Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Müthiş bir icat. Dünyayı öylesine küçülttü ve şeffaf hale getirdi ki artık hemen her şey bir tık ötede. Tarihçiler, bugünleri yazarken, içinde bulunduğumuz yüzyılı, internet öncesi, internet sonrası diye tanımlayacaklardır. Çünkü internetten sonra her şey çok değişti.Olumlu yönleri söylemekle bitmez. Zaten bugüne kadar konuşulan da o. Bilişim sektörü öylesine güçlü ki, bilgisayarlarını, yazılım programlarını ve internet paketlerini pazarlarken, tüm iyi yönlerini anlata anlata bitiremiyorlar. Haksız da sayılmazlar. Çünkü internet yaşamımızın bir parçası haline geldi. Bir an için bilgisayarın, internetin yaşamınızdan çıktığını düşünün. Sanki ortaçağ karanlığına dönmüş gibi olursunuz.İnternetin melek mi, yoksa şeytan mı olduğuna gelince. Bu, nereden baktığınıza bağlı. Bilişimcilere göre melek olduğu kesin. Ama mağdurlar ya da objektif gözlemciler gözüyle baktığınızda ortaya bir şeytan da çıkabiliyor.İstanbul'da dün çok önemli, uluslararası bir panel vardı. Microsoft, Emniyet Genel Müdürlüğü, İnterpol ve Uluslararası Kayıp ve Tacize Uğrayan Çocuklar Merkezi'nin ortaklaşa düzenlediği eğitim seminerinin son halkasıydı.Birbirinden değerli katılımcılar vardı. Yöneticiliğini de ben yaptım. Ortaya öylesine çarpıcı araştırma sonuçları kondu ki ağzım açık kaldı. Panel eğer bir TV kanalında canlı yayımlanmış olsaydı, herhalde artık kimse evinde bilgisayar bulundurmaz ya da çocuklarını mümkün olduğunca bilgisayardan uzak tutardı.Neydi bu korkunç tablo? İsterseniz önce bu tabloya bir göz atalım, sonra bazı satırbaşlarını paylaşalım.Çocuk pornosu, şiddet ve kumar internetle patlama noktasına geldi. Tüm dünya gibi Türkiye'de bu şeytan üçgeninin tam göbeğinde. Tehlikeden korunmanın ya da etkisini azaltmanın yolu ise bilinçlenmeden geçiyor. Ama maalesef bu konuda ne yasamız var ne de eğitilmiş insan gücümüz. Bakanlıklar arası koordinasyon ise yok gibi.İşte panelden altı çizilesi bazı tespitler: İnternet kökenli çocuk istismarı, toplumun dokusunu bozuyor. İnternette çocuk pornografisi sınır tanımıyor. Anne babalar interneti bakıcı olarak görüyor. Odasına kapanan öğrenciler onları mutlu ediyor. Ama en büyük tehlike sınırsız internet kullanımı. Kumara, pornoya, şiddete ve oyunlara yönelik koruyucu programlar ve filtreler, her bilgisayara mutlaka yüklenmelidir. Çocukların yüzde 70'i internet cafe'lerde internete giriyor. Buralarda hiçbir denetim yok. Öğrenciler ödevlerini hazırlarken, kendilerini bir anda porno sitelerinde buluyorlar. Bilişim suçlarının ilk sırasında çocuk pornosu var. Çocukları anlamanın yolu bilişim teknolojisinden geçiyor. Çocuklarla ebeveynler arasındaki kuşak farkı üçe çıktı. Çocukları korumak için interneti iptal etmek de en az denetimsiz serbestiyet kadar tehlikeli. Türkiye'de internet erişim sayısı, 2003'te 6 milyon, 2004'te 10 milyon iken şimdi 20 milyona yaklaştı. İnternet cafe sayısı her yıl katlanıyor. Şu anda 24 bin internet cafe var. Kolluk güçleri tek başına bu sorunu çözemez. Oyunların çoğu, öldürdükçe zevk verenler kategorisinde. Türkiye hâlâ Avrupa Sanal Suçlar Beyannamesi'ni imzalamadı. Özetin özeti: Bilgisayar ve internet kullanımı, biz de hâlâ çok düşük. Bu yüzden suç oranları da yüksek değil. Ama on yıl sonra genç nüfusun internet kullanımı Batılı ülkelerinkini yakalayabilir. Tıpkı cep telefonunda olduğu gibi. Sevinelim mi, yoksa üzülelim mi? Umarız beraberinde suç oranlarını da patlatmaz. ABD bu konuda kıvranıyor!.. aguclu@milliyet.com.tr Çağımızın, hatta biraz daha öteye gidip tüm zamanların en önemli buluşu nedir sorusuna cevap arayacak olsak, herhalde karşımıza çıkan birkaç şeyden biri de internet olur.