Bayram tatiline gidenler görmüştür. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, hele ki turistik bölgelerde, denize girecek bir halk plajı ara ki bulasınız.
Alanya gibi sahil boyunca herkesin, her yerde denize girebildiği, her 50 metrede duş ve tuvaletin bulunduğu farkındalık yaratan kentlerimiz elbette yok değil. Peki ya diğerleri?..
Sahiller adeta yağmalanmış. Plaj ücretleri de orada yenilip içilenler de adeta el yakıyor.
İşte tam da bu noktada Ankara’dan bir ses geldi. Gelin haberi birlikte okuyalım:
“Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy halka açık olması gerekirken işgal edilen plajların halk plajı haline getirileceğini söyledi. Halk plajlarına kısa süreli kiralama imkânı getirildiğini belirten Bakan Ersoy, plajların Anayasa gereği halka açık olduğunu, bunu çeşitli yollarla engellenmesi işlem ve uygulamalarına son vereceklerini söyledi.
Bakan Ersoy, plajlarda bazı kişilerin haksız ve hukuka aykırı olarak işgaller gerçekleştirdiğini belirterek, bu durumu değiştirmek için yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verirken Kamu Taşınmazlarının Turizm Yatırımlarına Tahsisi Hakkında Yönetmelik’te Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile adı geçen Yönetmelik’te bazı değişiklikler yapıldığını
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yabancı dilde yeni bir reform gerçekleştirecekmiş.
Bu kaçıncı proje?
Biz saymaktan yorulduk, onlar yeni modeller üretmekten yorulmadı.
Eğitimdeki genel gidişatı anlamak için MEB’in yabancı dil politikasına bakın yeter!
Yeni sistem, mobil destekli, oyun odaklı olacakmış!
Kulağa hoş geliyor. Tıpkı daha önce çöpe atılan onca proje gibi.
Yeni projenin detaylarına geçmeden önce, MEB’in, aynı konuda, yine kulağa hoş gelen, daha önceki projelerinden birine göz atalım:
Proje çöplüğü
Bayram bayram diyorduk, işte o da bitti. Arada İstanbul seçimi ve YKS var. Onlara da az kaldı.
Ondan sonra, umarız, normal gündeme dönülür. Güncel sorunlara kalıcı çözümler üretilir.
Örneğin, sınav odaklı ezberci eğitim sistemi ve onun yerine önerilen yeni lise sistemi, gelen eleştiriler doğrultusunda, yeniden gözden geçirilir...
Liselere Geçiş Sistemi’nin yarattığı mağduriyetin boyutlarını görmek için kayıtları beklemek gerek. Ama görünen o ki geçen yıldan hiç ders alınmamış!..
Önceki yıl ciddi anlamda kolejlere kayma olmuştu. Özellikle de temel liselere. Bu yıl yaprak kıpırdamıyormuş!
Lise kayıtlarında, zorunlu olmasına rağmen ciddi fireler yaşanırsa, hiç şaşırtıcı olmaz!
Mahallede gidilecek lise bulamamanın karşılığı açık lise olmamalı!..
Sıralamalar?..
Liselere Giriş sınavı (LGS) ve Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) nedeniyle milyonlarca evde bayram heyecanı yerine, sınav gerginliği yaşanıyor.
MEB, LGS’yi, umarız, gelecek yıllarda bayramdan sonra yapar da en azından, öğrenci ve velilerin bayramı huzur içerisinde geçirmelerine olanak sağlar...
LGS’deki tartışmalı sorularla ilgili bir açıklama hâlâ yapılmadı. Belli ki bayram sonrası bekleniyor. Oysa böylesi durumlarda, bayram, seyran demeden anında bilgilendirme yapılması gerekir ki tartışmalar sona ersin!..
YÖK’ün de YKS konusunda sınavdan daha çok, sınav sonrası için bilgilendirme yapması gerekir ki yine yüz binlerce kontenjan boş kalmasın.
Yoksa bir yanda 2.5 milyon adayın öte yanda yüz binlerce boş kontenjanın bulunduğu bu çelişkiyi kimseye anlatamaz!..
Zam üstüne zam
Öğrenim ücretleri can yakmaya başladı.
Bayramda kiminle konuşsak, ücretlerden yakınıyordu.
Dünyanın hiçbir yerinde, ilkokula başlayan her öğrenci, üniversite kapısına yığılmaz. Bizimkisi fırsat eşitliği değil, umut tacirliği!
Liseyi ya da üniversiteyi kazanma ihtimali, sıfır olan öğrencileri bile, dershanelere ve sınava yönlendirmek, onlara iyilik değil, kötülüktür…
Ayrıca, hadi diyelim ki, en az yarısı çok başarılı oldu ve tam puan aldı. İstedikleri lise ya da üniversiteye girebilecekler mi, girseler de mezun olduklarında iş bulabilecekler mi?
Hep eleştiriyorsun, akıl vermiyorsun diyenler var.
Her defasında insan gücü planlaması ve ilgi, yetenekler doğrultusunda doğru yönlendirme diyoruz ama belli ki, bunu ciddiye almıyorlar. Oysa gelişmiş tüm ülkelerdeki sihirli çözüm yolu bu! Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok!..
Bu yarış niye?
Bir velimiz çok haklı bir soru yöneltmiş. Diyor ki: “Fen liseleri hariç tüm liseler tek tip hale getirilmişken, bu sınav neden yapılıyor? Tüm bu maceranın sonunda parası olan koleje, olmayan ‘Anadolulaştırılmış’ düz liselere gitmeyecek mi?..”.
Haklı hem de çok haklı.
Liselere Giriş Sınavı (LGS) yüzünden bir milyon evde matem havası var. Hem de bayram olmasına karşın. En iyi öğrenciler bile sevinemiyor. 90 sorudan 88-89’unu yapan öğrenciler bile “Ya istediğim okula giremezsem” tedirginliği yaşıyor.
Zirvede böylesine kıyasıya bir yarış yaşanırken, ful çeken öğrenci sayısında rekor beklenirken, orta üstü puan diliminde Matematik şoku yaşanıyor. Çünkü hemen hepsi Matematik’te soruların yarısını bile çözemedi. Oysa okullarının en iyi öğrencileriydi ve deneme sınavlarında çok iyi performans sergiliyorlardı...
LGS şunu bize bir kez daha gösterdi ki MEB ve ÖSYM’nin yaptığı sınavlar, herkes için değil dershane ve özel öğretmen takviyeli öğrenciler için hazırlanıyor.
Ülkemizde standart bir eğitim yok. Eğitim kalitesi açısından okullar arasında derin uçurumlar var. Yine aynı şekilde sınava hazırlanan öğrenciler arasında da inanılmaz bir yarış var. Parası olan her türlü desteği alıyor, olmayan ise okulda öğrendiği bilgilerle yetiniyor. Adil bir sınav olmadığı kesin ama nedense olayın bu yönü Ankara’yı hiç ilgilendirmiyor!..
Fen sorularında ve özellikle boyamayla ilgili olana yönelik çok ciddi itirazlar var.
Ders kitaplarındaki bilgiler çerçevesinde, iki
MEB, güya yeni getirdiği sistemle başvuruları azaltacaktı, tam tersi oldu. Liselere Giriş Sınavı’na (LGS) dün bir milyonu aşkın öğrenci girdi. 100 öğrenciden sadece 10’u sınavla öğrenci alan okullara girecek. Kazandığına sevinenlerin sayısı ise 100 öğrenci de 5’i geçmez! Peki, o zaman bu sınav kandırmacası, umut tacirliği ve çocuklarımızı daha bu yaşta hayata küstürme niye?..
Dün, sınavdan çıkan çocukların dörtte üçü ağlamaklı, veliler de perişandı. İki üç yıllık emeklerinin tam bir hüsranla sonuçlanmasını hazmetmeleri mümkün değildi. Okulda ezbere dayalı eğitim verip, sınavda muhakeme gücüne dayalı sorular sorup, bir de zamanı yeterli vermeyince, büyük hayal kırıklıkları yaşandı. Dünden bugüne, bir milyon evde matem var ve daha kaç ay süreceği belli değil. Çünkü asıl işkence kayıt döneminde yaşanacak!..
Zor sınav
LGS, dün, kayda değer bir sorun yaşanmadan tamamlandı. Velilere de öğrencilere de geçmiş olsun diyoruz. Stresi bol bir sınavdı, geride çok küskün öğrenci bıraktı. Matematik zor, Fen soruları ise zaman kaybettiriciydi. Peki, hangi puan diliminde yığılma olur?..
Bugün, yarın, ülke genelinde değerlendirmeler geldikçe sizlerle paylaşacağız ama dünkü ilk izlenimler soruların
Turizm, şu an için ülkemizin en üretken altın yumurtlayan tavuğu. Birileri onu kesmeye çalışsa da sektöre gönül verenler, onu özenle korumaya çalışıyorlar.
Hilton Dalaman da onlardan biri. Ben henüz gitmedim ama arkadaşlarımız gitti, gördü ve 10 üzerinden 10 puan verdikleri ender otellerden biri oldu. Genel Müdürü Tunç Batum önceki gün gazeteye ziyaretimize geldi. Anlatı, anlattı, anlattı.
Benim de kendisine bir çift sözüm oldu. Mum dibine ışık vermeli dedim. Otel içindeki atmosferi, dışarıya da yansıtmalarını ve yetişmiş personeli yurt dışından temin etme yerine kendilerinin eğitmelerini önerdim…
İşte, Hilton Dalaman Sarıgerme Resort & SPA Oteli Genel Müdürü Tunç Batum ile sohbetimizden bazı satır başları:
Cazibe bölgesiyiz
- Bölgeye, yılda yaklaşık 1.5 milyon turist geliyor; ucuz turizm değil, bir tık daha üste turizmin olduğu bir bölge.
- Yurt dışında, siz mesela her şey dâhilsiniz, fiyatınızın 3 veya 4 yıldızlı otellerin fiyatında olmasına izin vermiyor Bakanlık. Böylece 4 ve 5 yıldızlı otelleri koruyor. Bizde öyle değil. 5 yıldızlı oteller kışın 15-20 euro’ya oda satıyor. O öyle satarsa, 3-4 yıldızlı oteller ne yapacak? Dengeyi korumak için mutlaka yasal bir yasal düzenleme olmalı.
-