Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İnsanın sevdiği bir işte ve sevdiği bir kurumda çalışması güzel bir şey. Bir de patronundan memnunsa. Yıllar nasıl akıp gidiyor farkına varmıyorsunuz.
Önceki gece Milliyet’in 59. kuruluş yıldönümü kutlandı. Plaketler verildi. Benim de 25 yılım dolmuş. Kimilerine göre bir ömür, kimilerine göre de eh işte biraz olmuş dedirten bir durum.
Yanımda Hasan (Pulur) Ağbi, önümde de Sami (Kohen) Ağbi ve Altan (Öymen) Ağbi vardı. Belki de ondandır, daha işin çok başındaymışım duygusuna kapıldım. Onlar 50 yılı çoktan devirdikleri için kendimi daha yolun yarısını bile kat edememiş biri olarak gördüm.
Bu duygular içerisinde, 25. yıl plaketine sevinsem mi yoksa önümde daha 25-30 yıl var diye heyecanlansam mı, pek bilemedim.
Ertelemeli törenin, gecikmeli merasiminin başlamasını beklerken, Milliyet’ten kareler ekrana geldi. İlk bölümünde çalışanlar, ikincisinde TIR gezileri vardı. Ercan Arslan’ın özel arşivinden yüzlerce fotoğraf karesi döndü durdu. Neredeyse gazetenin önünden geçenlerin bile fotoğrafları vardı. Yaratıcı bulanlar da oldu, tablo gibi diyenler de. Herkes gibi ben de kendimi aradım. Kimler yoktu ki!..
25 yılda demek ki tek karelik bir iz bırakamamışız diye Hasan Ağbi’ye yakınırken Ercan geldi. Kasıt yok dedi. Sonra apar topar bir iki kare ekledi. Ya diğer olmayanlar?..
Olsa ne olur, olmasa ne olur, yaptıklarımız ortada deyip kendi kendimi teselli ettim. Zaten Dijital Arşiv de tamamlanmış. Merak eden girer arşive bakar. Bugüne kadar Milliyet için kim ne kadar haber üretmiş, yazı yazmış, proje yönetmiş görür. Takdir eden eder. Etmeyene de eyvallah.
Görünen o ki biz çalışmaktan artistik fotoğraflar çektirmeye pek vakit bulamamışız. Allah’tan siz sevgili okurlar, artistik fotoğraflara göre değil de yazılan makalelere, yapılan haberlere göre yazarları, çizerleri değerlendiriyorsunuz. Sizler de olmasanız, bazen, onca yıldır niye bu kadar koşturuyoruz ki duygusuna kapılmamak elde değil...
Son 25 yılda, pek çokları gibi bizde, hem Milliyet’te hem de Türkiye’de çok şeyler gördük, çok şeyler yaşadık. Kimler geldi, kimler geçti.
Türkiye neyse Milliyet, Milliyet neyse Türkiye de oydu. Türkiye neleri yaşadıysa Milliyet de onları yaşadı. Milliyet’te neler yaşandıysa Türkiye’de de onlar yaşandı.
Türkiye’nin en çok satan gazetesi de olduk. İlk 3’e giremediğimiz de. Ama gücümüz, saygınlığımız, en önemlisi de güvenilirliğimiz hiç sorgulanmadı. Her daim Basında Güven’in sembolü olmanın gururunu yaşadık. Bundan daha büyük mutluluk olabilir mi!..
Bugüne kadar yüzlerce ödül aldım. Her biri ayrı bir değer. Kimselerin yapmadığını yaptım. En fenası da tıpkı Milliyet’e olduğu gibi herkesin dudak büktüğü Eğitim’e takılıp kaldım. Peki pişman mıyım? Asla. Gazeteciliğe şu an için yeniden başlıyor olsam tercihim yine Milliyet ve yine Eğitim olur.
Kalıcı ve özel bir 25. yıl armağanım olsun diye de Türkiye’nin en büyük eğitim haberleri sitesi abbasguclu.com.tr’yi kurdum. Bu birlikteliğimiz hep devam etsin diye.
Genç Bakış’ın verdiği sinerjiden olsa gerek kâğıt üzerinde de kalsa kendime emekliliği hiç yakıştıramadım. Her ne kadar kimileri tarafından enayi diye nitelendirilsem de, ek maaş alırım diye emekliliği hiç düşünmedim.
Milliyet, patronundan çalışanına özverili gayretlerle bugüne geldi. En büyük destekçimiz ve güvencemiz de elbette siz sevgili okurlarımız oldu.
Umarız 60. yılında da, sonraki on yıllarda da bu dostluk hiç bozulmaz...
Özetin özeti: İyi ki Milliyet var. Onsuz bir medya ve onsuz bir Türkiye eksik olurdu...