Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Eğitimin amaç ve hedeflerini çok sorguladık ama görünen o ki daha çok uzun yıllar sorgulamaya devam edeceğiz.

Bu bizde böyle de dünyada farklı mı?

Kesinlikle hayır.

Her şey öylesine hızlı değişiyor ki eğitimin buna ayak uydurması zaman alıyor!..

Yaşam hakkından sonra en temel haklardan biri de eğitim hakkı.

Zorunlu eğitim bu yüzden var.

Hem bulunduğunuz ülke için iyi bir yurttaş olacaksınız hem aileniz için iyi bir evlat hem öğretmenleriniz için başarılı bir öğrenci hem de kendinizle barışık, mutlu bir insan yaratacaksınız.

Haberin Devamı

Bu hedeflerden biri öne çıkıp diğerleri göz ardı edildiğinde, ki çoğu zaman öyle oluyor, elde edilen sonuç birilerini memnun etse de diğer paydaşlarda derin hayal kırıklıkları yaratabiliyor.

Örneğin, iyi bir yurttaş ya da iyi bir evlat ya da iyi bir öğrenci olmak için gösterdiğiniz çabalar büyük fedakârlıklar gerektiriyor ve ihmal edilen de hep siz oluyorsunuz!

Gençlerimizin mutsuz olmalarının en önemli nedenlerinden biri de bu. Kendileri için değil hep sistemin kendilerine biçtiği rolü yerine getirmek için çabalıyorlar ve sonuçta da unutulan hep onlar oluyor.

Bencil olduklarında da yine kimseye yaranamıyorlar, bunun getirdiği huzursuzlukların faturası yine hep kendilerine çıkıyor.

Zor hem de çok zor bir süreç.

Bu yüzden dünü dünde bırakıp, tüm paydaşlar olarak eğitimden beklentilerimizi günümüz koşulları çerçevesinde yeniden sorgulamanın zamanı geldi de geçiyor.

Mağdur yaratmamalı!

Eğitimde amaç ve hedefler aileler için olduğu kadar devlet için de çok önemli.

Asıl önemli olması gereken kesim ise çocuklarımız ve onların geleceği.

Peki, bunu ciddiye alan var mı?

Evet demek o kadar zor ki!

Eğitim yaşam içindir ve kazanımları da kesinlikle yaşama dönük olmalıdır.

Samimiyetle kendimizi sorgulayalım:

Okulda öğrendiğimiz bilgilerin ne kadarı yaşam kalitemizi yükseltiyor?

Ne kadarı her sınav sonucu açıklandığında olduğu gibi hayatımızı altüst ediyor?..

Ezberci eğitim sisteminde öğretilen bilgilerin kazanıma dönüşmemesinin en önemli nedeni, onları yaşam için değil, sınav için öğrettiğimize ya da öğrendiğimize inanılmasıdır.

Haberin Devamı

Her öğrencinin başarılı olacağı bir alan vardır ve kazanılmayacak hiçbir genç yoktur ama bu çok zor ve zahmetli bir süreçtir!

Onları sınavlarla değersizleştirip paçavraya çevirmek ise en kolay olanı ve sanki bazıları bunu çok seviyor ya da yaşananlar zerre kadar umurlarında değil.

Milyonlarca öğrenci, gece gündüz, hafta sonu demeden sınavlara hazırlanıyor.

Her gün yüzlerce test çözüyor.

Çocuklar çocukluğunu, gençler gençliğini yaşayamıyor.

Peki, yaz kış, hastalık demeden sınavlara hazırlanan bu öğrencilerden, bırakın hepsini, 10’da biri bile soruların hepsini yapsa kaçı istedikleri fakülteye girecek, kaçı en yüksek notla mezun olsa bile istediği bir iş bulabilecek ve kaçı zamanı geldiğinde liyakate dayalı olarak terfi alabilecek?..

Zor sorular ama çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğini ciddiye alıyorsak, cevapları acıtıcı da olsa bütün bunları düşünmek zorundayız.

Yaşam odaklı olmalı

Eğitim sistemimiz “Sınav değil, yaşam odaklı olmalı” dedikçe, sınav bataklığına daha da batıyoruz. Peki, bu kronikleşen sürecin dershaneler dışında kime, ne yararı var?

Haberin Devamı

Ülkeye mi, ailelere mi, bilime mi, öğrencilere mi, yaşam kalitesine mi?

Hiçbirine.

Çevrenize bir bakın. Eğitim düzeyi yükseldikçe, huzur ve yaşam kalitesi yükselmesi gerekirken, tam tersi bir tabloyla karşılaşıyoruz.

Sizce de bu işte bir yanlışlık yok mu?

Özetin özeti: Gelecek bugünden daha iyi olmalı ve bunun yolu da tüm tarafları mutlu edecek bir eğitim sisteminden geçiyor.