Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Eğitim, yaşama ve geleceğe yön veren en önemli unsurlardan biri. Okullar da eğitimin mabedi. Dolayısıyla, herhangi bir şirket gibi alınıp satılmaları öğrenciler üzerinde derin yaralar açabilir.
Özel okullar zorda. Kriz onları da vurdu. Aman dikkat diye yazı üstüne yazı yazmamız bu yüzdendi. Bu noktada, sözü hiç uzatmadan bir veliye bırakıyorum:
“Köşenizde Yüzyıl Işıl veli ve öğrencilerinin yaşadıkları sorunlara yer verdiğiniz için teşekkür ederim.
Bu okulda biri üçüncü sınıf, biri de anaokulu olmak üzere iki çocuğum var. Birçok velimiz gibi ben de İstanbul’daki birçok okulu gezip inceledikten sonra Yüzyıl Işıl’da karar kıldım. Çünkü benim inandığım Atatürkçü ve cumhuriyetçi değerleri taşıyan ve yine inandığım klasik eğitimi başarıyla, çocukları özenle kucaklayarak veren bir okuldu.
Her türlü maddi fedakârlığa katlanarak çocuklarımı bu okuldan mezun etmek niyetindeydim. Doğrusu aradığımı fazlasıyla bulmuştum.
Gerek öğretmenlerimiz, gerek rehberlik, gerek idari kadrolar çocuklarımızı adeta pamuklar içinde sararak ama çok ciddi ve başarılı bir eğitim vermekteydiler, ta ki o önemli duyuru bize iletilene kadar.
İlk duyumlar, yeni ortakların Yüzyıl Işıl eğitim sistemine ve kadrolarına müdahale etmeden devam edecekleri yönündeydi. Kurucumuz Lale Ünaldı başımızda olduğu sürece, güvenerek 3. sınıf öğrencisi olan çocuğumu 4. ve 5. sınıflara devam ettirir, bu arada bir rahatsızlık görürsem başka okul bakarım düşüncesiyle, geçen perşembe günü yeni yetkililerinin biz velilerle yaptığı son derece rahatsız edici fiyasko toplantıya katıldım.
Bir velimizin toplantı sonunda söylediği söz çok anlamlıydı:
‘Ben bu toplantıya bir veli olarak gelmiştim ama bir müşteri olarak çıkıyorum’(!!!)
Toplantı esnasındaki tavır ve ifadeler bir eğitim kurumu sahiplerine yakışmayacak şekilde ticaret kokuyordu. Yeni patronlar, sistemine inanmadıkları bir okulu satın almışlardı. Biz velilere ‘Tamam canım, sizinkiler böyle mezun olup giderler’ tarzında bir yaklaşım gösteriyorlardı ve Atatürkçülük çizgisiyle ilgili veli sorularına ve kaygılarına yaklaşımları rahatsız ediciydi. Bu yüzden özür dilemek zorunda kaldılar. Toplantının sonunda Sayın Ünaldı’nın değil kurucu üyeliği, yönetim kurulundan bile çıkartılmış olduğunun öğrenilmesi ipleri tamamen kopardı.
Sizin yazınızda farklı bir ifade yer alsa da, bilmenizi isterim ki, Lale Hanım biz velilerin tam güvenine sahip, yıllarını maddi manevi emeğini eğitime adamış bir eğitim gönüllüsüdür. Ve yine bilmenizi isterim ki kendisi toplantıdan önce velilere soğukkanlı ve sakin olmalarını ısrarla tavsiye etmiştir. Ben okulun velisi olarak kurucumuzun bizi kışkırtmadığını ama toplantının sonunda öğrenilen Lale Hanım’ın pozisyonu bilgisi ile çileden çıktığımızı bütün samimiyetimle söylemek istiyorum.
Kısacası dakika bir gol bir. Lale Hanım saf dışı.
Velilerin, hiç değilse bu geçiş sürecinde üç yıl için Lale Hanım yönetim kurulunda olsun isteği de kabul görmedi.
Madem şu meşhur üç ortak hisselerini satacaklardı, neden velilerin haberi olmadı? Okul velilerinden bir araya gelip bu hisseleri alabilecek kişiler çıkabilirdi.
Velilerin birçoğu gibi sudan çıkmış balık gibi ne yapacağım diye çırpınıp duruyorum. Servis şoförümüzden kapıda çocuklarımızı karşılayan güvenlik görevlilerine kadar herkes şaşkın ve üzgün. Ya öğretmenler, böyle bir sarsılmışlıkla nasıl eğitim verecekler? Önümüzdeki hafta öğretmen anlaşmaları yapılacakmış. Bakalım neler olacak?..
Eğitim, okul, ticaret işi değildir, gönül, sabır ve idealizm işidir. Büyük sermaye sahipleri bir okuldaki hisselerini satarak yabancı fonların egemenliğine girmeye hazır bir eğitim kurumuna destek verdiler, yolunu açtılar. Bunun içinde mutlaka bir iş var diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin Atatürk ilkelerine bağlı sağlam nesiller yetiştirecek bir yıldızı daha söndürülüyor. Çok Yazık. OD”
Özetin özeti: Görünen o ki okulun yeni sahipleri, kendilerini velilere hâlâ yeterince anlatabilmiş değiller...