Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Asyadan Afrikaya uzanan deprem felaketi bizi derinden üzdü. Bu yüzden yeni yılı kutlamaya yönelik olarak ne heyecan kaldı ne de coşku. Gazete ve televizyonlardaki her kare görüntü, alıp bir yerlere götürdü bizi. Bizdeki depremleri hatırlattı, olası büyük İstanbul depremini düşündürdü... Yeni yılın ilk gününde elbette canınızı sıkmak istemiyorum ama hayata hazırlıklı olalım. Artılar kadar eksileri de düşünelim. Nasıl ki iyi temennilere ve güzelliklere karşı hazırlıklıysak, felaketlere karşı da hazırlıklı olmak zorundayız.Deprem çok uzaklarında olmasına karşın, Avrupa ülkelerinden birçoğu bir günlük yas ilan etti. Biz deyse çalsın sazlar, oynasın kızlar tavrı devam ediyor. Oysa depremleri onlardan çok biz yüreğimizde hissettik. Onlardan çok benzeri felaketlerle biz karşı karşıyayız.Depreme Asyalılar gibi hazırlıksız yakalanmak istemiyoruz. Ama değişen bir şeylerin olduğunu da maalesef göremiyoruz. Uzmanlar büyük İstanbul depreminin kapıda olduğunu söylüyorlar. Hem de yıllardır. Peki ne yapıldı? Neler yapılıyor? Gelin yılın ilk gününden itibaren bunu sorgulayalım. Çok can sıkıcı da olsa asla vazgeçmeyelim... Yoksa ileride yaşayacağımız felaketlerin acısı bugün yaşamak istemediklerimizin çok ötesinde olur.Abbas bugün tersinden kalkmış diyenleriniz olacaktır. Ama ben devam ediyorum. Çünkü hep sonrasını düşünüyorum ve içim kararıyor.Örneğin üniversite adaylarını ve yeni bir sınav hakkı bekleyen afzede öğrencileri ele alalım. Yıllardır kedinin fareyle oynandığı gibi kendileriyle dalga geçildi. Her defasında namus sözleri verildi. Her defasında bu, bir başka bahara ertelendi. Onun için yeni yılın ilk gününden itibaren ne kadar içimizi karartmaya devam etse de onları hatırlatmaya devam edeceğiz. Yıllardır atama bekleyen öğretmen adayları ve iş bekleyen diğer üniversite mezunlarının yaşadıkları kâbusu hatırlatmaya devam edeceğimiz gibi.Başbakanlık bursu hâlâ yatırılmayan öğrenciler var. Her defasında unutuluyorlar. Eğer zamanında yatırılsaydı. Belki yeni yıla daha keyifli gireceklerdi. Ama yine unutuldular.Şimdi tüm bu gençlere, bırakın bu olumsuzluğu, geleceğe umutla bakın demek küfür anlamına geleceği için, maalesef diyemiyorum. Pollyannacılık oynamak yalan da olsa pembe tablolar çizmek pek çoğumuza cazip geliyor. Takdir de görüyor. Bizim gibiler ise hep azınlıkta kalıyor. Olsun... Yeni yılda iyi temennilerde bulunmak âdettendir. Hep iyi dileklerde bulunulur. Ama yine pek çok olumsuzluklar yaşanır. Hem de hiç istenmediği halde. Eminim bu yıl da öyle olacaktır. Yine davetsiz olumsuzluklarımız olacaktır. 2004, ülkemiz açısından umduğumuzun da üzerinde verimli bir yıl oldu. Her şey mükemmel miydi? Hayır. Ama bugün beğenmediğimiz noktaların çok daha gerisine düşebilirdik. Örneğin AB ile ipler kopabilirdi. İşsizlik çok daha yüksek boyutlarda olabilirdi. Geçtiğimiz yıl, hükümetin tüm dikkati, özellikle ikinci yarıda hep ABye yönelikti. Diğer tüm konular ya buzdolabına kaldırıldı ya da tıkandığı noktada bırakıldı. İşte bu yüzden kabinede yapılacak revizyonla birlikte kronik tüm sorunlar çözüme kavuşturulabilir. Başka sektörlerde neler oluyor detaylı olarak bilmiyorum. Ama eğitimi çok yakından izliyoruz. Lafta çözümler yerine gerçek çözümler üretilmezse sadece iktidarın başının ağrımasıyla kalmaz, toplumsal huzur da yara alabilir. Özetin özeti: Her zaman olduğu gibi yeni yılda da mutluluk dileklerimiz hep sizlerle birlikte olacak. Bu arada keyfinizi kaçırsa da sorunları hatırlatmaya da hep devam edeceğiz... aguclu@milliyet.com.tr Çözüm yılı olsun