Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Eğitim şart deriz ama nasıl bir eğitim olması gerektiğini hiç sorgulamayız.

Yine aynı şekilde hep kaliteden söz ederiz ama kalite kriterlerimiz ne olmalı diye bu konuya hiç kafa yormayız.

Eğer eğitim sisteminde bir sorun varsa, aldığınız eğitimin hiçbir önemi yoktur.

Kalite ararken de kişilerin yaşam performanslarına değil de sınav performanslarına bakarsanız yine işin içinden çıkamazsınız.

Eğer eğitim süresi ve sınav başarısı ile yaşamdaki başarılar arasında bir korelasyon olsaydı, hemen her alanda vitrindekiler hep sınav şampiyonları olurdu.

Haberin Devamı

Tersten baktığımızda da durum farklı değil. Az eğitim alanlar ya da sınav başarısı yüksek olmayanlar hep yerlerde sürünmediği gibi içlerinde en tepelere tırmananlar da yok değil.

İşte bu yüzden eğitim ve bilime yönelik kavramları kullanırken çok dikkatli olmak ve altını en iyi şekilde doldurmak gerekiyor.

Nasıl bir eğitim?

Eğitim derken ne anlıyoruz?

Bu, ülkeden ülkeye, hatta kişiden kişiye değişir.

Evrensel kriterler olsa da hemen her ülkenin eğitim sistemini şekillendiren, kendi anayasalarıdır.

Ülkelerin siyasal rejimleri ve vatandaşlarına bakış açısı hangi yönde ise eğitimin öğrenciye bakış açısı da odur.

Özgürlükçü bir anayasaları varsa özgür bireyler yetiştirilir, totaliter bir anayasa söz konusu ise bireylerin ilgi, yetenek ve hayallerinin çok da önemi yoktur.

“Eğitim, sisteme köle yetiştiriyor” söylemi biraz da bu yüzdendir.

Nasıl bir başarı?

Ülkelerin başarı kriterleri de kendilerine göre değişiyor.

Pek çoğu önceki mezunların yaşamdaki başarısına, aldığı maaşa, kariyer basamaklarına bakıyor.

Bizdeki gibi sınav ve diploma odaklı eğitim sistemlerinde ise aranılan en önemli ayrıntı, adayın giriş sınavlarındaki puanı ya da lise ve fakültelerin taban puanlarıdır.

Puanlar yüksek ise aday başarılı, üniversite iyi, puanlar düşükse onlardan bir şey olmaz görüşü hâkimdir. Oysa hayata bakıldığında tam tersi tablolarla karşılaşmak fazlasıyla mümkün.

Lise ve dengi okullarda 300’e yakın ders okutuluyor ve giriş sınavlarında sadece 10 dersten soru soruluyor. Bu yüzden, giriş sınavları kişisel başarıları objektif bir şekilde değerlendiriyor demek abartılı olur.

Haberin Devamı

Bu noktada asıl önemli olan, nasıl bir başarı istendiği ve beklendiğidir. Tek tip bir başarı kriteri örneğin akademik başarı belli alanlarda doğru sonuçlar verebilir ama her alanda aynı performansı beklemek hayal kırıklıklarını da beraberinde getirir.

Nasıl bir değişim?

Geleceğe yönelik ille de bir adım atılacaksa bu adımlardan ilki eğitim alanında gerçekleşmelidir.

Çünkü değişimi hayata geçirecek olanlar, o konuda doğru eğitim almış olmalılar ki başarı şansı tesadüflere kalmamalı.

Eğitim de tıpkı yaşam gibi yaşayan bir süreç ve çağın gereklerine göre geliştirilmelidir.

Yoksa belli bir noktada tıkanır ve yarardan çok zarar getirir.

Yeni eğitim modelleri, dünyanın neresinde olursa olsun, sınav ve diploma odaklı değil, birey odaklı olmalı, ilgi, yetenek ve hayalleri de mutlaka dikkate almalıdır.

Her yeni açılımın farklı bir yetkinlik kazandırıyor olması da olmazsa olmazların başında gelmelidir.

Haberin Devamı

Özetin özeti: “Eğitim şart” söylemi kadar “nasıl bir eğitim” sorusu da bir o kadar önemli. Cevap ararken her ikisini birlikte düşünmekte sonsuz yarar var.