Vitrin Bahşiş zevki

Bahşiş zevki

20.03.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bahşiş zevki

Bahşiş zevki
Bahşiş zevki
Emre AKÖZ

İstiklal Caddesi'ndeki bir barda görmüştüm ilk kez. "Tipping is not a city in China" yazıyordu. Yani "Tipping (bahşiş) bir Çin kenti değildir."
Bahşiş vermeyi unutan (ve tabii İngilizce de bilen) müşterileri nazikçe uyaran bu yazıyı Türkçe'ye, "Bahşiş bir Arap kenti değildir," diye uyarlayabiliriz.
İlk bakışta bahşiş gayet sıradan bir para ilişkisi gibi görünüyor. Ne var ki marketten bir kiloluk hazır pirinç satın almaya da hiç benzemiyor. Kimin kime, ne kadar ve nasıl bahşiş vereceği yazılı olmayan kurallara bağlıdır. Başta erkek arkadaşlarım olmak üzere ilk kez yurtdışına giden birçok tanıdık, "Peki mesela otelde bavulumu taşıyan adama kaç dolar bahşiş vereceğim," diye sormuştur.
Bizde bahşiş oranı genellikle yüzde 10'dur. Beş milyonluk yemek yerseniz garsona 500 bin lira bahşiş bırakırsınız. Buna karşılık belirsiz bahşişler de vardır. Yukarıdaki otel örneği gibi... Böyle durumlarda "hesap" belli olmadığı için yüzdesi de belli değildir. Sonuçta esas olan ülkenin kültürü ve genel ekonomik durumudur. New York'taki otelde bell boy'a bir dolar verirseniz yüzünü buruşturur da, aynı para Bişkek'te oğlanın yüzünde güller açtırır.
Bahşiş sadece kültürle ilgili değildir kuşkusuz. Garsonlara sorarsanız insanları bahşiş verişlerine göre kategorilere ayırıverirler bir çırpıda. Örneğin erkekler bahşiş vermeye kadınlardan daha fazla heveslidir. Bu yüzden garsonlar erkeğin taleplerine karşı duyarlıdır. Hele bir de adamın yanında kadın varsa! Böyle durumlarda erkeklerin normalin üstünde bahşiş vererek güç ve zenginlik gösterisi yapacağını tahmin etmek onlar için hiç zor değildir.
Yine garsonlara sorarsanız (tabii "resmi" olarak değil, özel sohbetlerde) tek başına yemek yiyen kadınların servisten hemen hiçbir zaman memnun kalmadıklarını, bu yüzden de onlar için çaba sarfetmediklerini söylerler. Yalnız başına yemek yiyen bir kadının bol parası olmadığı da yine garsonların varsayımları arasındadır. Bahşiş açısından en kötüsü çocuklu ailelerdir. Onların garsonlardan daha çok hizmet (diyelim ki velet için küçük kaşık) bekledikleri, buna karşılık daha az bahşiş bıraktıkları bilinir. Bunun gibi seyahat turlarına katılanlar, kendi başlarına gezenlerden daha az bahşiş bırakır. Tabii bu da anlaşılabilir bir şeydir; adam kendi başına gezecek kadar zenginse niye tura katılsın? Ayrıca bu turlar "her şey dahil" sloganıyla pazarlandığı için müşteriler bahşişlerin de fiyatın içinde olduğunu düşünürler. Bu yüzden garsonlar, rehberler, hamallar turla gezen turistlere hizmet etmekte hevesli değildir.
Bahşişin bir ilginç yanı daha var. Yukarıda da belirtiğimiz gibi marketten mal alıp parasını ödemeye benzemiyor. O kadar soğuk, o kadar formel bir ilişki türü değil bahşişle kurulan. Ancak yine de bahşiş verdiğimiz insanların bir kişiliği, bir tarihi olduğu nadiren aklımıza gelir. Belki de bunun nedeni bahşiş verirken kendimizi farkında olmadan "yukarıya" koymamızdır. Yüzde 10'luk bir geçici zevk işte; başka ne olacak!

e-mail: eakoz@milliyet.com.tr
faks: 0212 5056431