Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sınav yarışı bazı okulları iyice zıvanadan çıkardı. Toplama ya da seçme öğrencilerle
ÖSS, OKS ve SBS’de başarı gösteren bazı okullar, velilere öylesine tepeden bakmaya başladılar ki, yakında tepe takla olurlarsa hiç şaşırmamak gerekir.
Türkiye’de 50 bin civarında okul var. Ama bunlardan sadece birkaç yüzü için yarış yapılıyor. Niye? Çünkü, “en iyiler” diye adlandırıldıkları için. Peki bunu hak ediyorlar mı? İşte o tartışılır.
Türkiye’nin en iyi okulları hangileri?
Bu soruya üniversite düzeyinde cevap vermek çok kolay. Çünkü uluslararası kabul görenler ortada. Ayrıca çok kapsamlı olmasa da bir reyting sıralaması var.
Anadolu liseleri, fen liseleri ve kolejler için de en iyiler üç aşağı beş yukarı belli.
En muğlak olan öğretim kurumları, ilköğretim okulları. Özellikle de özel ilköğretim okulları.
Sekiz yıllık kesintisiz eğitim gerçekleşmeden önce, en zengininden en fakirine herkes çocuğunu önce devlet ilkokuluna gönderir, ardından da anadolu liseleri ya da kolejlere yönlendirirdi.
O dönemde, özel ilkokulların esamesi bile okunmazdı. Çünkü başarılı olan devlet ilkokullarıydı.
Sekiz yıllık kesintisiz eğitimden sonra, anadolu liseleri ve yabancı okulLarın 6, 7 ve 8’inci sınıfları kapandı. Ve bu boşluk hâlâ doldurulamadı.
Şu günlerde bazı kolejlerden öylesine yoğun şikâyetler geliyor ki, hayretler içinde kalıyorum. Düne kadar ayakta kalma mücadelesi veriyorlardı. Şimdi önlerinde üç tane öğrenci birikince havalara girmişler. Bin bir dereden su getirmeye  başlamışlar. Okul öncesi anaokullarına girişte bile abuk sabuk sınavlar uygulamaya başlamışlar.
Bu okulların nasıl başarılı olduklarını çok iyi biliyoruz. İsterlerse önümüzdeki günlerde tüm ayrıntıları kamuoyuyla paylaşalım. Hatta biz değil kendileri açıklasınlar. Ya da bu okullara girmek için yarışan veliler, bu soruların cevabını kendileri arayıp bulsunlar.
Örneğin söz konusu okulların kaç tane 6 ve 7’nci sınıfı, kaç tane 8’inci sınıfı var. 6 ve 7’nci sınıflarda 15-20 olan sınıf sayısı nasıl oluyor da 8’inci sınıfta 5-6’ya düşüyor. Ya da 10 olan lise 2, 3’üncü sınıf sayısı niye son sınıfta bir anda yarı yarıya azalıyor?
Evet bu soruların cevabını birileri vermelidir. İyi öğrencileri seçip, ÖSS ve SBS’de başarı olma olasılığı düşük olanları kapı önüne koymak, hangi pedagojik mantığa sığar?
Yine aynı şekilde son sınıfta başka okulların en iyilerini toplayıp, sanki kendi öğrencisiymiş gibi hava atmak hangi etik kurala uyar?
Dahası, Milli Eğitim’in temel ilkelerini, müfredatı bir yana itip, sınavda soru sorulmayan dersleri kaldırmak nasıl bir eğitim anlayışıdır?
Öğrencilerden her yıl için 20-30  bin lira ücret alıp, dershanelere ve özel öğretmenlere mecbur kılmak, nasıl bir başarı öyküsü?..
Hüseyin Çelik döneminde Milli Eğitim öylesine sahipsiz kaldı ki her okul kendi kuralını kendisi oluşturdu.
Eğitimden uzaklaşıldı, sanki borsa gibi piyasa kuralları oluşturuldu. Ve bunu besleyen en şaşkın kesim de ne olup bittiğini anlamaktansa, popülaritenin peşine takılıp giden veliler oldu.
Milli Eğitim Bakanlığı, hiç olmazsa, yeni bakan döneminde, okullara bir çekidüzen vermelidir. Objektif başarı kriterleri geliştirerek haksız rekabeti ve kandırmacayı önlemelidir.
Hangi okul kaç öğrenci alıyor, kaçını hangi gerekçelerle ara sınıflarda kapı önüne koyuyor, son sınıfa gelindiğinde kaç öğrenci transfer ediyor, sınav öncesinde hangi dersleri müfredattan kaldırıyor? En önemlisi de öğrencilerinden kaçı sınava giriyor ve SBS ve ÖSS ortalamaları kaç?
Ne kadarı kazandı demiyorum çünkü, okulun başarı oranı yükselsin diye öğrencilerin geleceklerini hiçe sayarak çok vasat ya da hiç istemedikleri alanlara yönlendirebiliyorlar.
Özetin özeti: Çocuklarımızın geleceğiyle oynamaya hiç kimsenin hakkı yok. Hele ki ticari amaçlarla. Fazla değil, ekonomi piyasaları nasıl denetleniyorsa, eğitim sektörü de o kadar denetlensin yeter. Yoksa bir gün buna göz yumanların çocukları ya da torunları da heba olabilir...