Vitrin Shopping at Şırnak

Shopping at Şırnak

13.06.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Shopping at Şırnak

Shopping at Şırnak
13 Haziran 1998
Emre AKÖZ

Milliyet'in "Haydi Güneydoğu"ya adlı kampanyasının beşinci durağı Şırnak'tı. İstanbul gibi yüzlerce yıllık geçmişe sahip olan on milyonluk bir kentten; sadece 8 yıl önce il olmuş, merkezi 52 bin nüfuslu Şırnak'a gitmek gerçekten ilginç bir deneyimdi.
Özellikle 1993 - 94 yıllarında PKK'nın yoğun saldırılarına hedef olan Şırnak'ın, 1990'dan beri geçirdiği değişimi salı günü gazetenizde okudunuz. Şırnak şu anda bir "memur kenti" görünümünde. İl merkezinde yürürken adım başı asker ve sivil bir bürokrata rastlıyorsunuz. Gerek para, gerek kadro olarak devlet buraya tüm gücüyle gelmiş.
Devlet otoritesinin tartışılmaz üstünlüğüne karşın Şırnak'taki ekonomik faaliyetle ortaya çıkan "ısı" donma derecesine pek yakın. Projeler yok değil. Örneğin, Namaz dağına sırtını veren Şırnak'ta hayvancılığı geliştirmek amacıyla ilk ağızda yüz aileye yirmişer koyun, birer de koç verilmesi planlanıyor.
Benim genel izlenimim, yöre halkının böyle bir "itekleme", böyle bir teşvik olmadan kolay kolay harekete geçmeyeceği yönünde. Üstelik bu hareketsizliğin tek nedeni yıllardır süren yoksulluk, aşiret sistemi ve ardından gelen terör de değil. Bir faktör daha var: Devletin bulunduğu her yerde insanlar ondan kendilerini "kurtarmasını" istiyor.
Cem Yılmaz'ın radyolardaki enfes Panasonic reklamında olduğu gibi, yüksek düzeydeki yetkililer, "Kardeşim her şeyi devletten beklemeyin," deseler de, Anadolu'nun hemen her yerinde böyle bir alışkanlık var. Anladığım kadarıyla kimse bürokratların bu lafına inanmıyor. Kendilerindeki "kurtarılma" arzusu kadar, onların da güçlü bir "halkı kurtarma" arzusu taşıdıklarını biliyor. Şırnak halkı da bu "kurtarmaca" oyununun dışında kalmamış. Hemen duruma adapte olmuşlar. Peki ne yapmışlar? Dükkan açıp, kentin küçük alışveriş merkezini "markalarla" doldurmuşlar.
Şırnak'ta birçok ürünü bulmak mümkün. "Eh, normaldir, neticede burası şöyle ya da böyle il olmuş bir yerleşim yeri değil mi," diyebilirsiniz. Doğru, ancak yüz metreyi bile bulmayan bir sokak üzerindeki "yabancı adlı" ürünlerin yoğunluğu yine de bana bir vakitler "orijinal" blucin almak için kolaçan ettiğimiz Amerikan Pazarı'nı hatırlattı.
Sıkı durun, bir kısmını sıralıyorum: Pringles, Sagra Special, Pyramid, Slazenger, Lee Cooper, Rodi Jeans, Lee, Turkcell, Colin's, L.C.W., Loft, Çağdaş Color, Kinetix, M.Police...
Anlaşılan, platform topuklu ayakkabı giyen genç öğretmen kadınlar ve kravatsız sokağa çıkmayan gri pantolonlu erkek memurlar bunları tercih ediyor. İlginç bir nokta! "Türkçe bile bilmeyen" Kürt vatandaşları aydınlatmayı kendisine görev bilen, dilimizi yabancı kelimelerin istilasından korumayı arzu eden, son tahlilde milliyetçi bir çizgiye sahip olan asker - sivil devlet görevlilerimiz "yerli adlı" ürünlere pek itibar etmiyor. Aksi halde hiç olmazsa yarısı Türkçe Mavi'den başka "jean" markası görmezdik.
Doğru Türkçe tantanası yapanların bu duruma bozulmadan önce, yine Şırnak çarşısında gördüğümüz kırmızılı mavili "baby doll"lere bugünün dilinde ne ad vereceğimizi söylemeleri iyi olur herhalde.

e-mail: eakoz@milliyet.com.tr
faks: 0212 5056431