Haber bültenlerinde ve gazetelerde yine klişe başlık var: 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı büyük bir coşkuyla kutlandı.
Gerçekten de öyle mi?
Atılan nutuklara verilen demeçlere bakıldığında gençleri ne kadar çok sevdiğimiz ve onların ülkemiz için ne kadar önemli olduğu sık sık vurgulandı.
Gerçekten de öyle mi?
Atatürk’e duyduğumuz özlem her geçen gün artıyormuş. Onun en büyük eserini koruyor, kolluyor ve hedef gösterdiği şekilde çağdaş medeniyet seviyesine çıkartıyormuşuz.
Gerçekten de öyle mi?..
Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük eserlerinden birinin de üniversiteler olduğu sık sık dile getirilir. Sayıları 150’ye ulaştı. Üniversite olmayan ilimiz kalmadı. Bu gidişle ilçe de kalmayacak.
Peki dün onlar Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı nasıl kutladılar?
Atatürk’ü daha yakından tanımak için ne yaptılar?
Gençliğin sorunlarını ne kadar dile getirdiler?
Spor Bayramı’nı hangi etkinliklerle kutladılar?..
Eğri oturalım, doğru konuşalım. Birbirimizi kandırmayalım.
Cumhuriyetin kalesi ve en büyük güvencesi olan üniversiteler, kendilerini var eden değerlere, dün, ne kadar saygı gösterdiler?
Atatürk için, Türkiye Cumhuriyeti için, gençler için ne yaptılar?
Koskocaman bir hiç desek yalan olmaz.
Peki neden?
Bu konuda teamüller yokmuş...
Fahamettin Akıngüç, mühendis kökenli bir eğitimci. 50 yıldır eğitimin içinde. Anaokulundan üniversiteye, yayıncılıktan fen lisesine kadar özel sektörde öncü oldu. Kurduğu öğretim kurumları on binlerce öğrenci mezun verdi, on binlercesi öğrenim görüyor. İşleri çocuklarına devredip köşesine çekilse de hâlâ sektörün en titizlerinden biri.
Hadi başka üniversitelerde bir hareket yok, kurucusu olduğu kendi üniversitesinde Atatürk için, cumhuriyet için, gençler için bir şeyler yapılsın istemiş ama nafile. Rektör, dekanlar ve bölüm başkanları toplanıp karar vermiş: Böyle bir teamül, yani böyle bir gelenek yok.
Yüreği buruk. Eskiden böyle miydi, ne büyük heyecanlar yaşardık diyor. Ve dediğiyle kalıyor. Çünkü Türkiye artık onun gençliğinin Türkiye’si değil. Her yönüyle farklı bir Türkiye.
Hadi Atatürk’ü, Türkiye Cumhuriyeti’ni, üniversiteleri, bilimi konuşmuyorsunuz, hiç olmazsa gençliği ve sporu konuşun. Ama o da yok. Üstelik, dün onların bayramıydı.
Genç nüfusumuzla gurur duyanlar, gençlerimizden ne kadarının aktif spor yaptıklarını, bayram nedeniyle de olsa dün hiç düşündüler mi? Düşündülerse yüzleri kızardı mı?..
Eğitimi, işsizliği, bursları, yurtları, öğrenim harçlarını, ömür törpüsü sınavları hiç sormuyoruz. Çünkü bu konularda da dünden bugüne, günü kurtarmanın ötesinde bir şey yapılmadığını çok iyi biliyoruz. Zaten her şey ortada.
Keşke bayram deyince akla tatilin ötesinde, öze yönelik başka kavramlar da gelebilseydi...
AB’ye Genç Bakış
50 yıllık Avrupa maceramız, bu gece Genç Bakış’ta çok farklı bir şekilde ele alınacak. AB’nin ne anlama geldiği, neleri getirip neleri götüreceği, onların mı yoksa bizim mi onları istemediğimiz bir türlü anlaşılamadı.
Ne onlar anlatabildi ne de biz anlayabildik.
İşte bu gece, diplomatik dille bir türlü anlaşılamayan AB sürecini, serbest anlatımla öğrenmeye çalışacağız. Daha doğrusu, yarışmacılar anlatacak, jüri değerlendirecek.
Hem eğlenceli olacak hem de iğneleyici. Kimi anlatım dili olarak sanatı kullanacak kimi de kelimeleri.
Hedef, 50 yıldır anlaşılamayan AB’yi anlaşılır bir şekilde anlatmaktı. Bunu da başardılar. Bakalım sizin en iyiniz kim olacak?
Genç Bakış, Kanal D, 00.30
Özetin özeti: Türkiye’de sorun da çok, çözüm üreten de. Yeter ki kendilerine fırsat verilsin...