yanal meselesi olmadığını başka bir örneklerle anlamaya çalışalım.

Obradovic’in kaybedilen Anadolu Efes maçından sonra yaptığı açıklamayı nasıldı?

"Maçın ilk bölümünde çok kötüydük. Çok fazla top kaybı yaptık. Maalesef oyuncularımızın bir kısmı maçta değillerdi. Benim için bütün müsabakalar önemli. Türkiye Ligi de benim için aynı önemi taşıyor. Liderliğimizi korumak istiyoruz. Önümüzde üç maçımız var ve liderliği korumak için elimizden geleni yapacağız. Sezon sonuna kadar da bazı oyuncuları kadro dışı bırakırsam hiç şaşırmayın. Avrupa Ligi'nde bazı hedefler olup, Türkiye Ligi'nde olmaması hiç iyi bir şey değil. Öyle düşünüyorlarsa ben de öyle hareket ederim." (*)

Obradovic gibi bir koçun şikâyetine ve memnun olmadığı kadroya bakar mısınız? Obradovic olunca oyuncularınızı merkeze alarak böyle açıklamalar yapabiliyorsun ama olamayanlar var! Teknik adamlar dikkat ederseniz, her şeyden şikâyet edebiliyorlar ama konu kendi oyuncuları olunca hep bir bulutlu bir hava oluşuyor.

Fenerbahçe Ülker, geçtiğimiz Pazar günü Play Off’ta mücadele ettiği Galatasaray LH karşılaşmasını kaybetti. Maça damgasını vuran oyuncu Sinan Güler’di. Sadece attığı sayıları, mücadelesiyle değil, adamlığı ve sporculuğuyla bize özlediğimiz, aradığımız sporcunun nasıl olması gerektiğini gösterdi. Zisis ile çarpıştığı bir pozisyon sonrasında yere düştü, alnı açıldı, dakikalarca yerden kalkmadı, dikiş atıldı. Sonra doğrulur doğrulmaz soluğu Zisis’in yanında aldı. Görüntü olağanüstü derecede güzel ve duygu yüklüydü.

Haberin Devamı

Sinan Güler gibi oyuncunuz olursa Obradovic gibi hocalar Anadolu Efes maçı sonrasında yaptığı açıklamaları yapmazsınız. Zaten bu oyuncuların her maça en az 25-30 sayılık katkı yapacağını bilerek veya hesap ederek plan programınızı yaparsınız.

Muhtemelen Obradovic takımına bakıp, böyle bir oyuncu olmadığı için ne kadar şanssız olduğuna içlenmiştir.

Haklıdır; kim içlenmedi ki?

Bu durumdan Zico da dertliydi. Maç seçen bir takımı vardı o yıllarda. Alex’ten bile yakındığını; Alex’in bile Zico’nun oynatmaya çalıştığı oyuna muhalif olduğu biliyoruz.

Haberin Devamı

Bunlar her zaman unutulur, geriye “efsane” futbolcular kalır.

Aykut Kocaman bunu net olarak ortaya koydu: “Türkiye’de teknik direktör takımı yoktur.” Dedi. Aykut Hoca’nın ilk senesinde önüne çıkan en büyük engel takımın, oyuncuların kendisiydi.

Alex, daha ilk gün hatta Aykut Kocaman daha teknik direktör olmadan huzursuzluğunu belirtmişti. Aykut Kocaman, Alex’in Daum, Zico, Aragones ile yaşadığı sıkıntıları da bildiğinden ve Fenerbahçe’nin Alex’e bağlı futbol oynuyor olduğunu değiştirmek istemesinden başlarda çok önemli sıkıntılar yaşadı ve bu sorun görevden ayrıldığı güne kadar peşini bırakmadı.

Ersun Yanal’ın da geri planda yatan sorununun bundan kaynaklandığını düşünüyorum.

Geçen sene çalıştığı takım Ersun Yanal’ın mıydı?

Ersun Yanal’ın takımın başına geçiş süreci çok mu normaldi?

Fenerbahçede bitmeyen Ersun Yanal polemiğinin geri planında ne var
Neredeyse bir ay Fenerbahçe Kulübü Ersun Yanal’ı yedekte, kapının önünde bekletti. Ersun Yanal ses kaydında ne diyor “ben buraya Fenerbahçe ile gelmedim.” Bu lafı diyen kişinin bir ay bu şekilde görev beklememesi gerekirdi. Taviz verdi. Çünkü o da bir şekilde Fenerbahçe’yi çalıştırmak istiyordu. Yönetim daha iyi bir alternatif bulamadığı için Ersun Yanal’la anlaşmayı kabul etti.

Yönetim’in bu tutumu futbolcuya mesaj niteliğindedir.

Ancak bu tutumu yapan sadece Fenerbahçe midir?

Mancini, Prandelli, Bilic de aynı sorunu yaşadılar.

Muhtemeldir Hamza Hamzaoğlu da yüzleşecektir. Emre Çolak bile tavır koyabilecek kadar kendisine güvenebiliyor. Ben buna çok şaşırıyorum. Hamza Hoca bu sene çok büyük sıkıntılar yaşamadı, seneye onu çok zor bir sınav bekliyor. Zamanı geldiğinde konuşacağız.

Hamza Hamzaoğlu takımı toparlayabilmek adına takıma istediği tavizleri vermişse önümüzdeki sezon bu takımı kendi istediği şekilde nasıl şekillendirebilir ki?

Bir takım teknik direktörünü istemediğinde maalesef operasyon yapar. Dünyanın her yerinde bu gerçek vardır. Bunu önlemenin veya engellemenin tek bir yolu vardır, Yönetim’in çok net bir şekilde teknik direktörünün arkasında durarak futbolcusuna patronun teknik direktör olduğunu göstermesidir.

Ya da teknik direktörün öyle güçlü bir karizmaya sahip olması gerekir; Ferguson, Mourinho, Guardiola gibi Hocaların isimleri futbolcunun çok üzerindedir.

Türkiye’de bu güce ve etkinliğe ulaşmış tek bir isim var; Fatih Terim.

Ülkemizde bu ilişkiler malum şekillerde yönetildiği, herkesle tuhaf ve profesyonel olmayan türde ilişkiler kurulduğu için futbolcuların idaresinde de gariplikler ön plandadır.

Ve kısa sürede özellikle eski futbolcuların başı çektiği gruplaşmalar ve hizipleşmeler her takımda kendisini gösterir.

Ersun Yanal böyle bir ortamın içine girdi veya düştü. Sonuçtan hareketle söyleyebiliriz ki daha başından itibaren sorunlar vardı, ancak bir hedef için bu donduruldu. Geçen sezon camianın tek beklentisi şampiyonluktu ve futbolcuların başka hiçbir mazereti yoktu.

Ersun Yanal zaten hazır bir takım, işleyen bir sistem bulmuştu. Üzerine mutlaka koydukları vardır.

Aykut Kocaman döneminde kanatlar bu kadar etkili kullanılamıyordu. Caner Erkin’in nasıl daha efektif oynayabileceğini çözen kişi Ersun Yanal’dır.

Sezon başında bir Emenike/Cardozo ikileminde kalınmıştı. Kararı Ersun Yanal mı yoksa Yönetim mi verdi çok merak ettiğim bir detaydır. Eğer Ersun Hoca vermişse büyük bir hatadır. Elinde Webo, Sow gibi oyuncular varken Emenike tercihi Fenerbahçe’nin hücum aksiyonunu sınırlandırmıştır. Mesela bu sezon takımda Cardozo olsaydı ligin tablosu böyle şekillenmeyebilirdi.

Sezon içinde de iniş çıkışlar oldu demiştik, Eskişehirspor ve Sivasspor karşılaşmaları geçen sezonun dip noktasıdır. Özellikle Sivasspor karşılaşmasında hakem hataları olsa da Fenerbahçe’nin yaşadığı puan kayıpları sezon içindeki futbol çizgisini bozmuştur.

Ses kaydı ne zaman yapılmıştır bilemiyorum ancak Ersun Yanal’ın bu süreçte takımla ilişkisinin zayıfladığını hissedebiliriz.

Zaten sezon başında basketbol karşılaşmalarında takımın hemen arkasında Aziz Yıldırım ile Ersun Yanal’ın yan yana maç izlerken görüyorken bunun bir anda kesilmesi de aynı döneme rast gelir.

Kuşkusuz Aziz Yıldırım yıllardır aynı çatı altında mücadele ettiği futbolcularının ağzından çıkanları dinleyecektir, üstelik Ersun Yanal olur olmaz yerde böyle atarlı konuşursa, mutlaka Başkan’ın kulağına da gidecektir.

İşte bu dedikodu ve çekişme ortamı kaybedilmiş bu sezonu belirleyecek bir dizi yanlış kararın alınmasına da sebep olacaktır.

Başkan geride bıraktığı 16 seneden hiçbir şey öğrenememişse bunu çok iyi çözmüş olmalıydı ancak Türkiye’nin temel sorunu olan futbolcu hegemonyasını birkaç ay içinde yıkmak mümkün müydü?

Değildi.

Pazartesi akşamı Başakşehir karşısında tükenişini izlediğimiz kadronun sezon başında yeniçeri ayaklanmasına benzer başkaldırısının onların istediği ve sözüne göre bastırılmaya, geçiştirilmeye çalışılmasının ileride sorun çıkarabileceği gerçeği daha o günden öngörülebilmeliydi.

Ancak başka bir hamle göz önünde bulunduruldu.

Aziz Yıldırım hiçbir şey bilmiyorsa bir şeyi de hepimizden çok iyi biliyordu ve bu yaşanacaktı; Ersun Yanal takımın başında kalmış olsaydı, Hoca ile organik ve duygusal bağı kaybolmuş bu kadro sezonun onuncu haftasına kalmadan Ersun Yanal’ı başarısız bir teknik adam haline getirecekti.

Burada devreye pragmatizm girmiştir.

Fenerbahçe’de İsmail Kartal tercihinin, Galatasaray’daki Hamza Hamzaoğlu’ndan farkı var mıdır?

Biçimsel olarak da ana fikir olarak da yoktur.

Ancak gördük ki İsmail Kartal asla teknik direktörlük vasıfları taşımıyor, eline yüzüne bulaştırıyor. Arada niteliksel olarak çok belirgin bir fark çıkıyor.

Açıkçası benim son yıllarda şahit olduğum, izlediğim en kötü teknik direktörlük deneyimidir İsmail Kartal yönetimi. Aziz Yıldırım’ın takım üzerinde teknik direktörlük anlamında müdahalesi olmuş mudur bilemem ancak biliyoruz ki her 90 dakika boyunca İsmail Kartal bir şekilde takımı yönetecek imkâna sahipti. Teknik direktörlük performansını tümden silip geçmek haksızlık olur, ancak irade gösterilmesi konusunda çok eksik kaldığı da ortadadır.

Bir yerde senkronizasyon, uyum, düzen bozulursa orada eski sorunlar devreye girer.

Fenerbahçeli futbolcuların sezon içindeki görüntüleri hiç hoş değildi.

Oyundan çıkan soluğu soyunma odasında alıyordu. Bir iki değildi…

Sezon içinde bunun başlığını attım. (**)

Akhisar karşılaşmasında oyundan çıkan Alves soluğu soyunma odasında alırken, İsmail Kartal gereken iradeyi gösterebilmiş olsa iki hafta sonra Portekizli oyuncu muhtemelen Galatasaray karşılaşmasında ihanet niteliğinde o hareketi yapamayacak, kırmızı kart görmeyecekti! Fenerbahçe’nin ligde iyi oynarken kaybettiği çok kritik bir karşılaşmadır Galatasaray derbisi ve bir kırılım olmuştur.

Bunun hiç normal olmadığı açıktır.

Beşiktaş derbisinde Emenike’nin yaptığı şeyi tüm futbol kamuoyu izledi.

Obradovic, Euroleague’in en değerli oyuncusunu kolundan tuttuğu gibi soyunma odasına gönderirken, İsmail Kartal, Emenike’yi ancak amatörde veya halı saha maçlarında görülecek şekilde sahaya döndürmeye çalışıyordu.

Oysa yapması gereken şey sadece futbolcunun çıkardığı formayı elinden almakla kalmayacak orada sahanın kenarında şortuna, konçlarına ve kramponlarına varıncaya kadar soyacak, donuyla futbolcuyu soyunma odasına gönderecekti.

Yapamadı.

O gün bu iradeyi koyabilseydi İsmail Kartal futbolculara bambaşka bir mesaj verirdi. Oysa o kalktı hiç de gerekli olmadığını gördüğümüz bir futbolcuyu yalvar yakar içeri itti.

Emenike’yi kazanmaya çalışırken koca bir sezon heba oldu.

Şimdi Aziz Yıldırım kendi kendine dövünsün dursun. Futbolcularını suçlasın, hepsinin hesabını kessin.

Mesele Fenerbahçe’yi kimin şampiyon yaptığını kamuoyu önünde tartışmak mıdır?

“Mustafa Denizli, Daum, Zico, Aykut Kocaman, Ersun Yanal Fenerbahçe’yi şampiyon yapmadı.”

Belki gerçekten öyle ama sorun zaten bu değil mi? İlk önce değiştirilmesi gereken şey bu algı ve düzen değil midir?

Futbolcuya dayalı düzeni değiştirip, Fenerbahçe’yi Ersun Yanal şampiyon yaptı, diyebilecek noktaya gelmek değil midir?

Galatasaray Ünal Aysal-Fatih Terim polemiğini defalarca kere kamuoyunun önünde yaptı, yaşadı. Bilmediğimiz bir şey var mı? Aklımıza takılan kaç ayrıntı kalmıştır?

Ancak Ersun Yanal hamlesi Alex’ten sonra Fenerbahçe’yi parçalara ikinci fay hattını oluşturmuştur. Şimdi o fay hattının üzerinde biriken her gerilim Fenerbahçe’de sarsıntılara neden olmaktadır.

Oysa mesele Ersun Yanal falan değildir. İsimler üzerinden konuşmayı sevdiğimiz, bu en kolay olduğu için Ersun Yanal bir simgeye kahramana dönüşmüştür.

Ersun Yanal’ı mucizevi bir varlık durumuna getirmek, Fenerbahçe’nin tüm sorununun bu olağanüstü varlığın Aziz Yıldırım tarafından gönderilmiş olduğuna inanmak kendini avutmaktır.

Ersun Yanal ile İsmail Kartal arasında ligin tamamlanmasına bir hafta kala puan farkı sadece üçtür; belki de sezon sonunda İsmail Kartal da sezonu eşit puanla tamamlayacaktır?

İsmail Kartal, Ersun Yanal’a göre iki yenilgi daha az almıştır. Derbilerde çok daha başarılı olmuştur. İyi oynadığını söyleyeceğimiz Trabzonspor, Akhisar ve Erciyes maçlarında o gereksiz ve saçma puan kayıpları olmasa belki de Galatasaray dördüncü yıldızı bu kadar kolay takamayacaktı ve biz bugün yapmamız gereken bu doğru tartışmayı yapamıyor olacaktık.

Bir başka gerçek; Galatasaray ve Beşiktaş geçen seneki takımlar değildir.

Galatasaray geçen sezonu yığınla beraberlik alarak tamamlamıştır ki bana göre geçtiğimiz sezonun temel sorunu Galatasaray takımının Mancini ile yaşadığı kan uyuşmazlığıdır. Galatasaray’da Sneijder dâhil kimse Mancini’yi sevmedi. Aynen Fenerbahçe takımının Ersun Yanal’ı sevemediği gibi.

Eğrisi doğrusunu bulmaz, ancak bozuk saat gibi günde iki defa zamanı doğru gösterir; ancak bozuk olan bozuktur!

Profesyonel futbolcu takım içi siyaset yapmayıp, işine baksa…

İşi nedir; öyle ya da böyle göreve getirilmiş teknik direktörün bilgisi, tecrübesi ve iradesine saygı duyarak, verilen görevi yerine getirse…

(Başka meslek gruplarında ast üst ilişkilerinde böyle saçma sapan profesyonel ilişki olduğunu biliyor musunuz? Olabilir mi?)

Yönetici herkese görevini hatırlatan konumda olsa…

Bugün bu herkesin bir isim etrafında kümeleştiği polemiği yapmıyor olurduk.

Ancak bugün yaptığımız gibi, yarın, öbür sene, daha öteki sene de yapıyor olacağız.

Aziz Yıldırım gitmiş, yerine başkası gelmiş olacak, yine tartışacak bir isim bulacağız.

(*)https://www.milliyet.com.tr/-25-milyon-taraftar-nerede--fenerbahce-2050183-skorerhaber/

(**)https://www.milliyet.com.tr/uzay-gokerman-oyundan-cikan-solugu-soyunma-odasinda-aliyor--1947401-skorer-yazar-yazisi/

http://twitter.com/uzaygokerman