Vitrin Sekerek yaşamak

Sekerek yaşamak

28.10.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sekerek yaşamak

Sekerek yaşamak


OF AMAN / AYŞENUR YAZICI


       Sonbahar geldi! Nefes nefese ve göz açıp kapayıncaya kadar geçen yıllara bir yaz daha eklendi ve çoğumuz “ağzına bir parmak bal çalınmış" gibi kısacık tatiller yaşayıp, tekrar hayat kavgasına dönmenin ihtiyarlamışlığını yaşıyoruz. İşte sonbahar bundan hüzünlüdür! Çırpınan yürek canlı renklerle yazda kalır, yüksünen doğa gri giyer kahverengi giyer... Bir de çalışma temponuz yüksekse, yaşamın kargaşası iyice içinize işler “koşarak" değil, “sekerek" yaşadığınıza inanır bunalırsınız..!
       Silkelenmek isteyip kendinizde o dürtüyü bir türlü bulamazsanız ve “merhaba hüzünöcü olmaya niyetlenirseniz, ipler sonbaharın eline geçti demektir. Buna izin vermemek için, yakın çevrenizde küçük değişiklikler hatta mini - çılgınlıklar yaparak işe başlayabilirsiniz...
       (Gerçi, filozof ve şair kimliğiniz varsa ebedi güzellikler yaratmak için sonbaharın kucağına düşmenizde sakınca bulamayabilirsiniz ama, yaşamın kayaları kuma dönüştüren hiddetinde kaçımız hala şiir yazabiliyor ki?) Kendinizi sonbahara karşı ve sonbahara rağmen seveceksiniz..!

       İşe alışverişle başlayın
       Modayı boşverin! Bordo, haki yeşil, kahverengi de neymiş! Kendinize mavisi, pembesi, sarısı, eflatunu bol fular ve kazaklar alın. Gri gök ve yağmur üstünüze geldiği gün mavi bir farla kulanın. Enerji veren renkler ruhunuzu da diri tutacaktır. Beyler için de aynı kural kravat için geçerli. (Far sürmezlerse iyi olur, ama illa ki denemek isterlerse, eğlenceli bir gün geçireceklerini garanti ederim!)
       Kendinize renkli iç çamaşırları, boxer alın. Banyonuzun fayanslarına çiçekli, melekli çıkartmalar yapıştırın. Hatta vitray boyası alıp kendiniz çizin.
       Şampuanınızı, çamaşır yumuşatıcınızı, parfümünüzü değiştirin. Hayatınıza yeni kokular taşırken aromaterapiye kulak verin.
       Gardrobunuza, çekmecelerinize lavanta torbaları koyun. Oturma odanıza, ofisinize bir tas su içine birkaç damla lavanta yağı damlatıp koyun.
       Sakinleştirici, huzur verici etkisini hemen hissedeceksiniz. Vücudunuzun göz önünde olmayan bir yerine sevdiğiniz bir objenin geçici dövmesini yaptırın. Bir günlük tutmaya başlayabilirsiniz! Ama kendi ağzınızdan yazmayın. Bir başkası sizi anlatıyormuş gibi notlar tutun. (Kendinizi suçlamadan irdelemenin en güzel yolu bu!)
       Sizi üzen kişinin resmine “miki kulağı ve Hitler bıyığı" yapıp buzdolabının kapısına asın..!
       Duşta şarkı söyleyin, aynada kendinize dil çıkarın, şirinlik yapın!
       İşe gitmeden kapıda kendinize yüksek sesle: “Bugün güzel bir gün olacak" diye söyleyin.
       Size “n’aber?" diyenlere, “iyilik işte n’olsun" cevabından derhal vazgeçin, yerine “bomba gibiyim, Allaha şükür" cevabını ezberleyin!
       Çok daralırsanız bana yazın, içimdeki “umut kuşuöndan illa ki size de bir “herşeye rağmen hayat güzel" şarkısı çıkacaktır...
       NOT: Geçen haftaki Einstein bulmacasına 100 kadar mail yollamışsınız. Bir kişi hariç herkes doğru yanıtı bulmuş! Dünya üzerindeki insanların yüzde 2’sinin çözebildiği söylenen bir bulmacayı kotararak, Milliyet - Vitrin okurlarının ne kadar akıllı oluğunu anlatmış oldunuz bir yerde de...
       Vakit geçirmek için değil de vakit değerlendirmek için köşemi okuyanların olduğu sonucunu çıkararak ne kadar gururlandım bilemezsiniz!
       Bana mail yollamayıp da yanıtı köşede bekleyenlere:



       Yazara e-mail