Vitrin Ev değil dert sahibi

Ev değil dert sahibi

08.05.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ev değil dert sahibi

Ev değil dert sahibi
Ev değil dert sahibi
Nazire KALKAN Türkiye'de bir daireye sahip olmanın en kötü tarafı ev sahibinin gerçekte ne satın aldığından asla emin olamaması.
3 oda, bir salon, İtalyan mutfak, kartonpiyer, hilton lavabo vs.
İstanbul'un mutena semtlerinde satılan evlerde bu özellikler artık standart hale geldi. Bunlar fiyatları 100 - 250 bin dolar arasında değişen orta sınıf daireler. Dolayısıyla bu konutları orta sınıfa mensup insanlar satın alıyorlar ve alıncaya kadar da göbekleri çatlıyor. Peki sonra ne oluyor?
Kimisinin üzerine mutfak dolabı devriliyor. Bu yüzden kalça kemiği kırılıp, ameliyat üzerine ameliyat olan bile var. Kimisi iş dönüşü eve döndüğünde patlayan borulardan taşan sularla boğuşuyor. Ya da bir gün benim başıma geldiği gibi, balkondan taşan yağmur suları arka odalardan birini küçük bir havuza çeviriyor. Çünkü inşaat sırasında balkonun tahliye borusuna bir sürü pislik kaçırılmış. Başta müteahhit olmak üzere de kimsenin aklına evi teslim etmeden önce bunları kontrol etmek gelmemiş. Evlerin elektrik tesisatında kullanılan kalitesiz malzeme yüzünden atan sigortalar ve buna bağlı olarak bozulan sinirler ise vaka - i adiyeden. Her şey olup bittikten sonra ortada hesap soracak kimse yok. İşte asıl sorun burada.
500 bin dolarla - 1 milyon dolar arasında değişen fiyatlarla satılan lüks konutların müşteri kitlesi ve bu kitlenin beklentileri çok daha farklı tabii.
Ancak mal sahibinin ödediği para ne olursa olsun, fark etmiyor. Çünkü neye para ödediğini kesinlikle bilmiyor. Ve parayı ödedikten sonra büyük olasılıkla müteahhitin de, emlakçının da yüzünü bir daha görmüyor bile. Sözkonusu olan konutsa satış sonrası hizmet sıfır.
Ev almak hala en önemli yatırım aracı durumunda. Buna karşılık satın aldıktan sonra kaderinizle bu derece baş başa bırakıldığınız başka bir mal yok.
Şimdi mesela siz, "anahtar teslim"in ne anlama geldiği konusunda emin misiniz?
Eğer sözkonusu olan bir otomobil ise, evet bilebilirsiniz. Ama bir daireden söz ediyorsak, asla emin olamazsınız. Çünkü müteahhitin size ne için söz verdiğini bilmiyorsunuz ki? Dahası bunu sormaya hakkınız da yok.
O yüzden de daha baştan bir sürü zarara giriyorsunuz. Bu zararların büyük bölümü fiktif düzeyde olduğu için, kandırıldığınızın farkına bile varmıyor oluşunuz daha da kötü.
Mesela müteahhit size, şimdi moda olduğu üzere İtalyan mutfak yapacağını taahhüt etti. Siz de memnuniyetle kabul ettiniz. Ama hangi İtalyan? Bu İtalyan'da granit kullanılacak mı, kullanılmayacak mı? Granit olacaksa siyah mı olacak, kırmızı mı?
Bu ayrıntılar çok önemli. Çünkü kimi seçenekler arasında 1'e 2'ye fark var. Ve o farktan müeahhit kazanıyor, siz kaybediyorsunuz. Ayrıca diyelim ki, daha ekonomik olsun diye hilton lavabodan vazgeçtiniz. Emin olun ki, müteahhitin toplam fiyattan düşeceği para, hilton lavabonun piyasa değerinin yarısından daha az olacaktır. Nasıl olsa ne şikayet edilecek bir merci var, ne kontrol eden var ne de bir yaptırım uygulayan.
Yalnız bunlar mı?
Pencereye takılacak camın, mutfaktan geçecek borunun, musluğun, eviyenin vs. ne markası belli ne de kalitesi.
Evi satın alan kişi inşaatın yapım aşamalarından haberdar olmadığı gibi, inşaat alt malzemelerinin seçiminde de söz sahibi değil.
Şimdi yeni bir İmar Yasası hazırlanıyor. Ancak değişiklik tasarısı daha çok binaların depreme karşı dayanıklılığını garanti altına almayı amaçlıyor. Bunun ötesinde dairede kullanılan malzemenin kalitesinin tüketici açısından yasayla güvence altına alınması şart. Bu da ancak müteahhitin mal sahibine bir teknik şartname hazırlayıp vermesiyle mümkün olabilir.
Herhangi bir hasar durumunda zararı kimin karşılayacağı ise son derece açık: Son satıştan rant elde taraf - bu ister müteahhit olur ister başkası - zararı karşılamalı.

e-mail:nkalkan@milliyet.com.tr